Günlerdir türban tartışmaları almış başını gidiyor… Türban sebebiyle okula alınmayan öğrenciler mağduru oynuyor, rektörler zalim rolünde, laikliği savunanlar neredeyse ateist konumunda, siyasiler topu birbirlerine atıyorlar, RTE arada sırada her zamanki hiddetlenmesini sergiliyor, Cübbeli ültümatom geçerek herkesin sarıkla, salvarla geleceği bir provokasyon toplantısı organize ediyor…
Tabiri caizse, geldiğimiz noktada kim ne yapacağını veya kime, neye göre hareket edeceğini bilmez ve ama son round’da en fazla oyu toplama düşüncesiyle hamlelerin en etkilisini gerçekleştirme niyetinde… Durum o kadar ilginç ki, Diyanet dahi, ”siyasiler karar versin” diyerek bu konuda sorumluluk almamayı tercih eder görünüyor!
Lakin herkes, ağzına doladığı hak kelimesinden söz ediyor.
Bana gelince, nacizane, ben bir devletin sınırları içinde yaşayanların ve yönetenlerin hakları olduğu kadar, yükümlülüklerin de olduğunu düşünüyorum ve bu iki kavramı birbirinden ayrı düşünemiyorum.
Okuma hakkı, ilköğretimi bitirene kadar devletin sağlamak zorunda olduğu bir hizmettir. Ondan sonraki öğretim kişinin kendi seçimine kalmıştır; okur veya okumaz, okuyabilir veya okuyamaz.
Burada ilk sorum şudur: Sokak çocukları, kimsesiz çocuklar özürlüler veya doğudaki kız ve erkek çocuklar da dahil olmak üzere, devlet sağlamaya yükümlü olduğu bu hakkı tüm çocuklara eşit olarak sağlayabiliyor mu? İkinci sorum ise şudur; çocuklarını okutmayı reddeden ailelere veya koruyucu aile ve kurumlara hukuken caydırıcı yaptırımlar uygulanıyor mu? Son olarak sorum şudur; burs veren kurumlar varsa, devlet bu bursların sadece ilköğretim okutmak için kullanıldığı ve çocukların dini, ideolojik vs amaçla istismar edilmediğini garanti edebiliyor mu?
İlköğretimden sonra, çocuğun okuma başarısı, isteği veya olanakları devreye giriyor. Burada elimizdeki alternatifler normal liseler, özel hedefli; Anadolu, fen, sosyal, vs liseler, meslek liseleri ve imam hatiplerdir. O halde bu aşamadaki çocuk üniversiteye devam edebileceği herhangi normal veya özel hedefli öğretim kurumu ile meslek sahibi olabileceği herhangi liseyi seçebilme hakkına sahiptir. İmam Hatip Liseleri’nin kuruluş amaçları tamamen farklıdır; onlar Sünni mezhebine göre din görevlisi yetiştirmek üzere dini eğitim vermektedirler.
Buradaki ilk sorum şudur: Hangi liseyi okursa okusun, okurken tüm öğrenciler eşit haklara; öğretim, eğitim ve sosyal kaliteye, sahipler mi? İkincisi şudur: Seçtiği liseyi bitiren öğrenci tamamladığı liseyi destekleyecek yüksek okul veya üniversite olanaklarına sahip midir? Son olarak, liseler kuruluş amaçlarına mı hizmet etmektedir ve eğer öyle değilse, bu durumun sebebi nedir?
Yüksekokul ve üniversiteye gelindiğinde gençlerin, özel ve devlet üniversitelerine ek olarak yurt dışında eğitim alma hakları da vardır. Yurt dışında eğitim alan kişilerin eğitim aldıkları kurum YÖK tarafından onaylanmışsa, aldıkları diplomalar Türkiye’de geçerlilik kazanmaktadır. Buradaki ilk sorum şudur: Üniversite sayısı eğitim almak isteyen gençlerin sayısına kıyasla ne durumdadır ve her sene okuyamayan binlerce gencin sorunlarını çözebilecek uzun soluklu bir devlet planı var mıdır? İkinci sorum; üniversite eğitimi almış olmak gençlerin iş bulmasına yardımcı mıdır? Üçüncü sorum; gençler bilgi ve becerileri düşünüldüğünde, özellikle kamuda çalışmak söz konusu olduğunda eşit haklara mı sahiptir? Dördüncü sorum; yüksek okul ve üniversiteyi yaşadığı şehir dışında okumak isteyen öğrenciler için yeterli ve güvenli barınma koşulları var mıdır?
