Bütün bu bombalar şunun ya da bunun yüzünden patlamıyor. Biz böyle olduğumuz için patlıyor. Bombaların patlaması için koşulları yaratıyor ve sürdürüyoruz. Ne yapıyoruz patlamasın diye bombalar? Sokağa çıkıp protesto mu ediyoruz? Demokratik hakları savunan gruplar mı oluşturuyoruz? Hükümete baskı mı yapıyoruz? Sesimizi yurt içinde ve yurtdışında duyurmaya mı çalışıyoruz? Her kanlı saldırıyı, her çöken madeni, her yolsuzluğu bir daha tekrar etmemesini sağlayıncaya kadar anımsamayı, anımsatmayı, sürekli gündemde tutmayı mı sürdürüyoruz? Televizyon kanallarına düzgün yayın için baskı mı yapıyoruz? Okullarda kitap okuma kulüpleri yaratıp gönüllü olarak gidip çocuklara kitap okuyup bunları tartışmalarını mı sağlıyoruz? Belediyelerin ve yerel yönetimlerin önünde birikip trafiği, elektrik fiyatlarını, benzin fiyatlarını, kalitesiz eğitimi, hukuksuzluğu protesto mu ediyoruz? Bir yazar hapse atıldığında ayağa mı kalkıyoruz? Çanakkale zaferini kutlamak için yüzbinlerle Çanakkale’ye mi yürüyoruz? Rusya’ya yüzbinlerce mektup yollayıp uçaklarını düşürdüğümüz, pilotlarının ölümüne sebep olduğumuz için özür mü diliyoruz? Yerel yönetimlere yüzbinlerce dava mı açıyoruz? İnternet televizyonları kurup halkı uyandırmaya mı çalışıyoruz? Ortak bildiriler mi yayınlıyoruz? Ülkemizde insani koşullar oluşuncaya kadar çaba sarfedebilmek ve tükenmemek için birbirimizi motive mi ediyoruz? Sesimizin zayıf olmasına aldırmadan yanlışı haykırmayı, sesimizi diğer seslerle birleştirmeyi mi deniyoruz? Halkı aptallaştıran programları yüzbinlerce kişi olarak protesto mu ediyoruz? Bizi aptallaştıran yayınlara reklam veren firmaları ifşa edip bunlara karşı kampanya mı başlatıyoruz? Durmadan kral çıplak mı diyoruz?

Hayır devlet, asker, polis el ele versin teröristleri öldürsün diye bekliyoruz.

Sizinle bildiğim basit bir sırrı paylaşayım: Bir şeyin gerçekleşmesini istiyorsanız onu sürekli tekrarlamalısınız.

Peki biz neyi tekrarlıyoruz?

İşte bu sebeple bombalar patlamayı sürdürüyor.

Cem Şen

1968 yılında doğdu. 1981 yılında savaş sanatları eğitimi almaya başladı. 1987 yılında Zen Budizm’in Türkiye’deki temsilcisi olan İlhan Güngören ile tanıştı ve 1987-1990 yılları arasında Güngören’in asistanlığını yaptı. Bir yandan Güngören’i Zen çalışmalarında ve Tai Chi Ch’uan derslerinde destekleyen Cem Şen aynı zamanda Namık Ekin, Mustafa Aygün gibi eğitmenlerle savaş sanatları eğitimini sürdürdü. 1990 yılında ilk çeviri eseri yayınlandı. Aynı yıl çalışmalarını tümüyle Taocu çalışmalara yönlendirdi. Sırasıyla Mantak Chia, Master Wang, Master Wu, Eric Steven Yudelove gibi ustalardan eğitim alan Cem Şen aynı zamanda bu ustalardan farklı Taocu sistemleri öğretme yetkisi de aldı. Halen ustalar ile çalışmalarını ve dünyanın farklı yerlerinde bulunan yaşayan büyük bilgelerle iletişimini ve arayışlarını sürdürmektedir. 1991 yılında Dharma Yayınları’nı ve ardından 2003 yılında bu yayınevinden ayrılarak Klan Yayınları’nı kurmuş olan Cem Şen’in içlerinde “Enerjinin Dansı: T’ai Chi Ch’uan” ve “Dolmuşa Binme ve Dolmuştan İnme Sanatında Zen” adlı kitaplarının da bulunduğu 8 kitabı ve yaklaşık 40’a yakın çeviri eseri bulunmaktadır.