“2020’de Ortadoğu’da ne olacak?” sorusunu cevaplayan uzmanların bir kısmı iyimser bir kısmı da kötümser tablolar çizdi. Ancak bütün senaryoların buluştuğu ortak bir nokta var: 2020’de Ortadoğu’da dünyayı derinden etkileyecek büyük bir dönüşüm yaşanacak. Haritalar ve liderler değişecek, büyük terör eylemlerinin ardından büyük misillemeler görülecek, yeni yeni devletler oluşacak…

 

“Gerillaların taşlı saldırısı sonrası üzerlerine ateş açan İsrail askerleri ….”

 

Bu cümle, 20 yıl önce de ekranlarımızdan Ortadoğu’daki acıyı sofralarımıza taşıyordu. Bugün de taşıyor; üstelik yanına bir de Irak’ta yaşanan trajediyi de alarak… Daha kısa bir zaman önce duymadık mı Filistin’li küçük bir kız çocuğunun, İsrail askerleri tarafından götürülmüş olan babasının ardından haykırdığı ağıtı? Peki ya Prof. Dr. Hasan Köni’nin belirttiği gibi, Güney Asya’daki deprem sonrası oluşan tsunamiden ölen insan kadar ölünün verildiği Irak Savaşı?.. O çığlıkları da,  İsrail-Filistin çatışması gibi senelerce izleyecek miyiz ekranlarımızdan?

80’li yıllardan itibaren Türkiye’nin ve dünyanın ne boyutlarda değiştiğini hepimiz biliyoruz. Ancak değişmeyen az şeyden birisi de yine aynı sıklıkla duyduğumuz yukarıdaki cümle: “Kontr-gerillaların taşlı saldırısı sonrası üzerlerine ateş açan İsrail askerleri ….”

Buna, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra, ABD’nin dünyanın tek süper gücü olarak, en önemli enerji kaynağı olan petrolün ve dolayısıyla bölgenin kontrolünü elinde tutmak için sistemli bir şekilde yürüttüğü yeni Ortadoğu politikaları eklendi. Bu politikalar da günümüz de Büyük Ortadoğu Projesi adı verilen bir heyula vardı.

Aradan geçen 20 yılda, Ortadoğu’da huzursuzluk katlanarak artarken, “Acaba bu daha ne kadar böyle gidecek?” diye sormadan geçmek mümkün değil. Biz de çeşitli bilim adamı ve konunun uzmanı gazetecilerin yorumlarıyla bundan 15 yıl sonra, 2020’de Ortadoğu’da ne olabileceğini tasarlamaya çalıştık.

Ortadoğu’nun önümüzdeki 15 yıl için kaderini belirleyecek sacayağının unsurlarını petrol, İsrail-Filistin sorunu ve Irak’ın nasıl yapılanacağı sorusu oluşturuyor.

 

PETROL EKONOMİ VE SİYASET

 

PROF. DR. MAHİR KAYNAK, “Ortadoğu için yapılacak her değerlendirmenin asıl konusu petroldür. Petrol olmadan yapılacak bir değerlendirmede, Ortadoğu, anlamsız değersiz bir toprak parçasına dönüşür” derken, aslında bize en önemli anahtarı sunmuş oluyor. Gerçekten de 20’inci yüzyılda yaşanan iki dünya savaşında da, bölgesel çatışmalarda da, Ortadoğu’daki yüz yıllık istikrarsızlıkta da petrol, başrolü oynuyor.

