Rehberliğe başladığımda ilk gittiğim ülke olması dolayısıyla Tunus’un yeri bende çok ayrıdır.
derKİ’de yeralan ‘Ne Kara Afrika, Ne Fellah Arap: Tunus’ başlıklı yazımda;
1881’den itibaren Fransız sömürgesi olan ve 1956 yılında bağımsızlığına kavuşan Tunus; -bu uğurda ömrünün 10 yılını hapislerde geçiren liderleri Habib Bourguiba kendine Atatürk’ü örnek aldığından- tamamen lâik bir ülke. Nüfusunun %98 si Müslüman ve Arap. Orijinal halkı olan Berberîler ne yazık ki zaman içinde asimile olmuş ve şimdi yalnızca ülkenin güneyinde bulunan Sahra çölü cıvarında özellikle Matmata’da yer altı evlerinde otantik bir biçimde yaşamlarını sürdürmekteler. Ve nufusun sadece %2’sini oluşturmaktalar.
Tunus 300 küsür sene Osmanlı İmparatorluğu’nun atadığı Hüseyni Hanedanı tarafından bağımsız bir beylik olarak yönetilmiş. 1881’de başlayan sömürge dönemi, Fransızların katliama kadar varan baskılarına rağmen; Tunus’un Habib Burgiba önderliğinde 1956’da bağımsızlığını kazanmasıyla sona ermiş. Habib Burgiba 1975’te ömür boyu onursal devlet başkanı seçilmiş ama 7 Kasım 1987 tarihinde halen cumhurbaşkanı olan Zine el-Abidine Ben Ali sağlık sorunlarını bahane ederek bir askeri darbe ile Habib Burgiba’yı alaşağı etmiş. Tunus’ta nereye giderseniz gidin bu pek de sevimli olmayan adamın resmiyle ve 7 Kasım caddeleri, bulvarları, meydanları ve okulları ile karşılaşacaksınız. Hatta, Habib Burgiba’ya karşı duyduğu kıskançlık nedeniyle elinden gelse onun heykellerini falan kaldırtacağını halktan birileriyle sohbet ederseniz kolayca duyarsınız. Burgiba’nın sağlığında kulladığı sarayı bile satılığa çıkartmış!.. diye bahsetmişim Tunus’tan.
Şimdilerde Tunus’ta, 23 senedir diktatör bir yöneticilik sergileyen devlet başkanı Zeynel Abidin Ben Ali’nin ülkeden kaçmasına neden olan ayaklanmalar yaşanıyor. Televizyonlar ülkede yaşanan kargaşa görüntülerini, başkent Tunus’un o güzelim Avenue Habib Burgiba’sındaki halk isyanını gösterdikçe yaşananlar beni üzülüyor.
Bu güzel ülkenin sevimli ve sıcak insanlarını tanımış sevmiş, havasını soluyup ekmeğini suyunu tüketmiş biri olarak gönül bağım var Tunuslularla…
Zeynel Abidin Ben Ali; ülkenin bağımsızlığı uğruna savaş vermiş ve aziz Atamız’ı örnek almış ömür boyu onursal devlet başkanı seçilmiş Habib Burgiba’yı sudan bir bahaneyle alaşağı ettiği yetmemiş gibi ona dair her şeyi silmeye, yok etmeye çalıştı. Bu film, pek de yabancı değil sanki bize.
*******
Oldum olası Beşiktaş taraftarıyım ama GalATAsaray her zaman sevdiğim ve takdir ettiğim bir camiadır. Türk Telekom Arena stadı açılışındaki tepkiler sonrası kulüp başkanı Adnan Polat’ın kameraların aldığı görüntüleri inceleyip taraftarları tespit edeceklerini söylemesi büyük gaftı!..
Geçen gece televizyondaki bir tartışma programında konuyu ele alan spor yazarı muhabirler; “O gece tribünlerdeki kişiler tamamen kulübün özel davetiyle eşleriyle gelen üyelerden ve kombine bilet sahiplerinden oluşan seçilmiş bir topluluktu, halka satış yapılmadı” dediler.
Sayın Polat, nasıl bir başkandır ki başkanlık ettiği camiayı böylesine satar!.. Zaten oturuma katılan herkesin ortak görüşü; “Adnan Polat bu krizi katiyen iyi yönetemedi ve stadı terk etmemeliydi” şeklindeydi. Sayın Polat GalATAsaray gibi güzide bir camiaya uygun bir başkan olmadığını ortaya koymuştur. Basiretsiz davranışlarıyla iktidara yaranacağına, kanımca kulüp başkanlığından istifa etmesi uygundur.
