Bir araştırma şirketiyle Reuters haber ajansının ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışmanın sonuçları, medyada ve internet sitelerinde bir hayli yankı buldu son günlerde. Yirmi dört ülkede gerçekleştirildiği belirtilen “inanç” merkezli bu araştırmaya göre Türkiye, Endonezya’dan sonra “Tanrı inancı”nın en yüksek olduğu ülke olarak görünüyor. Aradaki fark çok da fazla değil; Endonezya’da inananlar yüzde 93 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 91. “Ateist” olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 2, “birden fazla tanrıya inananlar” yüzde 2, dini inançları konusunda emin olmayanlarsa yine yüzde 2 olarak belirtiliyor. (Aradaki yüzde 3’lük boşluğun ne anlama geldiğini çözemedim. Eğer bu ülkedeki “agnostik”lerin oranını gösteriyorsa fazlasıyla kayda değer olduğu düşünülebilir ama büyük olasılıkla bu durum yalnızca bir “istatistik cilvesi”nden ibaret.) Belki araştırma sonuçları bu haliyle bile, “Nüfusun yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu bir ülkedeee” diye başlayan o bildik şablonların geçerliliğini tartışılır hale getiriyor ama tablo “avuntuya” izin verecek gibi değil pek.
Ipsos-Reuters verileri, aynı konuyla bağlantılı başka ayrıntıları da içeriyor: Sözgelimi, “evrim kuramı”nı kabul edenlerin oranının Türkiye’de yalnızca yüzde 19 olduğunu ortaya koyuyor sonuçlar. (Geriye kalan yüzde 81 dolayındaki ezici çoğunluğun bu kuramla ilgili bilgisini sorgulamanın bir gereği yok tabii; ülkedeki eğitim düzeyiyle ilgili veriler, yeterince açıklayıcı.) Bu oranla Türkiye; Endonezya, Güney Afrika ve Suudi Arabistan ile birlikte son dört sırayı paylaşıyor.
İnançsızların en fazla olduğu ülke, bu araştırmanın sonuçlarına göre Fransa. Evrim kuramını kabul edenlerin en yüksek oranda çıktığı ülkelerse, isveç, Almanya, Çin ve Belçika. Onları, Japonya ve Fransa izliyor. Anketler sınırlı sayıda ülkede gerçekleştirildiği için, daha önceki benzeri çalışmalarda en üst sıralarda çıkan Norveç ve Danimarka gibi ülkeleri listede göremiyoruz ama İsveç’in temsilciliği altında tüm Kuzey Avrupa’yı aynı kategoride değerlendirmekte bir sakınca yok.
İnancın en düşük olduğu ya da evrim kuramının en fazla kabul gördüğü ülkeler, aynı zamanda okuma oranının da en yüksek olduğu ülkeler. İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya, Japonya ve Fransa’daki kitap satışlarına, gazete ve dergi tirajlarına bakmak yeterli. 70 milyonluk nüfusta toplam gazete tirajlarının beş milyonu ancak bulabildiği Türkiye ise, Ipsos-Reuters araştırmasının sonuçlarında Endonezya, Güney Afrika, Brezilya ve Suudi Arabistan ile “aynı ligde” bu nedenle. Şaşırtıcı bir durum yok.
Akla ister istemez Paul Bell’in 2002 yılında Mensa dergisinde açıklanan meta analizlerini getiriyor bu sonuçlar. Bireylerin zeka, eğitim ve bilgi düzeyleriyle inançlılığı arasındaki bağlantıyı araştıran bu analiz, konuyla ilgili literatürdeki tek çalışma durumunda. Bell, şöyle açıklıyor incelediği verilerin sunduğu görüntüyü: “1927’den beri, dini inançlarla kişinin zeka ve/veya eğitim düzeyi arasındaki ilişkiyi inceleyen 43 araştırmadan dördü hariç hepsi, bu ilişkinin ters yönlü olduğu sonucunu verdi. Yani kişinin bilgi ve eğitim düzeyi ne kadar yüksekse, dindar olması ya da herhangi bir inanca bağlanması aynı oranda düşük olasılığa sahip.”
İki araştırmayı yan yana getirdiğinizde oluşan manzara, fazlasıyla açıklayıcı değil mi?
Yazının başlığı mı? Bilmem. Bülent Ortaçgil’in yirmi küsur yıllık bir şarkısı geldi aklıma birden nedense.