Dünya petrol rezervlerinin yüzde 70’ine sahip olan Arap ülkelerinin, dünya ekonomik üretimindeki payı, yüzde bir seviyelerinde ve enerji tüketimleri de yüzde dört iken; ABD, dünya ekonomik üretiminin tek başına yüzde 26’sını gerçekleştiriyor. Bu üretimi gerçekleştirebilmek için, gelişmiş ülkelerin petrol tüketiminin yarısından fazlasını da yine tek başına ABD yapıyor. 2000 yılında ABD’nin enerji tüketimi içinde ithalatının oranı yüzde 55 iken, 2025 yılında bu oranın yüzde 70’e çıkması bekleniyor. Yani ABD, toprakları dışındaki petrole bağımlı. Ayrıca, günümüzde 80 milyon varil düzeylerindeki dünya günlük petrol talebinin ise, 2020’de 120 milyon varile çıkacağı tahmin ediliyor. Petrole olan bağımlılığına karşın, gerek ABD Enerji Bakanlığı’nın, gerekse çeşitli uzmanların tahminleriyle son 25 yılın en düşük seviyelerinde bulunan ABD petrol stoklarının, 15 yıllık ömrü kaldığı iddia ediliyor. Yani 2020’de, ABD’nin kendi petrol stokları tamamen tükenmiş olacak. Bir tahmine göre 2030 yılına kadar ABD’nin petrol ithalatının günde 30 milyon varile çıkması kuvvetle muhtemel. ABD Enerji Bakanlığı verileriyle kanıtlanmış 112 milyar varil petrolü bulunan Irak’ın, kanıtlanmamış rezervleriyle birlikte rezervinin 200 milyar varile ulaşacağı öngörülüyor. Yani Irak, dünyanın ikinci büyük petrol rezervine sahip. Aynı zamanda, petrol fiyatlarıyla Amerikan ekonomisinin büyümesi arasında son 30 yılda gözlenen ters ilişki, ABD için petrolün kontrolünü vazgeçilmez bir biçimde elinde tutması zorunluluğunu doğuruyor. İşte Ortadoğu’daki istikrarsızlığın, Irak Savaşı’nın, dökülen kan ve gözyaşının ardındaki denklem bu.

BU NOKTADA MİTHAT BEREKET’E KULAK VERMEK GEREKİYOR:

“Her şeyden önce ABD’nin Ortadoğu politikasının ana hatlarını iyi anlamak gerekiyor, ki buna göre önümüzdeki 10-15 yıllık dönemde ne olacağını tahmin edebilelim. En azından önümüzdeki üç yıl daha Bush ve arkadaşlarının temsil ettiği petrol lobisi ABD’yi yönetecek. Petrol lobisi Ortadoğu için, artık çok farklı bir yaklaşım geliştirdi. Daha önce Ortadoğu’da petrol zengini ülkelerde tek bir lider üzerine oynayan ABD -ki buna göre o ülkede, bir lidere destek veriliyordu ve o lider tek adam haline getiriliyordu- her istediğini o adamdan istiyor ve bu adam bir nevi diktatörleştiriliyordu. Fakat ABD anladı ki, Saddam gibi, Hafız Esad gibi örneklerde, bu tek adamlar bir müddet geçtikten ve güçlendikten sonra ABD’ye de kafa tutabiliyor ve hatta savaşabiliyor. Şimdi yeni bir yaklaşım var. Mümkün olduğu kadar tek tek liderlerin diktatörleştiği bir Ortadoğu yerine, daha küçük birimlere ayrılmış, bölgesel ya da yerel önderlerle -ki bunlar kabile reisleri, aşiret reisleri, lokal bölgesel liderler- yönetmek. Bunun için ABD, yeni Irak’ı 18 ayrı eyalete bölmek istiyor. Bunun için, İran’dan Suudi Arabistan’a, pek çok Ortadoğu ülkesinde yerel yönetimler ve federal yapı hiç olmadığı kadar öne çıkarılmak isteniyor. Dolayısıyla 2020’de, belki Ortadoğu’daki ülkelerin sınırları çok fazla değişmeyecek; ama daha küçük çaplı liderlik alanlarının ortaya çıkarıldığı bir Ortadoğu olacak.”

