(“Bu kel alaka yazı da nereden çıktı Okay Abi?”demeyiniz dostlar. İyi bir gözlemci olduğum hususunda galiba tevazu göstermemeliyim. Geçtiğimiz günlerde üç olay yaşadım üst üste. Bu gözlemlerim eskilerin deyimi ile benim “tefekküre dalmama” neden oldu. Aşağıdaki tespitlerim ortaya çıktı. Katılasınız diye değil paylaşasınız diye yazıyorum. Haa!!! Bir de aşağıdaki gözlem ve tespitler ne herhangibir Dünya görüşünün ne bir siyasi veya ideolojik görüşün amigoluğuna araç olma gibi bir amaçla yazılmamıştır. Böyle algılanırsa meramımı iyi anlatamamışım demektir ki, üzülürüm.)

İlk yaşadığım şuydu: Akşam eve geldim. Yemekten sonra eşim gün içinde yaşadığı olaylardan bahsediyordu. Bir yerde 10-11 yaşlarında küçük bir kız çocuğu ile tanışmış. Küçük kız ayrılırken kendisine şöyle veda etmiş “Sizi tanıdığıma çok memnun oldum teyze. Allaha Emanet Olun”. Eşim muhatap olduğu bu veda sözünden son derece huzur ve mutluluk duyduğunu bana anlatmaya çalışıyordu. Şöyle yanıt verdim: “Evet bence de çok güzel. Çok güzel ama sen kullanamazsın. O terminoloji artık “Ötekiler”e ait. Kullandığın anda ötekileşmekle suçlanman kaçınılmazdır.” Zaten kız çocuğunu tanımıyordum ama ebeveynini tanıyordum.

Aldığım aile kültürü gereği sık sık Yaradan’ın adını zikrederek şükrederim. Bunu sesli şekilde ve o kadar gayri ihtiyari yaparım ki o anda zikirde bulunduğumun farkında bile değilimdir. Yine böyle bir gün, bir yürüyüş sırasında kendi kendime “Allahım Çok Şükür” dediğimde hemen yanı başımdaki arkadaşımdan da gayri ihtiyari şöyle bir tepki gelmişti: Okay Abi, sen de mi gerici oldun yoksa?” Yoksa siz mahalle baskısını tek yönlü mü sanıyordunuz?

İkinci gözlemim hemen ertesi günü idi. Adliye koridorunda duruşma sıramı bekliyordum. Genç bir bayan meslekdaşım yanı başımda telefonla konuşuyordu. Telefondaki muhatabına şöyle veda etti: “Kendine dikkat et. Hadi ba-by”.Sanki muhatabının arkasında bir takım karanlık tetikçiler vardı ve o, arkadaşını kim vurdu ya gitmemesi için uyarıyordu: “Kendine dikkat et!.” Bu terminolojinin yaygın şekline(Kendine iyi bak)-asla kullanmasam da- artık alıştırılmıştım ama bu versiyonunu ilk kez duyuyordum. Haaa! Bir de, başka versiyonunu duymuştum. Yeni yetme kız yine tel. ile konuşuyordu. Muhtemelen karşısındaki da erkek arkadaşı idi. Konuşmayı “kendine iyi davran”tembihi ile sonlandırmıştı.

Peki bizim “Hoşça kal”ımıza, bizim “Sağlıcakla”mıza, bizim “Uğurlar ola”mıza, “Güle Güle”mize ne olmuştu da bu sözcüklerimiz birden“Aut” olup yerine “İn” olarak bu kovboy Amerikancası’nın Türkçe versiyonları ikame edilmişti?

