İki sene önce yağmurlu bir çarşamba günü, ben ofiste günlük işlerimle ilgilenirken cep telefonum çalıyor… Arayan ablam Berfu’nun gazeteci bir arkadaşı. Hayırdır inşallah diyor ve açıyorum; cevabı bile beklenmeyen hızlı bir “Merhaba, nasılsın?”dan sonra başlıyor söylenmeye. Morali bozuk, sesi kızgın geliyor. Bir hırsızlık olayı oldu, artık böyle kalsın istemiyorum, dava açmak istiyorum, ne yapılabilir bilmiyorum, daha önce de yapmışlardı, ses çıkarmamıştım, adamları da tanıyorum, ama bu kadar da olmaz ki, ben göz yumdukça onlar çalmaya devam ediyor…v s vs anlatıyor dakikalarca. Bir es yakalayıp araya giriyorum; bir saniye dur şimdi, kim bu adamlar? Neyini çaldılar? Polise bildirdin mi? diyebiliyorum peş peşe… Biliyorum çünkü, öyle kızmış ki konuşma boyunca bir daha sözü alamayabilirim, elimde biraz veri olsun bari. Aklımda çeşitli senaryolar canlanmaya başlıyor onu dinlerken, arabasını hep aynı otoparka bırakıyor, içinden eşyaları kayboluyor herhalde diye düşünüyorum. O ilk başta anlattıklarını tekrarlamaya başlıyor, sesi çaresiz, daha da kızgın! Hırsızlık, bu resmen hırsızlık! Ne yani diyor, elimiz kolumuz bu kadar bağlı mı yani, hiç bir şey yapamaz mıyız internet yüzünden diyor ve hukuk sisteminden, işleyiş şeklinden şikayet etmeye başlıyor.
Bir saniye bir saniyee biiir saniiyeee, diye zar zor yeni bir es ten faydalanıp giriyorum araya. Son cümlede kilit bir kelime yakalıyorum çünkü internet… Nam-ı diğer sanal alem! Konuşmada 10. dakika itibariyle olay anlaşılıyor… Kahramanımız ünlü bir spor yazarı-yorumcusu; internet üstünden yayınlanan bir gazetede de belirli periyotlarla köşe yazıları yayınlanıyor. Sevilen, yazıları ve programları takip edilen, orjinal fikirleri ve ciddi fanatikleri olan biri. O kadar ki; rakip gazeteden birileri de kahramanımızın yazılarını yakinen takip ediyor, dönem dönem kendi yazılarında kahramanımızın cümlelerinin hatta paragraflarının aynılarına yer veriyor, hem de bire bir olarak. Fakat ufak bir ayrıntıyı atlıyorlar sürekli; alıntı yaptıkları eser sahibinin ismine yer vermeyi, e sonuç ne oluyor peki? Bizim güzelim alıntı oluyor size çalıntı! Almak suç mu, değil. Peki çalmak, kesinlikle!
Hırsızlık Türk Ceza Kanunu anlamında ciddi müeyyideleri olan bir suçtur. Peki nedir bu hırsızlığın tanımı? Kanun metnine baktığımızda; zilyedinin (yani belirli bir hakka dayalı olarak elinde bulunduran kişinin) rızası olmaksızın başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bulunduğu yerden almak diye yapılıyor tanımı… Ve ekleniyor; ekonomik değer taşıyan her türlü enerji de taşınır mal sayılır.
E ama olmadı şimdi; bir fikir yazısı, hatta internette yayınlanan bir yazı taşınır mal sayılır mı ki? Sayılmaz değil mi. Hiii, eyvahlar olsun, yandık bittik kül olduk. Bizim olay hırsızlığa girmiyor. Gitti güzelim fikirlerim araştırmalarım elaleme yaar oldu… mu?
Hayır hayır hayır tabi ki. Kahramanımızın başına gelen de besbelli bir suçtur! Bir eser söz konusu olduğu için, kahramanımızın eseri üstündeki hakkı kanunla korunma altına alınmıştır ve fakat bir başkasıyla; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu.
Öncelikle her somut olayın kendi içinde nüansları olduğunu ve bu ufak tefek olduğu sanılan farkların her olayda hukuki sorumluluk bakımından çok farklı sonuçlar doğurduğu gerçeğinin altını çizmek istiyorum.