 

PETROL LOBİSİNİN DERİN KAYNAKLARINA ALTERNATİF BİR GÖRÜŞ SAVUNAN MAHİR KAYNAK ise, her ne kadar 20’inci yüzyılı petrol şekillendirmiş olsa da, bölge için bir asır süren bu rüyanın sona ermek üzere olduğunu, alternatif enerji kaynaklarının petrolün yerini aldığını, birincil enerji kaynağının nükleer enerji olup, bunun hidrojene dönüştürülerek günlük hayatta kullanılacağı bir dönemin başladığını iddia ediyor. Kaynak’ın bu noktada bir de felaket senaryosu var: “Petrolün önemini yitirmesiyle gelir düzeyinde ani ve büyük bir düşüş yaşayacak olan bölge insanları, birer canlı bomba haline dönüşecek ve onları kullanacak bir güç, tüm dünyaya dehşet saçacaktır. Bugünkü terör sorunu, gerçek temelleri olmayan yapay bir terördür ve gelecekteki terörün, laboratuardaki bir denemesi niteliğindedir.”

Soli Özel’in bundan bir yıl önce köşesinde naklettiği rakamlar, önümüzdeki dönemde petrolün önemini yitireceğini savunan Kaynak’ı destekler nitelikte değil. “2025-2030 yıllarında dünya petrol üretim kapasitesinin yüzde 43’ü Kuzey Afrika ve Körfez bölgesinde bulunacak. Aynı dönemde petrol ihracatının yüzde 76’sı bu bölgeden yapılırken, Orta Asya’nın payı, yüzde altı civarında kalacak. 2025 yılına kadar Kuzey Amerika’nın bölgeden petrol ithalatının yüzde 85, Avrupa’nınkinin ise yüzde 57 oranında artması bekleniyor.”

2030 yılına kadar, bugüne göre üçte iki daha fazla enerji talebinin beklendiği dünyada günümüzde tek süper güç olarak istediği atı oynatan ABD’nin, gelecek senaryolarında en güçlü rakibi olarak gösterilen Çin de, Hindistan’la birlikte Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri çok yakından takip ediyor. Zira, 2020’lerde gerçekleşmesi beklenen petrol talebinin önemli bir kısmı, hızla büyüyen ekonomisiyle Çin’den gelecek. Halihazırda Çin, ihtiyacı olan petrolün yüzde 35’ini ithal ediyor ve 2020’de bu oranın iki katına ulaşması bekleniyor. Aynı zamanda Çin, yeni teknolojiler kullanarak Güney Çin Denizi’ndeki büyük petrol yataklarına ulaşmaya çalışıyor. Çin ve Hindistan’ın yanında Ortadoğu petrollerinin en önemli ihracatçıları Fransa, Almanya, Japonya ve Kore. Göründüğü kadarıyla Ortadoğu, tüm dünyanın, üzerinde yıllar boyu sürecek bir satranç oyununa dahil olduğu bir sahne olmaya devam edecek. Yani, ABD’nin stratejistlerinin gelecek planlarının en önemli kartı olan petrol, önümüzdeki dönemde de dünyanın kaderini belirleyecek en önemli unsur gibi görülüyor.

İSRAİL FİLİSTİN SORUNU

Arafat’ın ölümünün ardından Filistin seçimlerinden galibiyetle çıkan Mahmud Abbas (Abu Mazen)’la birlikte, İsrail-Filistin sorunu için yeni senaryolar ve barış planları, gündeme ağırlığını yavaş yavaş koyuyor. Şimdiden iki ülke arasında yeni bir müzakere sürecinin başlaması için arabulucular ve bazı tarihler ortaya atılıyor. Türkiye de, bu arabulucu adaylarından biri. Üstelik hatırı sayılır bir aday.

 

PROF DR. HASAN KÖNİ’YE GÖRE, Ortadoğu’daki en büyük sorun, İsrail-Filistin sorunu. Terörizm de bundan kaynaklanıyor. Hatta, bu sorun ortadan kalktıktan sonra tansiyonun aşağı ineceğini ve ABD için Ortadoğu’da asker bulundurmanın anlamsız hale geleceğini de ekliyor. “Var olan bu durumda Filistinlilerin direnmesi pek mümkün görünmüyor. Yeni lider Abu Mazen, ‘İntifada yanlıştı, verilen topraklara razı olup barış yapmalıydık’ görüşünde” diyerek, Filistin-İsrail çatışmasının gerilemesini bekliyor.

