“İnsan, mensubu olduğu ulusun varlık ve mutluluğunu düşündüğüyle aynı oranda bütün dünya uluslarının huzur ve refahını da düşünmelidir. Bu bir gerekliliktir. Kendi ulusunun mutluluğunu ne kadar kıymetli buluyor ise, tüm dünya uluslarının mutluluğuna hizmette bulunmaya da elinden geldiğince gayret göstermelidir. Bütün akıllı insanlar takdir eder ki bu yolda çalışmak ile hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya uluslarının mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu sağlamaya çalışmak demektir. Dünyada ve dünya ulusları arasında huzur, anlaşma ve iyigeçim olmaz ise bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan yoksundur. Onun için ben, sevdiklerime öneririm ki ulusları yöneten kişiler doğal olarak öncelikle kendi ulusunun varlığı ve mutluluğunu gerçekleştirmek isterler. Bunu arzulamalarına karşın bütün uluslar için aynı şeyi istemeliler.
Bunun için insanlığın tamamını tek vücut ve bir ulusu, bunun bir organı olarak varsaymak gerek. Bir vücudun parmağının ucunda hissedilen acıdan diğer bütün organlar etkilenir… İşte bu düşünüş şekli insanları, ulusları ve hükümetleri bencillikten korur. Bencillik; kişisel veya ulusal olsun, her daim kötü olarak kabul görmektedir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Düşünüyorum da dünyanın her yerinden gelen terör ve felaket haberleri hepimizin gözüne bu gerçeği sokmak için mi acaba? Paris’te Brüksel’de bombalar patlayınca dünyanın çoğu tepki veriyor; ama Ankara’da patlayınca niye tepki vermiyorlar diye kızıyoruz. Pakistan’da Bağdat’ta Nijerya’da olan bombalamalar ve terör olaylarına da biz tepki vermiyoruz. Esasında herkes kendine yakın hissettiği duruma tepki gösteriyor. Fakat şunu anlamamız, kavramamız, idrak etmemiz şart: Hepimiz tek bir bedenin parçalarıyız. Karaciğer ile yakın olduğu için safra kesesinde olanlara tepki verip de böbreklerde olan bitene aldırmamazlık edemeyiz. Beden bütün olarak etkilenir, bütün olarak ölür veya yaşar. İdrakimizi bütünsel seviyede, tüm insanlığı kapsayacak şekilde genişletmemiz şart! Çünkü bu oyunu kimler ayarlıyorsa, tüm dünyayı bütün olarak ele alıp ona göre oynuyor. Çünkü insanlığın öfkesinden, acısından müthiş besleniyorlar. Ama onlar “kötüler” değiller biliyor musunuz! Evet, senaryo gereği “kötü” roldeler belki ama esasında tüm insanlığa büyük bir erdemi yakalama fırsatı da sunuluyor burada: Birlik, Bütünlük, Farkındalık, Düzen, Barış, Uyum ve daha ilk bakışta göremediğim sayısız hizmet noktası.
Kızıp öfkelenip küfredebilir ve acıya sarılıp korku içinde, “öteki”ne saldırabiliriz. Veya neyin ne olduğunu görüp, acıyı kabullenip, “bilinçli” eylemlere geçebiliriz. Sevgiyi, şefkati, mizahı, içsel gücümüzü kullanabileceğimiz aktiviteler bulabiliriz. Elimizdeki en büyük güçler de bunlardır. Yoksa yakıp, yıkmak dökmek de bir çözüm gibi dursa da uzun vadeli olmazlar. Çünkü her eylem, büyüyerek geri döner. Korku korkuyu, şiddet şiddeti, nefret nefreti büyütür. Sevgi sevgiyi, şefkat şefkati, dingin eylem de dinginliği büyütür. Bu, her şeyi görmezden gel, otur oturduğun yerde anlamına da gelmez. Fakat bilinçle, idrakle, ruhla, yürekle yapılmayan eylemler ve seçimler de fena halde geri döner. En basitinden, yolda yürürken bile attığımız her adımın, o anki ruh halimizle dünyayı etkilemesi gibi…
Benim için şahsen şu anda şu satırları yazarken yapılabilecek ilk eylem, dünyanın her köşesindeki insanların, BENim bütünüm olduğunu idrak etmem. Çünkü Bağdat, Pakistan ve Nijerya’daki olaylara o kadar önem vermediğimi fark ettim. Bacağım kanıyor, sırtımda yara var; ama ben ciğere böbreğe bakıyorum, geri kalana aldırmıyorum. Ne kadar sağlıklı bir düşünce?
Bu şu anlama da gelmiyor: Her olaydan sonra acıyla kendimi yerden yere atayım, lanet okuyayım, birilerini suçlayayım. Hayır! Gördüğüm her şeyden BEN sorumluyum, o zaman kendi yolumla bütüne hizmet çalışmalarımda gerçekten BÜTÜN’ü görerek ve gözeterek hareket ederim. Bu bağlamda Paraguay da önemlidir BENim için, Nijerya da, Mısır da, Türkiye de, Patagonya da… Yapabileceğim her neyse küresel bazda düşünmem gerekiyor, her ne kadar öncelikle Anadolu görevlisi olsam da… En azından Tanrı’nın koşulsuz sevgi enerjisinden Dünya’ya çekip, o bölgedeki görevli ruhların üstüne yansıtabilmek ve onların bu enerjiyi kullanabilmelerini ummak bile bir eylemdir.
Eminim herkesin kendi ruhsal ve dünyevi planı çerçevesinde yapabileceği nice şeyler vardır. Sadece o, orada bekliyordur. Ama en önemlisi de sonsuz bir güç, onunla iletişim kurup, dünyaya onu indirebilmemiz için bekliyor. Bunun farkında olabilelim diye nice ruh kendini feda ediyor dünyanın her yerinde…
Hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. Ankara’nın, İstanbul’un, Pakistan’ın, Belçika’nın, Irak’ın, Nijerya’nın ve Dünya’nın her köşesinde BÜTÜN’ü fark ettirebilmek için kendini feda etmiş ruhların…
Hizmetiniz, Hizmetimiz OL’sun…