Milletçe zor bir süreçten geçiyoruz.  Birçok şey yazıldı ve söylendi. Duyduklarımız ve izlediklerimize göre; Gülen cemaati ve AKP arasında uzunca bir zamandan beri süregelen sürtüşmenin sonucunda ülkemiz askeri bir darbe girişimiyle karşı karşıya geldi ve sonuç: 260 şehit, yüzlerce yaralı!

“Bu çekişmeli süreci dışarıdan izleyen sade bir vatandaş dahi durumdan çok etkilendi.” 

Birçoğu, “Şimdi ne olacak?”, “Bundan sonra ne yapacağız?” tasasına düştü.  En tepedekinden en sade vatandaşa kadar herkes, bundan sonra birçok şeyin nasıl –olumsuz anlamda- etkileneceği konusunda tedirginliğe kapıldı.

Yaşadığımız bu olaylar yalnızca bizim ülkemizin karşılaştığı bir durum da değildir. Global anlamda dünya üzerinde yer alan birçok ülke ve halkları;  terör, ekonomik çöküş, doğal afet gibi felaketlerle karşı karşıya.. Yine yaşananlara bakılırsa, insan eliyle adım adım sürüklenilen bu felaketlerden hepimiz payımıza düşeni yaşayacağız gibi görünmektedir. Hani, Mayaların 2012 yılında yaşanacağını söyledikleri şu kıyamet var ya; her şeyi bir anda yerle bir etmedi belki, ama bir felakete doğru sürüklendiğimizi inkâr etmek de mümkün değil!

Dünya insanı gerçekten büyük bir sınavdan geçiyor ve kendi elleriyle bu sona hızlı adımlarla yaklaşıyor.

Neden? Çünkü nefsini bir türlü doyuramıyor! Çünkü ısrarla yaşamı duyuları üzerinden anlamaktan vazgeçmiyor. Çünkü duyularının ötesinde ve ondan daha önemli bir kavrayışın olduğuna akıl erdiremiyor.

Ve en kötüsü de aklını hep başkalarının emrine emanet ediyor.

İnsan, dört boyutlu dünyada tek boyutlu düşünerek bir üst bilince sıçrayamaz. Kavrayışını geliştirmek için bulunduğu noktanın muhakkak bir karşıtı olması ve bu karşıtıyla da “dualite”yi oluşturması önemli bir boyut bilgisine ulaşmasını sağlayacaktır. Mesela içinde yaşadığımız ülkemizin durumunu ele alarak, olaylara nereden ve nasıl yaklaştığımıza bir göz atalım:

Bir darbe girişimi oldu ve bu darbe girişimini yapanlar ile karşı çıkanlar var. Her iki kesimi de dinlediğinizde emin olun ki, herkes kendisini haklı görerek ve göstererek gerekçelerini anlatmakta ve anlatacaktır. Aynen bu olayda olduğu gibi birçok olayda da böyle değil midir? Kimi dinlersek o haklı görünmektedir! Her zaman dikkat edilmesi gereken bir durum var ki, bu da gerçekten olaylara bakış açımızın hangi pencereden olduğudur.

Yani, olayı değerlendirirken kendi duygu ve düşüncemize göre mi, sakladığımız bir kin, nefret, öfkeyle mi, yoksa hakikaten olayın nedenlerini kendi gerçekliğinde mi değerlendiriyoruz?

İşte bu noktada olup bitenlere yönelik düşünceleri “ona göre, bana göre” şeklinde karar vermekten kaçınmak gerekir. Dikkat edilmesi gereken husus; denenmiş, tecrübe edilmiş değerler bütününde ve aklın evrenselliği eşliğinde sağlıklı bir sonuca ulaşabilmektir. Yani bir konuyu kin, nefret, öfke, intikam gibi negatif duygular ile değerlendirmek tek boyutludur. Onun hemen yanına bu negatif duygu ve düşüncelerden arındırılmış bir duygu ve düşüncenin eşliğinde olayları değerlendirme çabamız, duygu ve düşüncelerimizi yapıcı bir davranışa dönüştürmemiz için kaçınılmaz bir şarttır. İşte o zaman dualite işletilmiş olacaktır.

