Mary Roach’ın Kadavra adlı kitabı, araba çarpışma testlerinden askeri denemelere, çarmıha gerilme deneylerinden uzay yolculuklarına, baş naklinden giyotinin yapımına kadar kullanılan insan kadavralarının ilginç ve tüyler ürpertici hikâyelerini anlatıyor. Öldükten sonra bedeninizi ne yapacağınıza karar vermediyseniz çok seçeneğiniz var.
Mary Roach’ın “Kadavra” adlı kitabını okurken, kendimi derin derin nefes alıp verirken, kalp atışlarımın ritmini kontrol ederken, şakaklarımda titreşen damarları hissederken buldum sık sık. Bunların arasına, Roach’ın zaman zaman kahkahalara boğan üslubu girmeseydi, herhalde tamamını bitiremezdim kitabın. Kitabın anlattığı konular, kadavraların kullanım alanları ve çılgın bilim adamlarının kadavralar üzerindeki akıl almaz deneyleri olduğu için, zaten olaya biraz mizahi açıdan bakmadan bu kitap okunamayacağı gibi, sanırım yazılamazdı da.

Çoğumuz, öldükten sonra bedenimiz hakkında (ne olacağını bilsek de) düşünmeyiz. Defnedildiğimiz yerde çürüyen bedenimiz, öldükten sonra ruhun kazandığı önemin yanında hep ikinci planda kalmıştır çünkü. Genel olarak bildiğimiz, organ bağışı ve anatomi derslerinde kullanmak üzere eğitim amaçlı olarak iki şekilde kadavraların bağışlandığıdır. Oysa bu, her zaman böyle olmuyor. Çünkü kimileri için öldükten sonra bedeninin ne yapacağı önemli bir soru işareti. Mary Roach’un, herkesten farklı deneyimler yaşayan kadavraların sıradışı öykülerini anlattığı kitabını okurken, öldükten sonra bedenimizin yapabilecekleri konusunda ne kadar zengin bir alternatifler yığınıyla karşı karşıya olduğumuzu fark ediyor ve şaşırıyorsunuz.

Araba Testleri

Kadavralar genel olarak, halen yaşamakta olan insanların daha iyi yaşamalarına yönelik araştırmalar yapmak amacıyla kullanılıyor. Bunların en başında da araba testleri geliyor. Michigan’da bulunan Wayne Üniversitesi’nde, 1939 yılından bu yana kadavralar kullanılarak çarpışma araştırmaları yapılıyor. Hatta Biyomühendislik bölümünün girişindeki duvara asılan bir afiş, bu işin ne kadar doğal hale geldiğinin bir göstergesi. “Çarpa çarpa ilerleyişimizin 50’inci yılını kutluyoruz” yazan afişin sizi karşıladığı okulda, insanların kafatası çarpışmalarına, göğüs darbelerine, diz sıkışmalarına ve karın ezilmelerine dayanıklılıklarının ölçülmesinde hep ölüler kullanılmış. Amaç, otomobil üreticilerinin yapacağı arabaları, insan bedenine zarar vermeyecek şekilde dayanıklı üretmek.

Bugün, satın aldığımız arabaların güvenlik sistemlerini bu araştırmalara borçluyuz. Yüzü yaralamayan ön camlar, kadavralarla yapılan testlerin ardından geliştirilmiş örneğin. Tabii, gerçek bir ölünün arabaya cansız mankenler gibi oturtulması zor olduğu için bu iş, kadavraların yüksekten alınları cama çarpacak şekilde atılması suretiyle geçekleştiriliyor. Mary Roach, bu durumu şöyle açıklıyor: “Araba kullanmak, ölülerin iyi yapamadığı şeylerden biri olduğu için, yaygın kanının aksine test kadavraları, hareketli gerçek arabaların direksiyonuna oturtulmuyor. Bunun yerine, ya kadavralar çarpışmanın etkisinin ölçüleceği araca doğru fırlatılıyor ya da kadavralar sabit haldeyken bu araçla çarpıştırılıyor.” Bu yolla, bir kaza anında otomobilin sürücüye yapacağı etki, vücudunda yaratabileceği hasar ölçülüyor.

