İstanbul’u bir nefeste içime çekmek istersem eğer, vapura binerim. Böyle günlerden birindeyim ve eve dönüş yolunda vapurdayım. Yaz ya da kış fark etmez, vapurda açıkta seyahat ederim ben kendimi bildim bileli. Yine gittim açığa oturdum.
Çoğu kez olduğu gibi 4 mevsimi bir güne sığdıran İstanbul’un, gökyüzü ve denizi grileşmiş ve ben de huşu içinde seyrediyorum.
Birazdan anlatacaklarım hakikaten tüylerimi diken diken ediyor halen… Benim için çok önemli bir kavram ve simge yerine oturdu kafamda bu seyir esnasında…
Vapur tam Sarayburnu’nun önünden geçerken, İstanbul’un birçok yerinde nazlı nazlı salınan bayraklarımızdan birine takıldı gözüm. O havanın griliğinde o bayrak nasıl bir kırmızıdır yarabbim anlatamam size hissimi…
Pırıl pırıl parlıyor!
Tıpkı sizler gibi ben de ülkemin bayrağını bir başka severim…
Marşımı dinlerken bir başka titrer yüreğim.
Ya da bayrağımı gördüğümde bir başkadır içimdeki coşku.
İşte o coşkuyu yine hissederken, bir yandan da kırmızı beyaz, kırmızı beyaz diye sayıklarken, birden bize göre renklerin anlamı geliverdi aklıma.
İşte Reikinin içimize sinmesine ve bize farkındalık anahtarını yine, yeniden hediyesine harika bir örnek…
KIRMIZI HANGİ ÇAKRAMIZIN RENGİ?
KÖK ÇAKRAMIZIN!
PEKİ, BEYAZ HANGİ ÇAKRAMIZIN RENGİ?
TAÇ ÇAKRAMIZIN!
Hadi canım dememe kalmadan birden çakralar tekrar karşıma dikildiler.
Taç çakra Yaradan’ımla bağım, kök çakra dünya ile bağım…
Amanın dedim kendime bu tesadüf değil!
Kök, Kundalini=hayat ateşi, ateş=kırmızı.
Taç, beyaz, yüksek bilinç, bütün soruların cevabının merkezi, birlik olma, şifa adına en derin ruhsal enerjilerin alındığı yer…
Durduramıyorum kendimi akıyor kelimeler…
Taç – kök, taç – kök ikisi de bayrağımın rengi demeye kalmadan, asıl darbe geldi.
Allahtan gözümde gözlük var faltaşı gibi açılmış gözlerimi gören ne oluyor derdi sanırım.
Gözünüzün önüne getirin bayrağımızın al rengini, o bayrak nasıl oluşmuştu?
Hani hep deriz al kanların rengidir bayrağımız!
KAN nedir dostlar!
Kan hayattır, kan hayatın gücüdür, kan canı yansıtandır, hayatı yansıtandır!
Bir kan pıhtısıdır hayatı başlatan derler hatırlayın…
Ya, AY ve YILDIZ?
Kana vurmuş gökyüzündeki ay ve yıldız derler bizim de ruhumuzu okşar arkasındaki söylenmemiş cümleler değil mi?
Gökyüzü yansıyor dostlar, Evren yansıyor aklın ölçemeyeceği uzaklıklardan ışığını bana ulaştıran ister yeni doğmuş, isterse ömrünü tamamlamış yıldızlar, gezegenler. En yakınımdaki Ay yansıyor en uzağımdaki yıldız yansıyor.
Sonsuzluk yansıyor dostlar! Hayatla evren, taçla kök, kırmızı ile beyaz…
Bayrağım öyle özel ki içinde her şey var…
Bayrağım öyle özel ki içinde varoluş var…
Bayrağım öyle güzel ki içinde hayat var dostlar!
Can var Birlik var, bütün var, tam var!
Farkında mıyız bizler acaba başka bayraklardan farklı bir bayrağa sahip olduğumuzun?
Bizim bayrağımızın hikâyesi bir başka ülke gibi bir iç eteğin motifinden yaratılmadı dostlar.
Bir ülkenin bayrağı o ülkenin onurudur der benim ATAM o nedenle hangi ülkedir dillendirmeyeceğim…
Ama benim bayrağımda hayat var dostlar!
Bayrağımızdan başlayan yolculuk nasıl her şey gibi Yaradan’ımıza ulaşıyorsa dostlar, izninizle bu konudaki düşüncelerimi de aktarıyım sizlere…
Dostlar; ben Allah’ımdan hiç korkmam. Yerinizden hiç fırlamayın hemen!