Ama bu arada aklımda bir soru işareti vardı, sanki bir kelime daha vardı bu konuda ama neydi, neydi? Birden aklıma dank etti, bu efsunlu kelimeyi bulmuştum. Adına benim çocukluğumda “Başyapıt” bir film yapılan, hatta her dilde film adlarına konu olan ama artık on yıllardır tedavülden tamamen kalkan bu kelimeyi siz anımsayabildiniz mi dostlar? Sanmıyorum, dedim ya artık tamamen tedavülden kalktı. Ama haksızlık etmeyeyim, duymadım ama belki “ötekiler” kullanıyordur. Evet bu efsunlu sözcüğümüz “Allahaısmarladık” idi. Tedavülden kalkmasının elbette haklı gerekçesi vardı. Bu hızlı bu pop(üler) kültür(süzlüğ)ümüzün dandunu içinde “Ba-By” deyip bir çırpıda geçmek varken bir de O’nunla mı uğraşacaktık?

Ne oldu bu sözcüklerimize dedim ya galiba olan şuydu: ABD Başkanı Memleketimize geldiğinde “Memleket dahilindeki bizimkilerin işbirliği ile nelerimizin peşkeş çekileceğini internet sayfalarında birbirimize mail üstüne mail göndererek uyarıyorduk ama dilimizin çoktan müstevliler tarafından istila edilmiş olmasında bir sakınca görmüyorduk. Bu işin önce Kültürle, kültürün de önce dil ile başladığını bilmiyorduk.

Aradan 4-5 gün geçti. Bu kez yaşadığım olay şuydu: Bir dostum tarafından Üniversite öğrencisi enerji dolu çok sevimli bir genç kızla tanıştırıldım. Dostum beni şöyle takdim etmişti: “Okay Abi Avukattır. Ayni zamanda Dağcı’dır. Bir yürüyüş Grupları var Okay Abi’nin başkanlığını yaptığı” Genç kız hemen reaksiyonunu verdi: “Süüppeeer!!!”. Ben etkinliklerimizden bahsediyor, dilerse bize katılabileceğini anlatmaya çalışıyordum. Genç kız ile çok iyi anlaşıyorduk. Ben anlatmaya çalıştıkça o her cümleme anında “süper” yanıtlar veriyordu:”Süüpeeer, süüpeeer.”

Evet olumlu ve olumsuzu ifade eden, her birinin anlamında çok ince nüanslar bulunan yüzlerce sıfatımızı da bir çırpıda halledivermiştik. Bir şey olumlu ise”Çok güzel”, “fevkelade”, “harika”,”Şahane”, “Harikulade” gibi yüzlerce sıfatla uğraşmamıza artık gerek yoktu. Dedik ya kovboy Amerikancamız var: “Süüpeeer!”. Peki olumsuzu nasıl ifade edeceğiz? İşte orada sıkıntı var. Onun yabancı versiyonunu bulamadık. O özbeöz Türkçe: “İğğreeenç”

Bir şeyi sevmediniz beğenmediniz mi? “ İğğreeenç” der geçersiniz olur biter. Önünüze konan yemeği sevmez beğenmezsiniz “Ayy, İğreeenç “dersiniz. Efendim bizim kültürümüzde yemeğin “Nimet” olduğunu, nimetin Allah’ın kullarına verdiği bir “rızk” olduğunu ve bu nedenle de“kutsal”(mübarek) olduğunu ve her şeye belki her şeye iğrenç denilebileceğini ama bir nimete asla iğrenç denilemeyeceğini, çünkü bunun Yaradan’a hakaret olacağını bilmezmişsiniz ne gam? Türkçe’yi 200 kelime ile konuşur. “Düşünme”, “Öğrenme” ve “Sorgulama” yerine kendinizi sloganların çarpıcılığına teslim edip işin içinden sıyrılırsınız olur biter.

Evet! Ne dersiniz dostlar? “Ötekileştirilen”, “Yerine İkame Edilen” ve “Tedavülden Kalkan” kelimelerimiz, bizim sözcüklerimiz, memleketimizin Sosyal, Kültürel hatta siyasal tapoğrafyası hakkında çok net bir görüntü veriyor bize değil mi?