Burun buruna çarpışmalarda, ölüm riskini yarı yarıya azaltan General Motors’un geliştirdiği katlanabilir direksiyon şaftı, emniyet kemerleri hakkındaki yasalar, hava yastıkları, konsol dolguları, gömme konsol düğmeleri kaza anında insanların en az hasar görmesini sağlayan gelişmeler olarak zaman içinde standart hale geldi. Tabii bu gelişmeler, yanakları insan yüzünün dayanma limitlerini belirlemek için darbeli matkapların atış hattına denk gelecek şekilde koltuklara oturtulan, dizlerinin altı tampon simülatörlerle, üstü, çarpan konsollarla kırılan fedakâr kadavralar sayesinde yapıldı. Günümüzde de kadavralar, çarpışmanın bedenin topuklar, dizler, ayaklar, omuzlar gibi açıktaki organları üzerindeki etkisine yönelik testler için kullanılıyor.

Araba testlerinin haricinde kadavralar, dıştan yanmalı motorlu teknelerin güvenliğinde ve dağ bisikletçileriyle snowboard’cuların başına sık gelen dikey düşüş kaynaklı yaralanmaları incelemek amacıyla aletli düşme testlerinde de kullanılıyor.

Springfield Tüfeğiyle Delik Deşik Edilen Kadavralar

Genel olarak kadavralar, insan hayatının kalitesinin artırılması ve yaşam süresinin uzatılması amacıyla testlere alınsa da, bu her zaman böyle olmuyor. Kimi zaman da bir insanın hayatını en kısa yoldan sona erdirmeye yönelik araştırmalarda da kullanılmış kadavralar. Nerede mi? Tabii ki askeri denemelerde!

1893 yılında, ABD ordusu sıhhiye birliklerinde görevli Yüzbaşı Louis La Garde’a yeni ve deneme aşamasındaki 30 kalibrelik bir deneme tüfeği gönderilir. 45 kalibrelik ve 30 kalibrelik iki Springfield tüfeğin, insan kemikleri ve iç organlarındaki etkilerini araştırmak amacıyla birtakım denemeler gerçekleştirir La Garde. Tabii bu denemeleri, ölmüş bedenler üzerinde gerçekleştirecektir. Doğal nedenlerle ölen ve deney amacıyla toplanan (tabii nereden toplandıkları bilinmeyen) kadavralar, bir atış poligonunda tavandan asılarak farklı yerlerinden ve farklı mesafelerden vurularak otopsiye gönderilir. Yüzbaşı La Garde, “Silahla Yaralanmalar” kitabında, bu testlerin Fransızların, Almanların ve İsviçrelilerin de gerçekleştirdiğini yazar.

Kadavraların, test amacıyla kullanıldığı diğer bir askeri araştırma da mayınların insan ayağına etkileri. Bu kez, hem ömrü uzatıcı hem de kısaltıcı bir araştırma söz konusu; sonuçları hangi amaçla kullanmak isterseniz… ABD ordusunun Houston’daki Cerrahi Araştırmalar Enstitüsü’nde görevli Yarbay Robert Haris ve bir grup doktor, mayın temizlemekte kullanılan ayakkabıları kadavralar üzerinde test eder. Nasıl mı? Topuklarına ve ayak bileklerine direnç ölçerler ve ve yük hücreleri yerleştirilen kadavra ayaklarının altında mayın patlatarak! Artık ABD ordusu, kendi askerlerine bu ayakkabıları gönül rahatlığıyla giydirirken, düşman askerlerinin ayaklarını daha etkili biçimde uçurmanın yolunu da öğrenmiş olmalı!

Çarmıhtaki Kadavralar

1931 yılında, Pierre Barbet adındaki cerrah, kilisenin isteği üzerine Hıristiyanların, İsa’nın çarmıhtan indirildikten sonra sarıldığı kefen olduğuna inandığı Torino Kefeni olarak anılan keten kumaştaki kan izlerinin anatomi ve fizyolojinin gerçekleriyle uyuşup uyuşmadığını belirlemeye gönüllü olur.

