Bu yazımı bir okuyucu mektubu gibi yazacağım.

“Dünyada Barış” başlığı bana ait değil, William Lee Rand atmış.

Rand, derKi’nin 7. sayısında çıkan yazısına John Lennon’ın sözleriyle başlamış :

“Bütün insanların yaşamı barış içinde yaşadığını hayal edin. Benim bir hayalperest olduğumu söyleyebilirsiniz ama bunu söyleyen bir tek ben değilim. Umarım bir gün siz de bize katılırsınız, ve tüm dünya bir gibi olur”

Bence iyi bir giriş.

Ancak bundan sonra dehşete düşüyorum ve yazının her cümlesini bir defa daha okuyorum şaşkınlık içinde. 

Rand, yazısında özetle 11 Eylül olaylarından sonra düzenlenen Amerikan operasyonlarının “Dünya Barışı”na olan katkılarından bahsetmiş.

Öncesine atıfta bulunmuş, “Nükleer Soyvetlerin yıkılmasıyla artık daha güvendeyiz”.

“Şimdiki ufak tefek tehditleri hızla hallediyoruz” .

Bir de eklemiş, “Bunu anlayabilmemiz için bakış açımızın daha geniş olması” gerekiyormuş.

Allah allah…

11 Eylül olaylarını kimin tezgahladığı tam anlamıyla bilinmezken, Sovyet nükleer silahlarının kısmen yok edildiğini düşünsek bile – yok edilmeyenlerin karanlık güçler tarafından satın alındığını da hesaba dahil etmiyorum – Amerikalıların buna yenilerini eklediği bir dünyada güvende olduğumuzu düşünmek ne kadar mümkün? Çünkü bulunduğumuz coğrafyadan biraz daha güneye inersek karşımıza Irak halkına barış ve özgürlük götürme vaadinde bulunan işgalci bir güç çıkıyor.

Amerika…

Medeniyetin anası olan topraklarda, Irak halkı halen demokrasiye ikna edilememiş ki çatışmalar ve direniş artarak devam ediyor.

Ölümlerden ölüm beğenilen bir diyar Irak.

Tabi Rand’in de söylediği gibi “Eğer gerçek ve kalıcı barış istiyorsak, onların temsil ettiği politik ve dini tanıyıp bilmeye ve şifalandırmaya gönüllü olmalıyız.”

Bugün Amerikan gönüllüleri Irak’ta, Afganistan’da büyük bir iştahla zaten devrede.

İştahlarını kabartan tek şeyin petrol olduğunu ilkokula giden her çocuk biliyor.

Rand, 60’larda Amerikan operasyonlarına lanet okuyan Lennon’un felsefesine çok yabancı anlaşılan. Ben kendisini tanımıyorum ama düşünmeden de yapamıyorum. Aklıma “Bilgi akışını kontrol etmek amacıyla spiritüalist dünyaya sızan ajanlar var mı?” sorusu geliyor.

 Neyse devam ediyorum:

“Şifalandırma enerjisinin artışındaki bu etkiler şimdiden görülmektedir. ABD ve Ruslar birbirlerine daha yakınlaşmıştır. Taliban’ın Afganistan’da gücünün elinden alınması oradaki küçük çocukların daha güvenli olmasına yol açmıştır.”

Afganistan’da Taliban’ı önce Sovyetlere karşı silahlandırarak sonra da iktidar yapan karanlık ellerin Amerikalılara ait olduğu da çok bilinen bir gerçek. Şimdi “gücü elinden alınmış, çocuklar güvendeymiş”. Felluce’de ölen çocuklar geliyor aklıma…

 

Neticede Amerika’yı Amerika yapan şey, onun “tam demokrasi”ye olan inancı değil. Onun gücü diğer emperyalistlere baskın çıkmasında, akıllı füzelerinde gizli. Bu tür yakınlaşmalar ve yaltaklanmalar bundan kaynaklanıyor olmasın.

Devam edelim :

“Global ekonomi uzun süredir bir gerçeklik. Bu, milletlerarası dostane işbirliğini daha yüksek bir düzeye taşıdı. Dünya barışına giden bundan sonraki adım daha ruhsal bir düzeyde gerçekleşmelidir.”

Nihayetinde konu global ekonomik gerçekliğe geliyor, kısacası ortalığı kana bulayan asıl mevzuya, “milletlerarası dostane işbirliği”nden kasıt Amerika’yla beraber Irak’a dalan ve diğer operasyonlara da katılan koalisyon olmalı. Rand’ın “Dünya’da Barış” yazısının devamını okuyamıyorum bile.

Doğunun ışığına, aydınlığına saldırılar elbette bitmeyecek ama sanırım birileri kaleyi içten fethetmeye çalışıyor.

Artık her yerdeler.

William Lee Rand spiritüalist tavrını bu Amerikancı politik kurmacanın içine gerçekten başarıyla yerleştirmiş. Bildiğim şu, burada sözünü ettiği “gelecek” bize ait değil. Karamsar değilim sadece haber bültenlerini ve bizim coğrafyadaki gelişmeleri takip ediyorum o kadar.

Geçtiğimiz günlerde Amerika bizim siyasi iradeye “Türk halkının bizi sevmesini sağlayın” mesajını vermişti, bizimkiler de ölçtüler:

Buna göre %82’miz Amerika’yı sevmiyoruz.

Eskiye göre nefret etme oranımız artmış… Ne demekse?

Gerçekten şaşırmadım.

Mesela bu anketi doğuya doğru yola çıkarsak, Suriye’de, İran’da, Afganistan’da yapsak bu oranın %100’lere doğru tırmanacağından eminim.

Kısa bir süre sonra Amerikalıları sevmeyen doğuya, akıllı füzelerin haçlı seferleri tekrar başlayacak, Rand’ın dediği gibi Dünya Barış’ı adına hem de “şifa niyetine”…  

John Lennon’ın hayal ettiği dünya bu olmasa gerek…