 

Diğer bir akademisyen PPOF DR. TOKTAMIŞ ATEŞ İSE, Filistin’deki son devlet başkanlığı seçimleri ve seçilen kişinin özelliklerinin kendisine pek ümit vermediğini belirterek, uyumsuzluğun Filistinliler tarafından değil, İsrailliler tarafından kaynaklandığını ve iyi niyetli yaklaşımların boşa çıkarıldığını belirtiyor. Toktamış Ateş’le aynı görüşte olan NTV’DEN METE ÇUBUKÇU, Filistin-İsrail sorununun bugünkü haliyle kalmayacağını, çeşitli adımların atılacağını, ancak Filistin Devleti kurulsa bile çözüme ulaşılamayacağını düşünüyor.

“Burada şöyle bir denklem var: Güç paylaşımı şiddeti önlüyor, şiddet önlenince silahlı gruplar kontrol altına alınıyor. Burası durulunca, İsrail’in elinde tehdit olarak gösterebileceği bir neden kalmıyor ve kalıcı barış, ancak ondan sonra rüya olmaktan çıkabiliyor; düşünülebiliyor” diyen Mithat Bereket ise, Arap-İsrail kalıcı barışının kurulabilmesini, Filistin’in yeni lideri Abu Mazen’in elinde tuttuğu gücü diğer gruplarla (Hamas dahil) ne derece paylaşabileceğine bağlıyor.

 

İsrail-Filistin sorunu dahil olmak üzere, ORTADOĞU’NUN KADERİNİ IRAK’TA OCAK AYI SONUNDA YAPILACAK SEÇİMLERE BAĞLAYAN MEHMET ALİ BİRAND, çift almaşıklı bir senaryo üzerinden yorumluyor 2020’nin Ortadoğusu’nu.

“Kilidi açacak ve gelişmelerin ne yöne doğru gelişeceğini belirleyecek en kritik aşama, Irak seçimleri olacaktır. Seçimlerin yapılış şekli, katılım oranı ve sonrasında yaşanacaklar, Irak’ın geleceğini saptayacaktır. Seçim ertesinde terör olayları belli oranda azalır ve ülkede göreceli bir istikrar kurulabilirse, Irak’ın toprak bütünlüğü korunabilecektir. Bu olasılıkta, Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulması zorlaşacak ve merkezi otoritenin ağırlığı artacaktır. Buna paralel olarak, Filistin sorununun çözümlenmesi için, Washington üzerindeki baskılar artacak ve İsrail, bugünkü politikalarını değiştirme sürecine girecektir. Ortadoğu’da istikrarın hem Irak hem de Filistin’i kapsayacak şekilde yerleştirilmesi için Avrupa’nın çabaları da artacak ve bölgenin sadece ABD’nin egemenliğine bırakılmaması yolundaki AB girişimleri hız kazanacaktır.

İkinci senaryo ise, Irak seçimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması ve hemen ardından direniş hareketinin daha da yaygınlaşmasıdır, ki bu olasılıkta bölge çok daha büyük bir kargaşa içine düşecektir.

Irak’taki durum, bugünkünden daha da ağır bir iç savaşa dönüştüğü oranda, Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti’nin kurulma olasılığı artacaktır. Üçe bölünecek bir Irak, Filistin-İsrail savaşını da körükleyecektir.”

Çizdiği senaryoları ise Mehmet Ali Birand şöyle yorumluyor: “Birinci senaryo, Türkiye’yi ne kadar rahatlatacaksa, ikinci senaryo ülkemizi aynı oranda huzursuz edecek, bölgedeki dengelerin daha da bozulmasına neden olacaktır. Özellikle ABD’nin olaya bakışı, Türk-ABD ilişkilerinde olduğu kadar, AB-ABD ilişkilerinde de önemli gerginlikler yaşatacaktır. Bu açılardan, 2005-2020 dönemi Ortadoğu açısından tam bir yol kavşağını oluşturacaktır, diyebiliriz.”

