Kelimelere sığdıramayacağım kadar büyük sevgi ve saygı ile bu eşsiz insanın önünde diz çökmek isterdim…

Yaklaşık 20 yıl önce, Rusya’da hakkında yazılmış olan tarihi bir roman okumuştum ve bu romandan sonra İbn’i Sina ciddi bir şekilde hayatımı etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. Bu ay İbn’i Sina’nın kısa bir hayat hikayesini size aktarıp, gelecek ayın yazısında ise onun yazmış olduğu en önemli kitaplarından birini tanıtacağım.

İbn’i Sina 980 yılında Buhara şehri yakınlarında doğdu. Buhara o zamanlar müslüman dünyasının en büyük kültür ve bilim şehirlerinden bir tanesiydi. Küçük yaşta Kuran’ı Kerim, yazı ve şiir sanatını öğrendi. 10 yaşına gelince bu bilgileri mükemmel bir başarı ile kullanmaya başladı. Aynı zamanda,  aljebra, matematik, geometri, mantık sanatı ve astronomi bilimlerinde çok ilerlemişti. Özellikle de fen bilimleri ve tıp kendisinin tutku ile uğraştığı alanlardı. Daha 17 yaşına basmadan bedelsiz  pratisyen olarak doktorluğa başlamıştı.

 

17 yaşına geldiğinde Buhara’da en meşhur ve saygıdeğer doktor olarak ün yapmıştı. Uzun zamandır doktorların çare bulamadıkları hasta yatağında olan ülke yöneticisi Nuh İbn’i Mansur tarafından doktor olarak saraya davet edilmişti. İbn’i Sina başarılı bir şekilde görevini tamamladı ve iyileşmiş İbn’i Mansur’un teşekkür jesti olarak sarayın kütüphanesindeki kitapları inceleme fırsatı buldu. Bu kütüphane doğu dünyasının en iyi ve en zengin kitap hazinesiydi. Burada uzun yıllar sistematik bir şekilde  çalışarak bilgi dağarcığını  o dönemin  en bilge insanlarının bile üzerine çıkarmayı başarmıştı.

Mantık sanatı, tıp ve diğer bilimlerde tam olarak üstat olduktan sonra o dönemin felsefesinin bir bölümü olan metafiziğe yönelmişti. Metafizik biliminin inceliklerini ancak Abu Nasr Farabi’nin (873-950) felsefe çalışmalarını araştırdıktan sonra kavrayabildi.

22 yaşındayken, İbn’i Sina Horezm’e taşındı. 10 yıl boyunca burada zamanının en büyük bilim adamları ile çalıştı. (mesela Abu Rayhon Beruni) Daha sonra Horasan, Hamadan ve İsfağan şehirlerinde yaşamış ve son olarak 1037’de Hamadan şehrinde hayata veda etmiştir.

Gerçek bir ansiklopedist-bilim insanı olarak, İbn’i Sina kendi zamanında var olan tüm bilim dallarında çalışmış ve her birine eşsiz katkılar getirmişti. Aynı zamanda dünya biliminin ilerlemesini sağlayarak.. Yazmış olduğu kitap sayısı 450 olarak biliniyor. Onlardan sadece 240’ı günümüze kadar gelebildi.

Bu kitaplar; felsefe, tıp, mantık, psikoloji, fizik, astronomi, matematik, müzik, kimya, etik (ahlak), edabiyat, filoloji gibi dallarda her biri derin bir bilgi hazinesi niteliğindedir. Özellikle de tıp ve felsefe konusunda yaptığı çalışmalar sayesinde tüm dünya İbn’i Sina ismini tanıdı. (Tıp konusunda en büyük çalışması olan “Tıp Bilimi Kanunları” batı ve doğunun tıp konusunda ansiklopedi niteliğinde kullanılan tek çalışmasıdır) Sadece tıp konusunda bunun gibi şu anda bilinen 30 adet kitap bulunmakta ve onlardan sadece bazıları çağdaş  dillere tercüme edilmiştir.

Sanırım, benim etkilendiğim kadar sizler de bu dev bilim insanının çalışmalarından etkilenmişsinizdir. Gelecek ay bahsetmiş olduğum 30 adet tıp çalışmasından birini daha detaylı  bir şekilde sizlerle paylaşacağım.