Bu kez farklı bir açıdan bakacağım.
Bazılarınız yadırgayabilir, ama gerçek bu.
Uzun zamandır yazmak istiyordum, kısmet bugüneymiş.
Ezoterik öğretilerde İstanbul çok önemlidir.
Yüzlerce yıldır, doğuyu ve batıyı, kültürleri ve inançlarıyla, gelecekte birleştirecek merkez olarak tanımlanmıştır.
İki başı farklı yönlere bakan kartalın yeni merkezidir, yeni derken göreceli, aslında çok uzun zamandan beri…
Keza, Kapadokya, Ege’deki eski okul ve merkezler, Konya, Selçuk ve Harran-Göbeklitepe de önemlidir.
Hacı Bektaş başta, Anadolu’daki tasavvuf irfan merkezleri de, bugün hala keşfedilmemiş, yer altı şehirleri de.
Ama Anadolu bir bütün olarak, çok eski tarihlerden bu yana, farklı inanç ve kültürlerin melezleşebildiği çok bereketli bir coğrafyadır.
Said-i Nursi de, Bedri Ruhselman da, bir çok başka ruhsal lider de, gelecekteki büyük dönüşümün Anadolu’dan başlayacağını söylemişlerdir.
Ki bunların arasında yabancı kahinler de vardır.
Ama bu kehanetler, süregelen dinamik kollektif oylamalarda değişir ve dönüşür.
Bugün de durum bu.
Kollektif irade, 2000 yılı civarında bir kıyamet bekliyordu.
1987’de yapılan büyük sayım ve oylamada bundan vazgeçildi.
Eski doğu bloku, nükleer tehdidin bitmesi için çökertildi.
İnsanlara ve insanlığa yeni bir şans verildi.
Arınma yol ve metotları çok hızla dünyaya yayıldı, insanlar da bu yollara çekildiler.
Bu kendi kendine olmadı, 1987’de verilen, “kıyamet olmasın, insanlara arınma şansı verelim, kurtulabilenlerin sayısı artsın” kararının bir sonucuydu.
1987’de eski kehanetlerin dayandığı kollektif seçimler değişti, ve bu yüzden, bir çok kehanet de boşa çıktı.
Ama yeni seçimler de yapıldı.
Bunlardan biri de, eski enerji ve yeni enerjinin bir arada olup olamayacağını görme çabasıydı.
Ve model ülke bizdik.
Beraber yapılan seçimler neticesinde, siyasal islam yükseldi, ve 2000 yılından sonra çok yükseldi.
Umulan, dindarların eski enerjisinin, Anadolu’nın binlerce yıllık toleransıyla beraber, huzur ve barış içinde yaşayabilmesiydi.
2009’a kadar, bu neredeyse başarılıyordu.
Ama dindarlar, uzlaşma masasından kalktılar.
Ve eski ve yeni enerjinin bir arada yaşama deneyinde, Türkiye deneyimi başarılı olamadı.
Sorumluluğumuzu yerine getiremedik, taraflaştırmadan, hepimizin başarısızlığı demek lazım.
Bunun üzerine, kollektif irade, bütün dünyada, eski enerjinin yükselmesini seçti.
Şu anda, doğuda da batıda da, az eğitimli, içe kapalı, yabancı düşmanı, birlik bilincinden uzak ve aidiyetler üzerinden kimlik bulan siyaset ve siyasetçiler yükselişte.
Çünkü, düalite ve birlik aynı anda aynı yerde mevcut olabilme deneyini başaramadı.
Ve düalite bir süre daha üstün görünecek.
Ama emin olun o gün gelecek.
Bir’lik ve Bir’likten yana olanlar, güzel günler görecekler.
Türkiye’de ise, deneyde başarılı olamamış olmanın, ve dünyada düalitenin yeniden yükselişine dolaylı da olsa sebep olmanın, kollektif vicdan azabı var.
O zaman, Bir’likte olanlar, düalitede olanların da aslında Bir’liğin parçası olduğunu hatırlamalılar.
Ve madem bu sonuçta payımız var, sorumluluğumuzu alıp, Bir’lik için çalışmaya devam etmeliyiz.
Işık doğudan yükselir, güneş batıdan batar.
Ama herşeyin, herkesin, ve her yerin eşit uzaklık ve yakınlıkta olduğu yerde, biz yaşıyoruz.
Güneş bizim tam üstümüzdeyken gölgesiz.
Biz de gölge etmeyelim, gölgelerden ışığa çıkalım.
Yeniden Bir’likte buluşalım….