Bundan tam 17 yıl önce Alman arkeolog Klaus Schmidt Urfa’nın 15 km kuzeydoğusundaki Göbeklitepe’de kazılara başladı… Kazılar ilerledikçe Göbeklitepe’nin bütün dünya uygarlık tarihini ters yüz edecek bir sırrı içinde barındırdığı ortaya çıktı… Zira kazılar bundan tam 12 bin yıl önceye ait bir tapınağın izlerini birer birer ortaya çıkarıyordu… İnsanlığın avcı-toplama döneminde, yani henüz insan yerleşik düzene geçmeden ve din olgusuyla tanışmadan yapılmış bir tapınağın izleri…
Tüm dünyayı şaşırtacak bir gerçek vardı ortada…. Arkeolog Schmidt’e göre, bölge Mezopotamya’daki ilk şehirlerden 5 bin 500 yıl, İngiltere’deki ünlü Stonehenge’den de 7 bin yıl daha yaşlıydı. Uygarlık Kronolojisini altüst eden Göbeklitepe, Alman Stern dergisi tarafından ‘Adem’le Havva’nın Sarayı Bulundu” başlığıyla gündeme taşındı. Halihazırda Göbeklitepe’de kazılar devam ediyor… Her geçen gün uygarlık tarihinin yeniden yazılmasını sağlayacak bilgiler ortaya çıkıyor…
Sinemacı Ahmet Turgut Yazman kişisel ilgisini mesleğiyle birleştirerek 5 yıllık bir çalışmanın ardından Göbeklitepe’de gerçekten ne olduğunu irdeleyen, muhteşem bir belgesele imza attı…Göbeklitepe: Dünyanın İlk Tapınağı Belgeseli. İran, Amerika, Çin, Japonya Hindistan, Kanada gibi ülkelerde Atlanta Belgesel Filmler Festivali’nin En İyi Eğitici Belgesel Ödülü de sahibi… Uzun süren bir çalışmadan sonra “Göbeklitepe: Dünyanın ilk Tapınağı” adlı belgesele imza atan Ahmet Turgut Yazman’la The Wise için konuştuk…
Neden Göbeklitepe sorusuyla başlasak?
Bugün bu topraklarda yaşayan biri olarak artık şunu çok net söylemeliyiz, şu anda dünyanın en önemli ilk üç arkeolojik kazısından biri Göbeklitepe’dir ve benim şahsi fikrim, Göbeklitepe dünyanın en önemli arkeolojik kazısıdır. Çünkü Göbeklitepe’de insanlık tarihi adına bilinen bir çok bilgiyi yeniden gözden geçirmemizi gerektirecek önemde bulgular var. Bildiğimiz tarihi kurgu insanın biyolojik evriminin son aşaması olan ve o dönemde avcı toplayıcı yaşayan türümüz Homo Sapiens’in günümüzden yaklaşık 8 bin yıl once tarımı keşfederek yerleşik düzene geçtiği ve “Neolitik Devrim” denilen bu değişimin ardından dini inanışları ya da kültleri adına tapınaklar inşa ettiği şeklinde. Göbeklitepe bu bilgiyi değiştiriyor. Göbeklitepe’de günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce henüz tarım keşfedilmeden, yerleşik düzene geçilmeden inşa edilmiş tapınaklar var. Bu yapıların tapınak olduklarından bilimsel olarak eminiz, ama burada ne tip törenler ya da ayinler yaptıkları hakkında ancak tahmin yürütebiliriz. Bu anlamda hem tarihi süreçte hem de andaki var oluşunda insanın kendini anlaması açısından çok önemli bir olgu Göbeklitepe.
Kısaca her her şey nasıl başladı senin için?
2006 yılında 13’üncü yüzyılda Anadolu’da yeşeren Mevlevi- Bektaşi – Alevi inanışlarının tarihsel batıni yapısı üzerine bir araştırma yaparken okuduğum bir gazete haberi ile keşfettim Göbeklitepe’yi. Arkeolog Prof. Klaus Schmidt Berliner Post gazetesine verdiği bir demeçte Göbeklitepe tapınaklarında bulunan hayvan kabartmaları ve soyut sembollerin o dönemin insanın aşkın düşünme becerisine işaret ettiğini anlatıyordu. Konu çok ilgimi çekti ve Şanlıurfa’ya gidip Göbeklitepe’yi gezdim. Tepenin mistik hali ve atalarımızın bizlere bıraktığı mesaj o kadar ilgimi çekti ki burasının ne olduğunu anlama çalışmasının dünyaya duyurulması gerektiğini hissettim ve projeyi oluşturmaya başladım. Dört yıllık çalışmanın sonucu, çekim ve yapım sonrası aşamasında toplam kırk kişinin emeği geçen bu öznel belgesel ortaya çıktı.
Nasıl başladı, kimlerle nasıl oluşturdun, neden başladı?
