İnternete girip arama motorunda Profesör Doktor İlber Ortaylı yazıp aratırsanız sayfalarca bilgi bulursunuz. Ben hocamızın kendisinden aldığımız biyografisiyle başlamak istiyorum yazıma önce:
1947 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (1969) ile Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi. Chicago Üniversitesi’nde master çalışmasını Prof. Halil İnalcık ile yaptı. “Tanzimat Sonrası Mahalli İdareler” adlı tezi ile doktor, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu” adlı çalışmasıyla doçent oldu. Viyana, Berlin, Paris, Princeton, Moskova’da misafir profesör olarak ders verdi, Roma, Sofya, Cambridge, Oxford ve Tunus üniversitelerinde seminerler ve konferanslar verdi. Yerli ve yabancı bilimsel dergilerde Osmanlı tarihinin 16. ve 19. yüzyılı ve Rusya tarihiye ilgili makaleler yayınladı. 1989-2002 yılları arasında Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde İdare Tarihi Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapmış, 2002 yılında Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi anabilim dalı başkanı olmuştur. Topkapı Sarayı Müzesi’nin 2005-2012 yılları arasında başkanlığını yaptı. Halen Milli Saraylar Bilim Kurulu Başkanı’dır.
Kendisiyle İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça ve İtalyanca yazışma yapılabilir.
İlber Ortaylı, Uluslararası Osmanlı Etüdleri Komitesi Başkan yardımcısı ve Avrupa İran Tetkikleri Cemiyeti üyesidir.
Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Puşkin Nişanı, Avusturya Devlet Kültür Nişanı, Italia Solidariata Şövalyesi (İtalya Devlet Başkanlığı), Fransa Devlet Kültür Nişanı, Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Onursal Profesörü, Makedonya İlimler Akademisi (MANU) Onur Üyesi
Eserleri:
Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu (1980)
Tanzimattan Sonra Mahalli İdareler
Türkiye İdare Tarihi
Gelenekten Geleceğe (1982)
Osmanlı Toplumunda Aile (2000)
Osmanlı Mirası (2002)
Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek (2006) (Arapça, Yunanca, İngilizce ve Sırpça’ya çevrildi.)
Son İmparatorluk Osmanlı (2006)
Osmanlı Barışı (2007)
Üç Kıtada Osmanlılar (2007)
Tarihin Sınırlarına Yolculuk (2007)
İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı (2008) (Macarca, Yunanca, Sırpça, Makedonca ve Sırpça’ya çevrildi.)
Tarihimiz ve Biz (2008)
Türkiye’nin Yakın Tarihi (2010)
Defterimden Portreler (2011)
Tarihin Gölgesinde (2011)
Yakın Tarihin Gerçekleri (2012)
Cumhuriyetin İlk Yüzyılı (2012)
İlber Ortaylı’nın yukarıdaki muhteşem biyografisinden sonra 5.Ocak.2011 Çarşamba günkü Cumhuriyet Gazetesi’nin 14.sayfasında yeralan ve gördüğümde derhal dikkatimi çeken ‘Ortaylı istifaya mı zorlanıyor?’ başlıklı yazıyı paylaşmak isterim;
Kültür Servisi – Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü’ne yeni atanan Yusuf Benli’nin Zaman gazetesinde geçen hafta yayımlanan ilk röportajında Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın müzeyi iyi yönetemediğini ve görevinin ‘misafirleri ağırlamak’ olduğunu söylemesi, Topkapı Sarayı’nda ‘müdür karmaşası’ yaşanmasına yol açtı.
Röportajda artık bütün yetkilerin kendisinde olduğunu vurgulayan Benli, Müze’nin iyi yönetilmediğini de ileri sürdü. Prof. Ortaylı’nın yanıtı ise “Ben bu üslupla konuşan birisi ile muhatap olmam” oldu. Müzede şimdiye kadar tek yetkilinin Ortaylı olduğunu, ama artık bunların geçmişte kaldığını belirten Benli, “Başkanlık sistemi bünyemize uygun bir yapı değil. Belki dünyanın başka yerlerinde çok güzel işliyordur ama bize uymadı. Zaten tek uygulama Topkapı Sarayı Müzesi’nde” dedi.
9 Ağustos’ta Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü’ne geldiğini, Prof. İlber Ortaylı’nın ise artık misafirleri ağırlayacağını söyleyen Benli, “İlber Bey gidebilir mi” sorusunu ise “Zaman zaman yorulduğunu söylüyor ama onu kendisi bilir. Sormak da bize yakışmaz” diye yanıtladı. Kendisinden önce tek yetkili olan Ortaylı’nın “Saray’ın damarlarının tıkanmasına yol açtığını” iddia eden Yusuf Benli, kendisine yöneltilen “Örneğin misafirler için ikramlık alınacak. İlber Bey lokum diyor, siz akide şekeri. Hangisi alınır” sorusunu, “Akide şekeri” diye yanıtladı.
Hürriyet’ten Sefa Kaplan’ın görüştüğü Ortaylı ise “Ben görevimin başındayım. Görevim de sadece misafir ağırlamak değil. Kraliçe İkinci Elizabeth’i veya bir başka ülke liderini Saray’da ağırlamak mühim bir meseledir. Ama daha önemlisi, bürokraside bir terbiye, bir üslup vardır. Kaliteli bürokratlar nasıl konuşulacağını, nasıl oturup kalkacağını bilir. Bu arkadaşın bunlardan haberi yok. Ben böyle insanlarla muhatap olmam” dedi.