Paris’teki sahipsiz kadavralardan birini, kollarına ve bacaklarına çiviler çakarak çarmıha gerer. Günlerce çeşitli kadavralarla çeşitli deneyler yapar. Onun ardından Frederick Zugibe de buna benzer araştırmalara girişir. Ancak onun farkı, çarmıha gerilmek için cesetler yerine kendisine başvuran yüzlerce canlı gönüllüyü kullanmasıydı. Çarmıha germe işlemini çivilerle değil, deri kayışlarla yapan Zugibe’ye, çiviyle çarmıha gerilmek isteğiyle başvuran gönüllüler de olmuş tabii.

Giyotinden Baş Nakline Denemeler

Fransa’da idam mahkûmlarının infazının gerçekleştirildiği giyotinle kesilen başların, bir süre daha canlı kaldığına ve her şeyin farkında olduğuna inanılır bir dönem. Bunun ardından, yaratıcı (!) bilim adamlarının aklına birbiri ardına inanılmaz fikirler gelir. İdamından önce, başı kesildikten sonra mahkûmdan kendisine soracağı soruları göz işaretleriyle yanıtlamasını isteyen doktorların yanında, kendini baş naklini gerçekleştirmeye adamış birçok bilim adamı sahne alır. Bunların dışında, kadavraların tarihte kullanıldığı en geniş alanlardan biri de, organlarından elde edilen ilaçların, hastalıkların tedavisinde kullanılması. Roach, kitabında “Kafatası Kokteyli”nden tutun, bakire kadavralardan temin edilen ve adına “Bakire Cenneti” denilen ilaçlara kadar kadavraların tıbbi amaçla kullanımına sayısız örnek veriyor. Sovyetler Birliği’nde yaygın olarak kullanılan bir tedavi biçimi de kadavralardan alınan kanın, canlı insanlara nakli. ABD’de de “Ölüm Doktoru” lakabıyla anılan Doktor Jack Kevorkian tarafından dört kadavradan temin edilen kan, dört canlı hastasına nakledilir.
Kitapta bunlara benzer sayısız örnek, ayrıntılarıyla anlatılıyor. Bazen ürpererek bazen gülerek su gibi okuyabilirsiniz.

Kitaptan ilginç notlar

– M.Ö. 300 yılında hekimlere bedenin işleyişini anlayabilmek amacıyla teşrih izni veren ilk lider Birinci Ptolemy’dir

– Anatominin babası olarak anılan Herophilus, insan bedenini teşrih eden ilk doktordur.

– İngiltere’de 16’ıncı yüzyıldan, anatomi yasasının çıktığı 1836’ya kadar teşrih için yasal olarak sadece idam edilen katillerin kadavraları kullanılabiliyordu.

– İngiltere ve ABD’de teşrih için çocuklarının kesik kolunu bir bira parasına satan babalar vardı.

– Albert King, Travma Dergisi’nde yayınlanan makalesinde, kadavra araştırmaları sayesinde 1978’den bu yana her yıl ortalama 8.500 hayatın kurtulduğunu yazar. King’e göre, emniyet kemeri testinde kullanılan bir kadavra her yıl 61 kişinin, hava yastığı testlerine giren bir kadavra 147 kişinin, kafatası arabanın ön camına çarptırılan bir kadavra da 68 kişinin hayatını kurtarıyordu.

– Uçak kazalarının büyük bölümü iniş ve kalkışlar sırasında meydana gelir. Bu nedenle uçak kazalarının yüzde 80-85’inden kurtulma potansiyeli vardır.

– Yangın, uçak kazalarında bir numaralı ölüm nedenidir.

– Kurşunla vurulan bir kişinin bilincini yitirmesi 10-12 saniye sürer. Dolayısıyla silahla vurulur vurulmaz kişinin kendisini yere atması tamamen psikolojiktir. (Kurşun sinirlere gelmemişse!)

– Her bir parçalanabilir sahte bacak (tek kullanımlık) 5.000 dolara malolurken, bir kadavranın maliyeti 500 dolar.