Önce bilim dünyasının görüşünü anlamaya çalıştım, kazı başkanı arkeolog Prof. Klaus Schmidt ile görüştüm, İstanbul Üniversitesi Neolitik Arkeoloji kürsü başkanlarından Prof. Mehmet Özdoğan ile görüştüm. Daha sonra mitoloji ve dinler tarihi konularının perspektifinden anlamaya çalıştım, tasavvuf ve batıni gelenek konusunda uzman olan araştırmacı yazar Metin Bobaroğlu ile görüştüm. Sembolik anlatımların çok belirgin özelliklerini ve bunların kaynaklarının Göbeklitepe‘de olma olasılıklarını araştırdım, Mısır’a gittim Ejiptolog Wafaa El-Saddik ile görüştüm. Tapınakların pozisyonlarının astronomik bir açılımı olup olmadığını anlamak üzere Hintli astronom B.G. Sidharth ile görüştüm. Üstelik kendisinin Vedik Astronomi ile ilgili kurduğu bağlantılar sonucu aslında Göbeklitepe’nin bulunmasından yaklaşık 10 sene once böyle bir yerin varlığından bahsetmiş olduğunu öğrendim, kısacası aslında bir şekilde proje benimle beraber kendi yolunu çizdi. Fakat en önemli gelişme ortağım Kerem Akalın’ı bulmam ile oldu. Kendisinin projeye getirdiği vizyon, iki ve üç boyutlu animasyonları oluşturabilmemiz için kurduğu ekip ve işin yapılışına getirdiği enerji filmin hayata geçmesini sağladı.
Belgeselde özellikle D Tapınağı üzerinde çok duruluyor. Tapınağın 12 sütündan meydana gelmesi derinlemesine anlatılıyor.
Şimdiye kadar ortaya çıkarılan ve aynı döneme ait olduğu bilinen toplam dört tapınak var. Sembolik anlatımın en yüksek seviyede olduğu tapınak D tapınağı, ayrıca bu tapınağın şimdiye kadar bulunan tapınakların arasında en eskisi olduğu tahmin ediliyor. Bu tapınak T biçiminde 12 sütun ile çevrelenmiş. Bu T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğu düşünülüyor. Yani 12 insanın bir araya gelmesi, elips benzeri bir halka oluşturması tasvir edimiş bu tapınakta, bir çeşit toplanma durumu var. Tabii bu bana ister istemez dinler tarihindeki 12 sayılarını düşündürdü, Musevilik’te 12 kavim var, Hristiyanlık’ta Hz. İsa’nın 12 havarisi olmuş, İslam inancında 12 İmam olgusu var, tabii ayrıca Sümer’lerden, Hint’ten, Çin’den bildiğimiz 12 burç, 12 takım yıldız kavramı da var, ben bu bilgilerin kaynağını Göbeklitepe’de aradım, bağlantılar araştırdım ve sonuçları izleyici ile paylaştım. Hindistan’daki Bilim Akademisi başkanı astronom B. G Sidhart’a göre –ki kendisi bugün baraj altında kalan bölgedeki Nevali Çöri’de Alman arkeolog Harold Haupman ile beraber çıkarılan buluntulara bakmış bir bilim adamı- yılanlı başın Veda kültürünün oluşturduğu bir uygarlıktan gelebileceği tahminini yapıyor. Ortada bir şey yokken Göbeklitepe’nin bulunabileceği bölgede Vedic bir medeniyet olabileceği tahminini yapmış…
Yine tapınaklarda rastlanan H harfinin gizemi? T harfinin gizemi nedir desem?
T yani Tau aslında tanrısal bir semboldür. Antik Mısır geleneğinde Ankh işareti olan, Hristiyanlık’ta haç formunu alan aslında T’dir. Burada benlik bilincinin oluşmadığı, bireyselliğin oluşmadığı, kendi iç dünyasının daha inşa edilmediği insan dönemini anlattığı söyleniyor, yani mitlerin oluştuğu dönem, mitolojik bilincin oluştuğu algıya ait bir dönem olarak bakılıyor bu bulguya, gerçekten gizemli bir durum var T sembolü etrafında.
Sütünlarda çok çeşitli hayvan figürleri var, bunların bir sembolizmi bir anlattığı şey var mı?
Göbeklitepe’de bir çok hayvan figürü var: tilki, yılan, yaban domuzu, turna kuşu bunların başlıcaları ve bunlar sanatsal açıdan da çok etkileyici estetik özelliklere sahipler, özellikle kabartmalar. Arkeologların bir kısmı bu sembolleri farklı kabilelerin kendilerini temsil eden işaretleri olarak yorumluyorlar. Bir diğer görüş bu hayvanlar ile o dönemde yaşanan hikayelerin anlatıldığı yönünde, mağaralardaki av sahneleri gibi. Ama sembolik anlatım tarihine bakarak söyleyebiliriz ki hayvanlar aslında insana dair özellikleri sembolize ediyor. Yani Lafontaine ya da Mevlana’da kullanıldığı gibi; tilki kurnazlığı sembolize ediyor. Yılan değişimin sembolü, yılan aynı zamanda Hint öğretilerinde insanda çöreklenmiş olduğu varsayılan Kundalini enerjisinin sembolü. Mesela Bektaşi – Alevi inanışında Turna kuşu ruh göçünü temsil ediyor, aynı kuş Avustralya Aborji’lerinde veya Japonya’daki geleneksel inanışlarda da önemli bir sembol. Dolayısıyla Göbeklitepe’deki hayvan figürlerine taştan bir hayvanat bahçesi ya da heykel parkı şeklinde bakmak yerine bu figürlere gizlenen sembolik anlatımları anlama niyetiyle baktım.
