Biliyor musunuz, yaşadığımız günler canımızı çok sıksa da ve hepimiz gibi benim de canım çok sıkılmış olsa da bir yandan da bugünlerin kutsanması ve kutlanması gerektiğini hissediyorum… Neden mi?
Az önce annem yanımda “Muhteşem Yüzyıl” izliyordu. Bu dizinin şu dönemde, bu kadar popüler olması hiçbir şekilde tesadüf değil. Ben diziyi izlemiyorum ama sadece izlediğim tek bir bölüm bile aslında bugünlere uzanan tohumların taa o zamanlardan atıldığını gösterdi. O zamanlar açılan karmalar işte şimdilerde kapanıyor. Ayrıca gizli kapaklı hiçbir şey kalmadı, her şey ayan beyan ortada… Ev temizlenirken kanepeler çekilir de alttaki birikmiş kirler ortaya çıkar. Tabii o arada eve girmek bile istemezsiniz, hele ki çocuksanız. Eve temizlikçinin geldiği günleri hatırlayın bir. Öğlen saatleri özellikle. Evde oturacak yeri bile zor bulursunuz. Ama akşama ev cillop gibi olur. İşte bizlerde şu günlerde temizlikçinin eve gelip kanepeleri ilk çekip “Ay Ablaaa, bu ne kir, hiç temizletmedin mi buraları, valla senden fazla para alacağım” dediği noktadayız. 500 yıllık birikim çıkıyor.
Ha çıkıyor da ne oluyor diyeceksiniz. Ardından hemen saydırmaya başlayacaksınız… Hatta bir görüyoruz da işte görmüyorlar, görmek istemiyorlar diyeceksiniz. Bunları söyleyen zihinlerimiz. Benimkisi de böyle söyleniyor arada, fakat evrenin büyük bir planı olduğunu ve bu planın da kusursuz işlediğini hissediyorum. Her şey olması gerektiği gibi oluyor. Her ne kadar öyle değilmiş görünse de hem de bütünün en yüksek hayrına olacak şekilde…
Geçenlerde Eckhart Tolle’nin “Varolmanın Gücü”nü okurken acı bedenleriyle bölümde bir nokta dikkatimi çekti. Acı bedenleri ağır olan varlıkların aydınlanmayı yaşamaları aslında hiç de sanıldığı kadar zor değildir, bilakis hafif olanlara oranla daha kolay olabilir. Çünkü acı o kadar yoğunlaşır ki artık uyanıştan başka çare kalmaz ve varlık bir anda uyanır. İşte şu dönemde de müthiş bir uyanış potansiyeli var. İzleyin bakın, mısırların patlaması gibi uyanış yaşayan birçoklarını göreceğiz. Böyle hani böyle ocağın üstünde mısır patlatmak için aparatlar olur ya. Açarsın kapağı doldurursun mısırı ve ateşin üzerinde döndürür durursun. İşte acı bedenlerinin ağırlaşması, mısırın ateş üzerinde ısınması gibi. Isınıyor ısınıyor ve sonra pat diyor bembeyaz mısır çıkıyor. Sanki bu deneyimleri sık sık göreceğiz gibi geliyor ilerleyen dönemde… Ayrıca ben dünyanın geleceği konusunda güzel hislere sahibim. Gelecekte çok güzel bir dünyada yaşayacağımıza inanıyorum, ha bu medeniyetin çöküp insanlığın gene ilkel yaşamdan başlayacağına dair öngörüler de var da ben bu noktada iyimser senaryo tarafındayım. Ama eninde sonunda hayırlısı olsun ve oluyor da…
Seçimlerle de ilgili şunu söyleyeyim: Bence kimse sonuçtan tatmin olmayacak. Herkes bir tarafından tutup sonuçların zafer ilan edecek. Şenlik daha da devam edecek. Zihinlerimizin kontrolünde yaşadığımız için farkında değiliz ama kocaman bir evrende yaşıyoruz ve evren de başıboş değil, bilakis bir plan dahilinde işliyor. Bu planın da planları var elbet ve herkes de bu senaryoda rolünü hakkıyla yerine getiriyor. Bizler kendimizi dansçılar, yaşamı da dansın kendisi zannediyoruz; ama öyle değil işte. Yaşam bir dansçı, bizler de dansın ta kendisiyiz… Bu bağlamda da her şey olması gerektiği gibi gidiyor…
Bu demek değil ki yapmamız gerekenleri yapmayacağız, yan gelip yatacağız. Hayır! Bilakis “bilenler”in sorumluluğu daha büyük. En kolayı öfkelenmek, sinirlenmek, saydırmak, suçlamak… Bu cidden çok kolay… Gücümüz yetiyorsa kalbimizde yer vererek, yaşanan tüm senaryoya kattıklarımızın sorumluluğunu alarak, mevcuda daha fazla negatif, ayrımcılık, ötekileştirme eklemeden, gerçekten bütünleştirici adımlarla yürüyelim bu topraklar üzerinde…
Oyumuzu hangi partiye atarsak atalım, unutmayalım hepimiz öncelikle İnsanız ve bu toprakların çocuklarıyız… Aynı görüşü paylaşmasak, aynı bakışa sahip olmasak bile uzun yıllar boyunca birlikte İnsanca yaşamak tüm amacımız ve yaşayacağız da…
Bir gün gelecek, geriye dönüp baktığımızda “Evet, o günlerde göremiyorduk bunu, ama iyi ki yaşamışız bu deneyimleri” diyeceğimize inanıyorum. Tabii elbette ki mevcut potansiyeli değerlendirebilirsek eğer…
Sevgili Yaradanımıza ve Evrensel Planına sonsuz hürmetlerimle…