Ortaylı, Topkapı Sarayı’nda bir yetki karmaşası yaşanmadığını da belirterek “Burada bir başkan var, bir de müdür var. Ben başkanım Yusuf Benli ise müdür. Problemi varsa bize söylesin, çözmeye çalışırız. Zaman gazetesi üzerinden haberleşmeyelim. Bu işler Zaman gazetesine kalmadı” dedi.
İstanbul İl Kültür Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili ise Prof. İlber Ortaylı’ya karşı nezaketsizlik yapmaya kimsenin hakkı olmadığını belirterek şunları söyledi:
“Yusuf Benli’nin ‘Müze Müdürü’ sıfatıyla yaptığı açıklamalar nezaketten uzak bir üslup taşıyor. Benli’nin ‘misafir ağırlama’ diye küçümsediği iş son derece önemlidir. Topkapı Sarayı veya Ayasofya gibi yerlerde misafir ağırlamak, dünyanın en önemli diplomatik işlerinden birisidir. Bunun için uluslar arası tecrübe, geniş bir kültür ve dil bilgisi gerekir.”
Bu gelişmeler Ortaylı’nın istifaya zorlandığı sorusunu akla getirse de şimdi bu ‘müdür karmaşası’na açıklık kazandırması için Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Murat Süslü’nün açıklama yapması bekleniyor.
İlber Ortaylı gibi 16 dil bilen, adının önüne ‘profesör’ ünvanını hakkıyla yazdırtmış derya bir şahsiyeti bugün ülkemize hakim olan zihniyet elbette taşıyamıyor!..
Yakın geçmişte İstanbul’a büyük hizmetlerde bulunan pek çok tarihi dokuya hayatiyet kazandıran merhum Çelik Gülersoy’da benzer bir kaderi paylaşmıştı. Ona da bu karanlık ve korkunç zihniyet tahammül gösterememiş ve daha henüz belediyeyi ele geçirdiği dönemde Çelik Gülersoy’u Çamlıca tepesindeki ofisinden kovarak uzaklaştırmışlardı!.. Gülersoy bir müddet sonra, muhtemelen uğradığı hakaret ve haksızlıklardan kahrından öldü…
Dünyaca ünlü heykeltıraşımız Mehmet Aksoy’un Kars Belediyesi eski Başkanı Naif Alibeyoğlu’nun talebiyle yaptığı ‘İnsanlık Anıtı’ için “Ucube” diyenlere yanıtı; “Sanatım partiler üstü. Yıkım kararı çıkarsa göğsümü siper edeceğim!..”
Cumhuriyet Gazetesi’nin 16.Ocak.2011 tarihli Pazar ekinde;
‘İnsanlık Anıtı’ yıkım tehlikesiyle karşı karşıya. Yıkılması için neden çok! Bir kere ‘İnsanlık Anıtı’ barışı ve halkların kardeşliğini simgeliyor. Vicdanın, umudun buluşmasını anlatıyor. Ama sanatın içine tükürmek ya da bir insanlık anıtını ucubeye benzetmek iktidarın vazgeçilmezlerinden. Anıtın yaratıcısı Mehmet Aksoy kararlı ve inatçı.
İstanbul 2010 AKB Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdağiç’in açıklamasına Fazıl Say ve menajerinden gelen yanıtta ise kısaca şöyle;
“Siz kültür sevmiyorsunuz. Hatta düşman ve sinsisiniz kültüre karşı! Asıl gerçek budur. Bunu siz de biliyorsunuz! Siz kendi kariyer hesaplarınızı yaparken dikkat edin. Bir daha benim adım geçmesin… Sanatçılarla savaştınız. Yandaş davrandınız! İstanbul’u ‘yandaşların başkenti’ yaptınız. Ötekileştirdiniz sanatı bile!”
“2010 Kültür Başkenti Projesi kapsamına almadığınız BİFO-Fazıl Say Festivali, kendi bütçe masraflarının çok büyük bir bölümünü bilet satışından geri elde etmiştir. Yani hiç masrafı olmayacaktı bu projenin size. Ama biz iyi ki girmemişiz bu işe sizinle. Tertemiz kalmışız. Aslında ‘şans’tır benim için sizin tarafınızdan reddedilmek…”
Bu tip seçkin şahısları medeni ülkelerde el üstünde tutarlar ve her türlü imkânı daha rahat çalışabilmesi ve verimli olabilmesi için önlerine sunarlar. Bizde ise tam aksi oluyor. Sataşmak, dalaşmak, aşağı çekmek, adamın asabını bozup verimini düşürmek kaçırtmak gaye!..
Gerek sayın İlber Ortaylı, gerekse Fazıl Say yine de verilebilecek en zarif yanıtı vermiş bunlara…
Heykele tükürenlerin,”Ucube” diyenlerin, Fazıl Say gibi yılın büyük bölümünü dünyanın her yerinde konserler vererek geçiren, uluslararası bir besteci ve yorumcuyu kültür etkinliklerinden dışlayanların, bale gösterisinde önüne bakanların bu mümtaz şahısları anlamaları, taşımaları beklenebilir mi?.. Bir İlber Ortaylı bir Fazıl Say olabilmeyi yakalamaları mümkün mü?
Derin Kaygılarımla!..