İstanbul trafiğinin yeni bir şoföre ne denli ihtiyacı olduğunu göz önüne alarak böyle mühim bir karar verdim iki ay önce. Bir aydır devam ediyor ehliyet almaya hazırlayıcı derslerim. Bu yazının yayınlandığı tarihlerde muhtemel ki sınava girmiş, ak ve kara koyunu görmüş olacağım. Yine muhtemel ki o ehliyeti alacağım. Zira çoğunluğun bildiği ve söylediği üzere “bu ülkede iki konuda ehliyet ve ruhsat almak, çocuk oyuncağı.” Birincisi araç idaresine yetkindir diyen sürücü ehliyeti, ikincisi öldürme veya yaralamaya yetkindir diyen silah ruhsatı.
Araç kullanmak hiç öyle sanıldığı kadar zor olmayan ancak yüksek dikkat, sakinlik ve seri düşünebilme gerektiren bir faaliyet. Eğer herkes kurallara uyarsa kolay kolay kazalara sebep olunmayacak bir eylem. Ehliyet almak için girilen sınava hazırlık aşamasında ben de herkes gibi gidip bir kursa kayıt oldum. Dersleri takip ediyorum. Teorik derslerin içeriğini inceleyip hele bir de zaman ayırıp katılınca, gerek trafikbilgileri, gerek motor bilgisi, gerekse genel kültüre katkı sağlayacak pek çok bilgi aktarılıyor biz taze adaylara. Bir mühim ders konusu var ki o da ilkyardım.Verilen “olması muhtemel kaza örnekleri”nde “karşılaşılabilecek yaralanmalar” konusu işlenirken, küçük yaşlarda geçirdiğim kazanın travmalarıyla oflaya puflaya yüzleşsem de ilgiyle dinliyor ve pratik olduğu kadar hayat kurtarabilecek önerileri bu ders programına koyan yetkilileri takdir ediyorum.
Takdir ettiğim bir başka husus, araç kullanacak kişiye, gerekli kuralların, yükümlülüklerin, olası risklerin ve önlemlerinin öğretilmesi ve bu öğretilenleri sınamak için adayın iki aşamalı sınav sistemine tabi tutulması. Zira bu sınavlardan geçemeyen kişilere ehliyet verilmiyor. Teorik olarak böyle en azından. Halbuki dikkatle bakılırsa, araç kullanmak, insan hayatıyla ve yalnızca kendimizin değil içinde bulunduğumuz trafiği paylaştığımız her canlının hayatıyla birebir ilişkili. Bu nedenle kapsamlı bir program hazırlanmış. Bu nedenle iki aşamalı yazılı ve direksiyon sınavı şeklinde sınav sistemi var.
Diyelim ki geçtim bunlardan, aldım ehliyetimi, trafiğe çıktım. Yine diyelim ki acemilikten ya da “aman canım ne olacak ki” vurdumduymazlığından yaptığım her hatayı kaydedebilecek pek çok sistem mevcut artık yollarda. Elbette tüm bu hataları yaptığımı hatırlatacak, tekrarlamamam için gerekli tedbirleri almamı sağlayacak yaptırım sistemi de var. Gidip efendi efendi cezamı ödeyip, “bak arkadaşım bu konuda yanlış biliyormuşsun/ dikkat etmiyormuşsun” deyip kendime, yeniden pür dikkat çıkabileceğim yola. Yok, eğer insan hayatına kast edecek bir hareketim olursa zaten ehliyetimi alacaklar elimden “bu insan ehil değildir” damgasıyla.
Peki bir çok canlının hayatına mâl olabilecek “araç sevk ve idaresine dair yeterlilik” konusuna bu kadar önem verilirken, yine bir çok canlının hayatına mâl olabilecek “silah kullanımına dair yeterlilik” belgesini onamak sırasında, hangi aşamalardan geçiliyor, hiç düşündünüz mü?