Mehmet Ali Birand’ın Ortadoğu’nun geleceğini Irak’a bu kadar bağlaması boşuna görünmüyor. Zira Irak, özellikle 11 Eylül sonrası süreçte belki de dünyanın kilit ülkesi konumuna geldi ve bu konumunu da sürdüreceğe benziyor.

IRAK SENARYOLARI VE KÜRT DEVLETİ

Görüşüne başvurduğumuz uzmanların çoğu, Irak’taki gidişin 2020’lerde bir Kürt devletinin kurulmasıyla sonuçlanacağını savundu. Toktamış Ateş ve Mithat Bereket bu konuda da hemen hemen aynı yaklaşımı sergiledi. “Kuzey Irak’ta var olan bir federe devlet olacak. ABD’nin bu tutumu devam ederse Ortadoğu’da federal devletler içinde federe devletçikler olacak. Federal Irak içinde federe Kürt devleti olabilir.” diyen Bereket’i, Toktamış Ateş; “Irak’ın geleceğini tahlil ederken en tercih edeceğim görüntü, bütünlüğünü koruyan bir Irak ya da federe bölgelerinin yetkilerinin çok sınırlandırılmış olduğu federal bir Irak. Bu konudaki temel endişem, Kuzey Irak’ta kurulabilecek bir Kürt Devleti’nin Türk vatandaşı Kürtler üzerindeki emelleri oluyor. Her ne kadar bu bölgedeki bir Kürt devletinin Türkiye’ye ciddi bir tehlike oluşturmayacağını düşünsem de gene de belli oranda huzursuzluk veriyor.” diyerek destekliyor. Prof. Dr. Hasan Köni de aynı görüşü paylaşanlardan: “Bütün gelişmeler, adım adım kendi bölgelerinde otonom bir Kürt Devleti’ne gidiyor. 2020’de, Kuzey Irak’ta bir Kürdistan Devleti’nin olacağını söyleyebiliriz. Ancak Kürdistan dışında pek bir değişiklik olmaz.” Bu görüşe; Kürtler’in kendi federatif yapılarını koruyacağını, Irak’ın bölünmesi halinde bir Kürt devleti ihtimalinin olduğunu söyleyerek Mete Çubukçu da katılıyor. Ancak Türkiye’yi uzun süre meşgul etse de bölgedeki dengeler nedeniyle bir Kürt devletinin yaşama şansı olmadığını da ekliyor. Irak’ta ABD işgali sonrası iç savaş ihtimaline işaret eden Mete Çubukçu, iç savaş yaşanmasa bile etnik ve dini gruplar arasında şiddetli bir hesaplaşma sürecinin yaşanacağını iddia ediyor. Anlaşıldığı kadarıyla Irak seçimleri sadece Irak’ın değil, Türkiye’nin de gelecekteki kaderinde fazlasıyla önemli bir rol oynayacak.

 

ABD’NİN BOP’U PATLAR MI?

 

Irak’ı işgalinin ardından Ortadoğu’daki emellerini “Büyük Ortadoğu Projesi” olarak idealize eden ABD bölgeye, demokrasi, barış, huzur ve istikrar getirmek iddiasını taşırken, pek de inandırıcı görünmüyor. BOP, ABD’nin, küresel egemenlik politikasını sürdürmek için kullandığı bir kılıf olmaktan da öteye gitmiyor. Mete Çubukçu, 2020’de ABD’nin bölgedeki askeri varlığının devam edeceğini tahmin ettiğini söylerken, ABD’nin bölgedeki politikasının kaos ve düzensizlik üzerinden yürüdüğünü belirtiyor. “…yani, Ortadoğu ülkelerinde demokratikleşme, rejimlerin yeniden düzenlenmesi kısmen gerçekleşse de BOP hayata geçirilemeyecektir” görüşünde. TOKTAMIŞ ATEŞ İSE, BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ’NİN GÜNDEMDEN KALDIRILDIĞINI SAVUNUYOR: “Bence kaldırıldı. Zira ABD’nin, Kuzey Irak’taki Kürt kökenli Iraklılara bağladığı umutlar, bir ölçüde boş çıktı. ABD, çok emek ve para sarfettiği Peşmergeler konusunda hayal kırıklığı içinde. Aslında ABD’nin Ortadoğu’da iki amacından biri, petrol bölgesini denetimi altında tutmak, öbürü de İsrail’in güvenliğini sağlamak. BOP’un, bu konudaki ABD beklentilerine bir katkısı olacağını zannetmiyorum.”