*******
Halkın 8 senedir yapılanlardan canı burnuna gelmiş. Uğramadığı hakaret, zulüm kalmamış… Ölüsüyle dirisiyle, şehidiyle gazisiyle, her türlü acılarıyla kutsallarıyla ayrı ayrı alay edilmiş. Ergenekon’un ucu Atatürk’e dayandırılıp, cumhuriyet mitinglerine katılmak suç olmuş. En son her şeye tuz biber ekercesine; 188 kişinin katilleri, uyuşturucu baronları serbest bırakılırken elinde neşterden, klavyeden başka silahı olmayan şifa dağıtan cerrahımız Profesör Doktor Mehmet Haberal ve gazeteci yazar Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Ergün Poyraz, Doğu Perinçek gibi kişiler sırf iktidara muhalif ve dahası yurtsever ve Atatürkçü oldukları için bir de PKK’ya karşı kahramanca mücadele etmiş üstün hizmet madalyalı silahlı kuvvetler mensupları iftira ve komplo teorileri ile Silivri toplama kampında ömür tüketirken… Bir stat dolusu insan protesto ettiyse iktidar mensuplarını, kızmak hiddetlenmek yerine oturup düşünmek gerekir nedenini, niçinini!..
Hizbullahçılar cezaevinde bilgisayar kullanıp, internet bağlantısı sağlanılarak içerden örgütlerini yönetirken, Mustafa Balbay’a bir daktilo bile çok görülmekte, eliyle kitap yazmak zorunda bırakılmaktadır!..
Bu devran böyle gitmez, elbet durum değişecektir…
O stat halkın parasıyla yapılmıştır. Kimin malını kimden esirgiyorlar?.. Sekiz yıldır tek başına iktidar olanlar, duran bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterirken hiç mi bir şey yapmasaydı. Elde avuçta ne varsa fabrikalar, tesisler, barajlar, limanlar bir bir satıldı!.. Sırada havayla su kaldı!
Ayrıca belediyelerin yapacağı bir yığın hizmet dururken futbol takımı kurmalarını ve inanılmaz rakamlara yabancı oyuncu transfer etmelerini korkunç bir savurganlık olarak görüyorum!.. Halkın parasıyla yapılan hovardalıktan başka bir şey değildir tüm bunlar.
Ahmet Altan gibi hiç sevmediğim bir sıkı iktidar TARAF’tarı bile yalakalıktan yergiye geçiş yapıp bir eleştirel yazı yazmış ve muhatabınca dava edilerek gereken cevabı almıştır!..
Oh olsun!!!
Deniz Feneri’ni konuşmak ZİNHAR YASAK!..
Wikileaks belgeleri fasa fiso, ÖNEMSİZ!..
Katiller, Baronlar SERBEST!..
Tarikatlara, cemaatlere dokunan YANAR!..
18 yaşındakilerin eline SİLAH!..
24 yaşına kadar İÇKİ YASAK!..
Belediyelerde yolsuzluk olmadığına Çankaya KEFİL!..
Geniş halk yığınları AÇ, PERİŞAN ve SEFİL!!!
Güzelim ülkemizin geldiği durum budur!..
Türkiye doludizgin faşist dikta rejimine gitmektedir. Sekiz yıldır zulme dönüşmüş hoşgörü yoksunu iktidarın kendinden gayrı her kesime dinmeyen öfkesi ve kini çekilmez vaziyettedir.
*********
Gittiğim ülkelerin bazılarının geçmişinde; İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franko, Portekiz’de Salazar, Almanya’da Hitler dönemi yaşanmıştır.
Bir zamanlar erk sahibi olan bütün bu zavallıların ortak özelliği; DİN, İMAN, FUTBOL gibi afyonlarla halkı uyutmak ve milli duygularını sömürmek olmuştur.
Hepsi zamanında ortalığı titretmiş, dağa taşa, yere göğe, sokağa meydana adını yazdırtmış, kapalı açık her mekâna resimlerini koydurtmuş megaloman tipler. Halkı futbolla, dinle, ırkçılıkla afyonlamışlar… Ancak her şeyin sonu olduğu gibi, onlarda günün birinde iktidardan olup, silinip gittiler. Adları geçtiğinde hayırla anan yok!..
En taze örnek Tunus’un devlet başkanı. Ülkesinden kaçarken 1,5 ton altın götürdüğü söyleniyor. Yiyebilecek mi acaba?! Hiç sanmıyorum… Ayrıca haram zehir zıkkım olsun!.. Fare gibi kaçacak delik aradı ve Avrupa ülkelerinden giriş alamadı!.. Bula bula halk aç perişan sefilken, çoğu diktatörlükle yönetilen som altından evlerde yaşayan, arabalarda dolaşan Arap ülkelerinden birinde kendine yer buldu. Körlerle sağırlar birbirini ağırlarmış…
Hayatta güç, mevki, iktidar, para elde edilebilir ancak karşılığında ne verildiği önemlidir. Allah kimseyi tarihin kara sayfalarına yazılanlardan eylemesin!..
Amin…