Başkalarının inancı bizim inancımıza ters düşebilir. Ona, bundan dolayı kin ve nefretle bakmamaya özen göstermek insani bir seçimdir. Ancak şu da bir gerçek ki, aklını başkalarının emrine vermiş biri vicdanından da uzaklaşır ve işlediği suçun idrakına varamaz.  Ve tek boyutlu bir düşüncenin içinden çıkamaz. Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayıramaz ama ayırdığını var sayar.  Allah için savaştığını düşünerek cennete gideceğini zanneder! Oysa Allah’ın yarattığına zulmettiğini görmez/göremez.

13820925_10209917103595014_394749665_n

Toplumların da kaderi vardır!

O nedenle hiç birimizin “bu kötüdür, bizden değildir” deme lüksü yoktur aslında. En sevmediğimiz bir lider dahi aslında bizdendir. Nihayette insandır.. Hatasıyla sevabıyla önce bir insandır! O nedenle birilerine kin duyarak kendimize ve ona yardımcı olamayız. O halde geriye şu kalıyor: Ona bakarak negatifin ne olduğunu, insanı nasıl bir cehenneme sürüklediğini görmek!

Şimdi şunu sormak isterim: Diyelim ki, bütün dünyayı size versinler -ki bu pratikte mümkün değil ama bir an öyle varsayalım. Eğer huzur içinde bir nefes dahi alamıyorsanız, ölüm her an ensenizde kol geziyorsa, etrafınızdaki insanların hangisinin gerçek dost olup olmadığını dahi kestiremiyorsanız, hala o dünyayı ister miydiniz?

Her zorluğun içinde uygun olan yolu bulmalı; yolda olmalı ve aklı mutlaka rehber almalı insan.

Bu yol; doğruluğun, dürüstlüğün, kardeşliğin, paylaşımın, ahlakın, vicdanın, saygının, itibarın, şefkatin, onurun, erdemin yolu olmalı. Bu yol böyle olmalı ki, değerler yükselsin, insanlık yücelsin ve insan kendine layık olanı yaşayabilsin.

İnsanın korkması gereken tek şey içinde büyüttüğü düşmanıdır. Onu da fark etmeden kendisi var eder! Sığınacağı tek dostu ise evrensel bilincidir..

İnsan; gökyüzünün maviliğini, güneşin ışıklarını, toprağın bereketini gördüğü, suyun şırıltısını duyduğu müddetçe hiçbir şeyden korkmamalıdır!

Nimet Erenler Gülkökü

Yazmak benim için hayatı anlama çabasıdır." diyen Nimet Erenler Gülkökü 1965 Nazimiye doğumludur. Şaman gelenekleri olan babaannesi onun ilk eğitmenidir. Dünyaya geliş nedenini ve yaşamı hep sorgulamıştır. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde okuyan Nimet Erenler Gülkökü; “Yaşam aynı zamanda bir okuldur ve bu okulun diploması, yalnızca bırakılan izlerden ibarettir!” diye tanımlamaktadır. O nedenle, öğrenimine devam etmektedir. 2002 yılında "Bir Zen Ustası"yla karşılaşması, bu öğreniminde oldukça önemlidir. Kendini bilme yolculuğunda öğrendiklerini öğretmek, öğretirken de öğrenmek suretiyle bilginin paylaşımına aracılık etmektedir. Bu birikimini özellikle kaleme aldığı makalelerinde, kitaplarında, sözlü aktarımlarında görmek mümkündür. İlgili olduğu alanlar; sosyoloji, felsefe, arkaik dönem, tarihi güzel sanatlar, edebiyat, felsefe, psikoloji, medeniyetler, sanat tarihi, sembolizm ve teoloji. İlk kitabı "Kur'an-ı Kerim'in Apocrypha'sı" 2010 tarihinde; İkinci kitabı "İnsanlığın Apocrypha'sı" ise 2012 tarihinde; Üçüncü kitabı olan "Bilinçteki Sıçramalar" adlı eseri de 2013 tarihinde yayınlanmıştır. Yazarın makaleleri, yazılı ve görsel medyada yayınlanmakta ve aynı zamanda yazar; televizyon ve radyo programlarına da konuk olarak katılmaktadır. Nimet Erenler Gülkökü'nün Türkçe makaleleri Kasım 2012 - Eylül 2014 arasında İndigo Dergisi'nde, ve 2015'in başından beri haber2e 'de yayınlanmaktadır. İngilizce makaleleri ise The Wise dergisinde yayınlanmaktadır. Kendisi aynı zamanda AAHEA kurumu tescilli Kişilik Psikolojisi Eğitimi almıştır.