Yorumlardan biri de bu T’lerin insanı simgelediği üzerine…
Arkeologlar böyle söylüyorlar. Çok bariz bir özellik var. Bu T biçimindeki sütunların yan tarafından hafif kabartma gibi, çizgi ile belli edilmiş kollar ve eller çıkıyor. Parmakları gördüklerinde bunun aslında bir insanı sembolize ettiği sonucuna varıyorlar. Bu 12 insanın biraraya gelmesi, bir toplanma anlamını da içerebiliyor. Kimi arkeologlar bir sürü kavim olabileceğini , her klanın da bir sembolü olabileceğini söylüyorlar.
Yine bu sütunlardaki güneş ay sembolizmleri de ilginç…
Sembol dediğimizde bir işaretten bahsetmiyoruz; o işaretin çok çeşitli anlamlara gelebilme özelliği var. Mesela yılandan bahsettiğimizde yılanın sadece koruma özelliğinden söz etmiyoruz. Yılan Mısır’da koruma anlamını taşıyor ama o aynı zamanda değişimin de sembolü. Yılan çörekleniyor, çöreklenip durmasına baktığımızda Hindistan’da kundalini enerjisinin temsilini görüyoruz. Kundalini Sanskritçe’den çevrildiğinde çöreklenmiş olan anlamına geliyor. Çöreklenmiş olanın ayağa kalkması, bedende bu enerjinin uyanması başka bir bilince işaret ediyor. Aynı şekilde Mısır’da firavunların ve tanrıların üçüncü gözleri denilen yerde alınlarından çıkan yılan var.
Yılan motifi için belgeselde Metin Bobaroğlu yılanın Hazreti Musa’nın asasında iradeyi ya da bilinci tasvir ettiğini söylüyor…
Yılan sembolü Musa peygamberle birarada kullanılmış… Kuran-ı Kerim’de çok çeşitli yerlerde geçiyor. Asanın iradeyi temsil etmesi gibi bir yorum var. Ayrıca yılan bilincin uyanmış olmasını da simgeliyor. Firavun büyücülerini topluyor ve büyücüler Hazreti Musa’ya birtakım becerilerini gösteriyorlar. Kuran’da ayette geçtiği şekliyle Hazreti Musa asasını yere atıyor ve o asa bir yılana dönüşüp büyücülerin yaptığı şeyleri yutuyor ve tekrar asaya dönüşüyor.
Sence Göbeklitepe’nin sana sordurduğu en çarpıcı üç dört soru nelerdir?
Bence Göbeklitepe’de günümüzden 12 bin yıl öncesine ait yaklaşık 20 tapınak tespit edilmiş olması, bu tapınaklardan henüz gün ışığına çıkarılan 4 tanesinde hayvan figürlerinin yanında soyut sembollerin bulunmuş olması ilk göze çarpan önemli konular. Ama daha derinde bu tapınakların kimler tarafından yapıldığı, yani geçmişe yönelik bilimsel tahminlerde avcı toplayıcı olduğu, henüz kültür nesnesi bile oluşturmadığı varsayılan insanların böylesine büyük bir organizasyon nasıl gerçekleştirdikleri ve daha da önemlisi hangi amaç için geçekleştirdikleri en çarpıcı sorular. Bu sorulara bulunabilecek cevaplar bildiğimiz anlamdaki insanlık tarihi ve dinler tarihini değişebilir.
Batı dünyası nasıl yaklaşıyor Göbeklitepe konusuna ? Neden bunca zamandır gözardı ediliyor?
Sanırım Batı dünyası Göbeklitepe’yi anlamaya çalışmakta biraz yavaş davranıyor. Bu durumun Göbeklitepe olgusunun yerleşik bilgileri alt üst etme potansiyelinden kaynaklandığını düşünüyorum. Yani onlarca yıldır Göbeklitepe’den yaklaşık yedi bin yıl sonra inşa edilmiş, mana adına üzerinde çok daha az iz olan Stonehenge üzerine gösterilen ilginin artık biraz da Göbeklitepe’ye kayması gerekiyor. İnsanlık tarihini anlamak için buraya bakmak zorunda, Göbeklitepe gözardı edilemeyecek kadar önemli bir keşif.
İlk Yayın: (The Wise – Sayı 2)