“Genel olarak, Ortadoğu’da, 2020’de ne olacağı büyük ölçüde ABD’nin petrol çıkarları için uygun politikalarla, bölgedeki liderlerin arasındaki uyuma ya da uyumsuzluğa bağlı olacak. Ama böylesine kaygan bir zemini olan bir bölgede, her şeyin çok kısa sürede değişebileceğini beklemek de çok kolay değil!” diyen Mithat Bereket’i, çeşitli organlarca açıklanan pek çok istatistik onaylıyor. Dünyanın en değerli hazinesinin üzerinde oturan Arap ülkelerinin kaderinde hep istikrarsızlık ve geri kalmışlık var. İleriye yönelik projeksiyonlarda da bu durumun değişmeyeceği öngörülüyor. Böylesine bir zenginliğe sahip ülkeler, çeşitli nedenlerle üretip, katma değer yaratamadığı, işlerliği olan düzenler oluşturamadığı için sürekli bağımlı halde kaldı. 22’sinin milli gelirinin toplamı İspanya kadar etmeyen bölge ülkelerinde, yetişkin Araplar’ın yüzde 40’ı okuma yazma bilmiyor. 2010 yılında işsiz sayısının 25 milyonu geçeceği öngörülen bölgenin, bugün 300 milyon dolaylarında bulunan nüfusunun 2030 yılında 500 milyonu geçeceği yine yapılan tahminler arasında. Bölge halkının üçte biri günde iki doların altında bir gelire sahip.

 

Prof. Dr. Mahir Kaynak bu durum karşısında bir senaryo yazmanın en iyisi olduğunu belirterek bir senaryo yazmış: “Petrol de önemini yitirince refah düzeyi göreceli olarak yüksek bölge halkı, gelirlerindeki büyük düşüş sonucu, Batı’nın gelişmiş ülkelerine göç etmek isteyecektir. Bu büyük göçün önlenmesi gerekir. İçlerinden sadece büyük servetleri olanlar bu imkâna kavuşacak, diğerleri kapıdan çevrilecek ve dünya, milyonlarca üyesi olan terör örgütleriyle tanışacaktır. Umutsuzun tek umudu dövüşerek ölmektir. Bu savaşın ideolojik desteğinin İslam’dan başka bir şey olması mümkün mü?”

Bu noktada Türkiye’nin ayrıcalıklı bir rolü olacağını da iddia eden Prof. Kaynak, şöyle devam ediyor: “Batı için en iyi çözüm buraları eski sahibine iade etmektir. Bize ‘Aldığımızı olduğu gibi, hiç değişmeden size geri veriyoruz!’ diyecekler ve bölgedeki karmaşayı kontrol etmek görevi bize düşecek. Şu anda niçin çok kültürlü, farklı ırklara karşı toleranslı ve İslam kimlikli bir yapıya dönüştürülmek istendiğimizi anlıyor musunuz? Bunca yıldır ulusalcı dünya görüşümüze itiraz etmeyen ve bunu çevremizle ilgilenmediğimiz için memnuniyetle karşılayanlar neden şimdi başka bir kimlik edinmemiz için ter döküyor? Türkiye’yi parçalamak kaosun boyutlarını büyütmekten başka bir işe yaramaz. Oysa bölgenin bir jandarmaya ihtiyacı var ve bizden başka bu işi yapabilecek kimse yok. İran’ın büyük doğalgaz rezervleri onun güçsüzleştirilmesini gerektirir; ama bizim için öngörülen, ekonomik olarak kontrol altında bir jandarmalıktır.”