Emniyet Müdürlüğü’nce yapılan tanımlamada can güvenliği tehlikede olanlar, gaziler, emekli kamu görevlileri, basın mensupları, kuyumcu ve sarraflar, patlayıcı madde satın alan, satan, depolayan, imal ve tamir edenler, banka müdürleri, pilotlar, arazi ve sürü sahipleri, müteahhitler, akaryakıt istasyonu sahipleri, akaryakıt istasyonu sahipleri adına satış yapanlar, sigortalı olarak en az 50 işçi çalıştıranlar, poligon sahipleri, müze ve anıt bekçileri, arıcılık yapanlar, dövize ilişkin iş yapanlar, avukatlar, noterler, oda, birlik, federasyon ve konfederasyon başkanları, köy ve mahalle muhtarları, belediye başkanları ve il genel meclisi üyeleri; bir dilekçeye nüfus cüzdanı fotokopisi, sağlık raporu, sabıka kaydı, silah ruhsat istek formu, 4 adet vesikalık fotoğraf, 1 adet yarım kapaklı karton dosya ve yukarıda saydığım işlerden hangisiyle iştigal ettiğini gösterir belgeyi iliştirerek başvurabiliyor. Gerekli incelemeler yapılıyor ve ardından ruhsatınız sizindir.
Süreç bu şekildeyken, ruhsat almak için gidilmesi gereken ön hazırlık kursları zorunluluğu yok. Girilmesi gereken aşamalı sınav zorunluluğu yok. 5 yılda bir ödenen taşıma vergisi dışında düzenli ve etkin bir kontrol sistemi yok.
Araç sevk ve idaresine ilişkin EDS, halk arasında bilinen adıyla radar, trafik zabıtaları gibi kontrol mekanizmaları mevcutken ve kısa süre sonra yürürlüğe girecek olan yasayla deneyimli deneyimsiz her sürücünün yeterliliğini periyodik aralıklarla ölçecek sistem getiriliyorken, silah kullanımı ile ilgili böyle bir sistemin olmaması enteresan değil mi.
Silah taşıma ruhsatı verilen meslek grupları incelenirse, her biri sosyal ve mesleki olarak çok sayıda insanın sorumluluğunu maddi ve manevi olarak taşımakla yükümlü meslekler. Mesleği gereği bu bireysel ve sosyal olgunluğa ulaşmış kişilere ruhsat verilir ve yenilenirken, trafikte araç kullanacak kişilere uygulanan türden bir eğitim ve denetim mekanizması düşünülmemiş gibi görünüyor.
Bu sav doğru ise her maç sevinci veya üzüntüsünden sonra, kimi düğün, nişan, nikah ve kına gecelerinden sonra, her ana haber bülteninde, her gün okunan gazetelerde “kaza kurşunu” “sevinirken öldürdü” “ kurşun sekti” “silahını temizlerken en yakın dostunu da temizledi” gibi akla ziyan haberlerin işi ne?
Memleketimin değerli memur, amir ve iş adamlarından başkaca kimsesine ruhsat verilmiyorsa, silah kullanımı ve kontrolü sıkıca denetleniyorsa, henüz tamamlanan milli maç kutlamalarında her yandan duyulan “zarif” patlama sesleri nedeniyle, evimde ailemi ve evcil hayvanlarımı “siper aal” konumuna sokmak ihtiyacı hissettiren kişiler kimlerdir? Hatalı sollama sonucu kaza yapana verilen ceza ile kutlama – pardon – kaza kurşunuyla kaza “edene” verilen ceza aynı mıdır? Bu kazalar olmasın diye alınan tedbirler aynı hassasiyetle mi hazırlanmıştır?
“At, avrat, silah”şiarıyla yetiştirilen bir toplumun içinde büyüdüğümüz için galiba kontrol ve yasak mekanizması da aynı öncelik mantığıyla kurulmuş. At yani araba en sıkı kurallara tabi. En sağlam teorik eğitime de. Acaba diyorum, eril egemen toplum mantığından medeni insan bilinç seviyesine erginlenebilirsek bir gün, bu sıralama ve öncelik değişecek, eğitim yöntem ve içerikleri de aynı şekilde revize edilebilecek mi?