İlkel denilen toplumlarda görüldüğü üzere, her toplum kendini bir totemsel güçle özdeşleştirmektedir. Bu totemler bir hayvan olabileceği gibi; bir bitki, bir nesne ya da bir olay da olabilmektedir. Totem inancı en yaygın şeklini, hayvan figüründe göstermektedir.

Bir totemi kendine seçen toplum, o totemin manası ile bütünleşir. Buradaki mana totemin ruhuna ilişin olandır. Bu manada totemin sahip olduğu tüm güçler ifade edilmektedir. Birey ruhunu totemin manası ile birleştirerek, totemin güç ve özelliklerine sahip olur. Totem; kendisine hakim olan bireyin güçlerini artırır. Buradaki totem birey ilişkisi, tek yönlü değildir. Totemin güçleri bireyi etkilediği gibi, birey de gerek fiziksel gerekse, fiziksel olmayan tüm özellikleri ile, totemin oluşumunu etkiler ve bu süreç birbiri içinde dönüşür.

Totemsel inanışta göz ardı edilen en önemli konulardan biri ise, bütün totemlerin bir üst ruha bağlı olmalarıdır. Üst ruha bağlı totemler tek tek özellikleri ile bu üst ruhun özelliklerini yansıtmaktadırlar. Bir nevi O’nun elçisi niteliğindedirler. Aslında her totem Mutlak Güç’ün bir yansıması, bir özelliğidir. Tıpkı Kızılderililer’de olduğu gibi. Ulu Manitu herşeyi kendinde bütünleştirmektedir. Oturan Boğalar bu totemin gereğince, vasıflara sahip olarak hayatlarını sürdükten sonra, Ulu Manitu’ya dönmektedirler. Oturan Boğa’nın sahip olduğu güçteki maksat ise, Ulu Manitu’ya ulaşmaktır.

İnsanoğlu olarak bizler, her ne kadar artık form değiştirmiş olarak gözükse de, aslında Tanrı’dan aldığımız nefes ile, yeryüzünde O’nun güçlerini temsil etmekteyiz. Her insan, O’nun varlığının bir delili olarak, nefeslerinden gelen güç ve kuvvet ile yine O’na dönmeye çalışır. Bu dönüş mutlak ki O’nadır ve şüphesiz ki, gidilecek tek yer O’dur. Nasıl ki totemlerin güçleri ile asıl olan Yaradana dönülmeye çalışıldıysa, şimdi de yaradılışımızdaki nefes ve O’ndan sebeple, hasıl olan güçleri kullanarak, dönüş yine O’nadır.

Günümüzde de sevdiğimiz çiçekler, kokular, renkler, biçimler, semboller… aslında çok eski bir totemsel kültün eserleri olarak, bizim güçlerimiz yansıtmaktadırlar. Her tercih ya da beğeni aslında bizlerin birer totemi gibidir. Tüm bu sevdiğimizi söylediğimiz nitelik ve nicelikler için, bir sevgi enerjisi oluşturur ve onun özelliklerine hasıl oluruz. İşte tüm bunlardan sebeptir ki, Tanrı’yı gerçekten seven, O’nun nefesinden gelen özellikler ile O’nun halifesi olur. Buradaki sevgi şüphesiz ki, AŞK’tır. Gücü Aşk olanların dönüşü ise, Tanrı’yadır . Tıpkı Kızılderililer’in Yüce Ruh’la varlıklarını birleştirmeli gibi…

Sarı Güllere gelince… Onlar sıcak sevgi ve hasreti sembolize etmeleri ile, O’na geri dönmeye çalışan Hz. Mevlana’yı temsil etmektedirler. O ki, bu Aşk ile, “Ölmeden Ölüp”, gerçek sevgilisine kavuşmuş olan, en büyük YOLculardandır. İşte Sarı Güller O’ndan bir sevgi gücü gibi,  bizlere Yüce Yaradan’a ulaşmanın yolunu göstermektedirler.

Bu yolda her çiçeğin ve her yaşam formunun bizlere Aşk’ın gücü ile rehber olmasını diliyoruz. Yolumuz güllerle, gönlümüz Aşk dolu olsun!..

Elif Oktav Erdemli