 

Mahir Kaynak’ın kehanetleri tutar mı bilinmez ama geçmişteki kehanetleri bugün gerçek olmuş biri var: Ali Kırca.

“Milenyuma beş yıl kala, 1995 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinde kaleme aldığım ve 2000’li yılların başına dair öngörülerimi içeren ‘Kehanet’ başlıklı yazıda şöyle demişim:

‘Saddam Hüseyin, Hafız Esad, Rafsancani, Kral Hüseyin, İshak Rabin, Yaser Arafat, Ortadoğu’nun kaygan kumlarında kayıp gidecekler tarihe…

Beş yıl sonra okuduğunuz gazetelerde rastlamayacaksınız haberlerine…’

Bu satırları kaleme aldığım sırada hepsi bölgenin en güçlü aktörleriydi. Şimdi hiçbiri yok gerçekten… Ortadoğu’da yirmi yıl sonra neler olabileceğini kestirmek bence daha da kolay.

Söyleyeyim:

Yirmi yıl sonra başkenti Birleşik Kudüs olan Büyük Ortadoğu Federasyonu çoktan kurulmuş olacak. Bu federasyonun yönetiminde yalnızca İsrail ve Filistin değil, komşu Arap ülkeleri de yer alacak.

Federasyon ‘su’yun paylaşımı temelinde kurulacak.

ABD’nin bölgede hiçbir etkinliği kalmayacak.

Suudiler dışında krallık ve şeyhlik kalmayacak.

Aradan geçecek yirmi yıllık süre içinde, şu anda tarihi belirsiz bir zamanda -ama her halükârda 2010 yılından önce-, ABD’de ‘bütün asırların en büyük terör eylemi’ ve Ortadoğu’da onun çok kanlı bir misillemesi yaşanacak.

Yani kan akmadan su akmayacak ne yazık ki…

Kan, suyla temizlenecek…

Ama yirmi yıl sonra bölgede ‘bütün asırların en büyük barışı’ yaşanacak. İsrail-Filistin dostluğu şaşırtacak.”

EĞER ALİ KIRCA’NIN BUNDAN BEŞ YIL ÖNCE OLDUĞU GİBİ, ŞİMDİKİ KEHANETELERİ DE GERÇEKLEŞİRSE, 2020’DE EKRANLARIMIZDA, “GERİLLALARIN TAŞLI SALDIRISI SONRASI ÜZERLERİNE ATEŞ AÇAN İSRAİL ASKERLERİ…” İLE BAŞLAYAN HABERLERİ DUYMAYACAĞIZ DEMEKTİR. Belki de insanlığı 2020’de daha güzel bir dünya bekliyordur. Umarız, Çetin Altan’ın dediği gibi “insanlık kötüye gitmez.”

 

Kısaca 2020’de Ne Olacak?

 

PROF. DR. HASAN KÖNİ

Kürt Devleti kurulmuş olacak

Bütün gelişmeler, adım adım kendi bölgelerinde otonom bir Kürt devletine gidiyor. 2020’de Kuzey Irak’ta bir Kürdistan Devleti’nin  varolacağını söyleyebiliriz.

 

ALİ KIRCA

İsrail-Filistin dostluğu şaşırtacak

2010 yılından önce, ABD’de “bütün asırların en büyük terör eylemi” ve Ortadoğu’da onun çok kanlı misillemesi yaşanacak.

Yani kan akmadan su akmayacak ne yazık ki…

Kan suyla temizlenecek…

Ama yirmi yıl sonra bölgede “bütün asırların en büyük barışı” yaşanacak.

İsrail-Filistin dostluğu şaşırtacak.

 

MEHMET ALİ BİRAND

Ortadoğu’da dönüşüm yaşanacak.