Bre Allahsız hele hiç demeyin, dinleyin hele…
Ben Allah’ıma bana verdiği cana, kendinden yarattığı surete hakkını veremezsem mahcup olmaktan, yani HAK’ın verdiği canın hakkını verememekten korkarım…
Ben Allah’ıma eğer yeri geldiğinde şükredemezsem kahrımdan ölmekten korkarım…
Ben Allah’ıma bana verdiği cana saygısızlık etmekten korkarım…
Ben Allah’ıma sevgimi dillendirememekten korkarım. Sevincimi, üzüntümü, kızgınlığımı, coşkumu ilk O’nunla paylaşamamaktan korkarım…
AMA ben Allah’ımdan korkmam, layık olamamaktan korkarım…
İçimdeki sevgi ve saygı duygusu öyle öndedir, öyle baskındır ki korkmayı aklıma bile getiremem…
Ben Allah’ımı unutmaktan korkarım dostlar…
Ben Allah’ımdan kelime anlamı El-Lah, Tanrı=Tengri (sakınılan, korkulan) denildiği için hiç korkmam…
Anlamının “Allah’ı inkâr ederim” demek olduğunu bildiğim için; Vallahi kelimesini öyle dikkatli kullanırım ki…
Ben Yaradan’ımdan adı üstünde “beni yaratandan” neden korkayım dostlar?
İçimden, dışımdan hep konuştuğum, kimse duymazken duyan, kimse görmezken gören, kimse anlamazken anlayan, kimse dinlemezken dinleyen, kimse yokken Var olan Yaradan’ımdan ben korkmam dostlar…
Ben en can dostumdan neden korkayım dostlar?
Hele hele en derinimden bilirim ki kendime yalan söylerim de O’na söyleyemem çünkü O doğruyu bilendir…
Kimi zaman küsmüşümdür bile, bana öyle deneyler yaşatmış, öyle imtihanlardan geçirmiştir ki daralırım, isyan ederim, bağırır çağırırım, arkamı dönerim.
Ama an olur sakinleşirim, kendime gelirim, dönerim affet derim duyar sarmalar beni…
Beni böylesine koşulsuz sevenden nasıl korkarım dostlar!
Hele hele arama engeller konulursa; -sen şöyle yaparsan Allahın seni sever, böyle giyinirsen kabul eder- diyen, şartlarla şurtlarla benimle Yaradanım arasına hayâsızca girenlerin gözünün yaşına bakmam, hiç affetmem, Allah’ım sen affet; ben kulunum, ama affetmeyi öğrenmem için karşıma bu olayları ve insanları çıkarttığın için teşekkür ederim derim…
Gözümün gördüğü, kulağımın duyduğu, dokunduğum, hissettiğim her şeyde her yerde Yaradan’ımın imzasını görürken nasıl olur da sevmem beni Yaradan’ı?
Benim inancımı sorgulayan gafillere; herkes önce kendi kapısının önünü bir süpürsün, bir tek Yaradan var, Tanrı olmak başkadır, Tanrıcılık oynamak ise fena çuvallamaktır derim.
Şimdi gelelim bayrağıma ülkeme vatanıma toprağıma Anadolu’ma inancıma Türklüğüme, Allah’ıma ve O’nun yarattığı en özel insanlardan Mustafa Kemal Atatürk’üme dil uzatanlara!
Bayrağımla ilgili bu güzellikleri, temsil ve ifade ettiği her şeyi bir kez daha düşündüğümde, bugüne kadar olan duygularımı daha da yoğun ve farkındalıkla taçlanmış olarak yoğurduğumu hissediyorum.
Ve en derinimden diyorum ki;ömrüm yettiğince, nefesim yettiğince, gücüm tükenene kadar bayrağımı ve beni ben,bizi biz yapan her şeyi hayâsızca ipotek altına almaya çalışanlara olan dimdik duruşumu toprağıma perçinledim bilesiniz!..
Bu öyle bir perçin ki; gücünü Yaradan’ımdan alıyor …
Bu öyle perçin ki; gücünü Yaradan’ımın imzası bayrağımdan alıyor…
Eğer bu uğurda canımdan olursam, zamanında yine bu uğurda can vermişlerin yanına gideceğim, ATAMIN yanına gideceğim, YARADANIMA döneceğim…
Ne gam!
Bundan güzeli var mı?