Söz konusu ilköğretim ve lise olduğunda, okullardaki kılık-kıyafet formatı bellidir ve ayrımcılığı önlemek adına okuldan okula değişse de, her okul için üniforma şeklindedir. O halde örgün eğitim söz konusu ise, Türkiye’de okuyan öğrencilerin kendi kıyafetlerini giyebilecekleri tek yer üniversitelerdir.
Burada ilk sorum şudur: Herhangi öğretim seviyesinde üniforma dışı okula gidilebilir mi? Bu İmam Hatipler söz konusu olduğunda, islami olmayan kılık-kıyafetler İmam hatip’te okunabilir mi? Üniversite söz konusu olduğunda, öğretim görevlilerinin zorunluluğuna benzer şekilde, gençlerinde herhangi kılık-kıyafet zorunluluğu var mıdır? Yoksa herhangi fakülteye; fen-edebiyet, mühendislik, tıp, ilahiyat vs, her öğrenci istediği kıyafetle gidebilir mi? Gençler hayat tarzlarını okudukları fakültelerde gösterme hakkına sahip midir? Bir rock’cı ilahiyat fakültesinde döğmeleri ve piercing’i ile ve bir türbanlı öğrenci türbanıyla mühendislik fakültesinde veya fesli-cübbeli biri hukuk fakültesinde yaşam tarzını olduğu gibi yansıtarak okuyabilir mi?
Daha doğru soru şu olabilirdi: Yaşam tarzını yansıtarak okumak, Oku’manın kendisinden daha mı önemlidir? Yaşam tarzını yansıtarak mı okumalı, yansıtmadan mı okumalı? Yansıtsaydık ne olurdu? Yansıtmasaydık ne olurdu?
Diyelim ki yansıtarak okumak herkesin kabul ettiğidir; o halde her öğrenci; hangi din, dil, etnik köken, vs sahip olursa olsun, eşit haklara sahip olarak istedikleri ideoloji, din, etnik köken, dil vs sergileyebildikleri kıyafetlerle üniversiteye gelebilirler?
Herhangi biri “yaşasın Kürdistan” yazılı t-shirt ile, diğeri “kahrolsun İslam” yazısıyla, bir başkası şalvar ve takunyasıyla, diğeri kulağındaki beş küpe ve süper mini eteğiyle, bir başkası sırtındaki “bira hayattır” yazısıyla, bir diğeri “tek kurtuluş hristiyanlıktadır” ibaresiyle, başka biri “masonluk kazanacaktır” cümlesiyle…vs vs vs üniversiteye gelebilir?
Türbanın serbest kalması veya kalmaması değildir sorun, kanımca. Çünkü bu tartışılması gereken son sorudur.
İlk soru şudur: İlköğretimden üniversiteye kadar tüm öğrenciler; ilköğretimdeki zorunluluk desteklenecek şekilde, eşit eğitim ve öğretim, barınma, sosyal aktivite, sınav sistemi, mezuniyet koşulları, staj ve iş olanakları gibi temelde eşit haklara sahipler midir? Devlet, devlet olarak bu temel hakları sağmakla yükümlüyken, bu yükümlülüğünü yerine getiriyor mu?
Temel eşitlikler sağlanmadığı sürece devam edecek türban tartışması, türbandan türbana bir yol gider dedirtecek şekilde, sadece ideolojik olarak algılanmaya, algılatılmaya ve politize olmaya devam edecektir.
Ne de olsa, yasak olmasından çıkar sağlayan kesimler vardır!