2005-2020 dönemi Orta Doğu açısından tam bir yol kavşağını oluşturacak.

 

PROF. DR. TOKTAMIŞ ATEŞ

BOP gündemden kaldırılacak.

Ortadoğu’nun güvencesi, Türkiye ve Türkiye’deki laik düzendir. Bu özelliğimizin gün geçtikçe daha iyi anlaşıldığını ve Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra, bir ölçüde itibar yitiren Türkiye’nin yeniden itibar kazandığını memnuniyetle gözlemlemekteyim.

 

PROF. DR. MAHİR KAYNAK

Dünya milyonlarca üyesi olan terör örgütleriyle tanışacak.

Gelir düzeyinde ani ve büyük bir düşüş yaşayan bu insanlar birer canlı bomba haline dönüşecek ve onları kullanacak bir güç, tüm dünyaya dehşet saçacaktır. Bugünkü terör sorunu gerçek temelleri olmayan yapay bir terördür ve gelecekteki terörün laboratuardaki denemesi niteliğindedir.

 

MİTHAT BEREKET

Federe ve Federal Devletlerin sayısı artacak.

2020’nin Ortadoğusu’nda kalın çizgiler içinde çok fazla nokta nokta çizgiler olacak. Çok fazla nokta nokta çizgiye sahip bir bölge olacak. Bu ne getirir? İyi yönetilmezse, iyi oluşturulmazsa ve gelir seviyesinin yükselmesi ve refahla desteklenmezse, tam bir kaos olur. Şu ankinden fazla kaos yaşanır.

 

METE ÇUBUKÇU

ABD’nin askeri varlığı devam edecek.

ABD, bazı ülkelerde iktidara gelebilecek İslami oluşumlarla birlikte çalışacaktır. İran’daki rejim daha demokratikleşecek, ferahlayacak ama İslami niteliğini sürdürecektir. Çünkü İran’daki reformistler de bunu savunmaktadır. Dolayısıyla ABD, süreci keskinleştirse, İran’ı sıkıştırsa bile, İran’ı işgale kalkışmayacaktır. Zaten bu varsayımların tersi gerçekleşir, yani ABD İran ve Suriye’ye saldırırsa, bölge, Türkiye dahil olmak üzere tam bir cehenneme dönecektir, ki bu da 2020’yi görmenin hayırlı bir şey olmadığı anlamına gelir.

 

METİN UCA

BOP’unda boncuk bulamadığımız BOP gerçekleşecek

Türkiye İslam Cumhuriyeti Padişahı Recep Tayyip Erdoğan. IMF’den yeni gelen oğlu baş vezir Bilal Junior Erdoğan’la birlikte yönetimde. Sınır komşumuz  Federal Kürt Cumhuriyeti’yle hâlâ sınırın Diyarbakır’ın neresinden geçeceğini tartışıyorlar.

53’üncü Irak eyaletinde yeni atanan Genel Vali ve Başkan Danışmanı iki çocuk annesi Condolezza Rice, torun Usame Bin Ladin’in ele geçirilmesi için çalışmaların devam ettiğini açıklıyor. Şaron’un dayısının oğlu yönetimindeki birliklerin İsrail’deki son Filistinli’yi bularak ülke toprakları dışına sürme çalışmaları devam ederken; İran’ın, dördüncü saldırıdan sonra yapılan incelemelerde hâlâ nükleer silah üretecek tesislerinin bulunamamasının yankıları sürüyor.

2020’de herhalde kötü ihtimalle, Bush’un kızı Jenna hanımın Suudi prenslerden biriyle evlenmesini “Masal gibi düğün” başlıklarıyla izliyor olacağız.

Bunu çok karamsar bir tablo olarak görenlerin BOP’un uygulamaya konmasından itibaren, 11 Eylül dahil bugüne kadar yaşadıklarımıza bakmalarını öneriyorum.

 

 

(İlk Yayın: Esquire Türkiye – Şubat 2005)

Metin Under