Bu tür internet üstünden yapılan hukuka aykırı fillere ve ihlal edilen hakların korunma kapsamına, son düzenlemelere göre genel hatlarıyla değinmek gerekirse; dikkate almamız gereken iki farklı kanunun bize hakkımızı koruma bakımından sağladığı olanakların mevcut olduğunu görürüz. Öncelikle İnternet Kanunu’ndaki korunmadan faydalanabilmek için, sanal ortamda kahramanımız gibi kişilerin ihlal edilen bir hakkı olması gerekiyor. Kahramanımızın başına gelen olaya baktığımızda bahsettiğim diğer kanun gündeme geliyor. Kahramanımızın yazısı, eser niteliği taşıdığından FSEK tarafından korunma altında bulunuyor ve başka birinin yazıyı alıp kendisine aitmiş gibi göstermesi, kahramanımızın eseri üstündeki hakkının bu kanun bakımından açık ihlali halini teşkil ediyor. Bu gibi bir durumla karşı karşıya kalınması halinde; “içeriğin yayından çıkarılması ve cevap hakkı” dava konusu edilebiliyor. Pek tabi ki İnternet Kanunu’nun uygulanabilmesi için FSEK kapsamında korunan bir hakkın ihlali gerekmiyor. Genel olarak herhangi bir kanunla korunan bir hakkın ihlali yeterli oluyor. Ya da olayımızdan bağımsız olarak; kanunda açıkça atıfla Türk Ceza Kanunun’da tek tek sayılan yedi suçtan birinin (mesela müstehcenlik, çocukların cinsel istismarı, intihara yönlendirme) işleniyor olması (bu suçlar sınırlı sayıda olarak belirlenmiştir) veya Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlardan birinin işleniyor olması gerekiyor. Bu halde; “erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi” dava konusu edilebiliyor.
Olayımıza dönecek olursak; kahramanımız (içerik nedeniyle hakları ihlal edildiğini iddia eden kişi ), avukatı (ben) aracılığıyla içerik sağlayıcısına, bu kişiye ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebiliyor. İçerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine getirmek zorunda. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılıyor. Bu takdirde; on beş günlük bir süre öngörülmüştür kanunda. Bu süre içerisinde Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak içeriğin yayından çıkarılması ve cevap hakkını kullanmak amacıyla talepte bulunabiliyor. Başvurudan itibaren üç gün içinde duruşma yapılmaksızın hakim tarafından karara bağlanan bu husus, karar kesinleştikten sonra, daha önce yapılan başvuruyu yerine getirmeyen içerik veya yer sağlayıcısına tebliğinden itibaren iki gün içinde içerik yayından çıkarılarak hazırlanan cevabın yayımlanmasına başlanıyor. Sulh ceza hâkiminin kararını burada belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor. İçerik veya yer sağlayıcının tüzel kişi olması halinde, bu fıkra hükmü yayın sorumlusu hakkında uygulanıyor.
Bu kanunun sağladığı tek koruma bu değil tabi… Pek bilinmeyen bir bölge olan bu sanal alemle ilgili bir problemle karşılaşıldığı zaman akla gelen ilk sorulardan biri; “yukarıdaki açıklamalar iyi güzel hoş da bu sorumluları nerden bulacağız biz şimdi sanal alemlerde?” oluyor.
Çok yeni bir düzenleme olan bu kanundaki maddeleri biraz daha irdeleyecek olursak eğer; kişiler ve sorumlulukları bakımından çeşitli ayrılıklara yer verildiğini görüyoruz. En başta işimize yarayan kural; bilgilendirme yükümlülüğüne ilişkin. İçerik, yer ve erişim sağlayıcıları, yönetmelikle belirlenen esas ve usûller çerçevesinde tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait internet ortamında kullanıcıların ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak bulundurmakla yükümlüler. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen içerik, yer veya erişim sağlayıcısına; böyle bir durumun tespit edilmesi halinde Başkanlık tarafından iki bin Yeni Türk Lirasından on bin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası veriliyor.
Şimdi aşağıda sayacağım kişiler/kişilere dikkat!
1- İçerik sağlayıcı
2-Yer sağlayıcı
3-Erişim sağlayıcı
4-Toplu kullanım sağlayıcılarının yükümlülük ve ceza sorumlulukları nedir?
İçerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumludur ancak bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten sorumlu değildir. Meğerki; sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli olsun. Yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir ama yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür. Erişim sağlayıcı; kendisi aracılığıyla erişilen bilgilerin içeriklerinin hukuka aykırı olup olmadıklarını ve sorumluluğu gerektirip gerektirmediğini kontrol etmekle yükümlü olmamakla birlikte; haklı nedenle talep halinde hukuka aykırı içeriğin erişimini engellemekle, Sağladığı hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini altı aydan az ve iki yıldan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla, Faaliyetine son vereceği tarihten en az üç ay önce durumu Kuruma, içerik sağlayıcılarına ve müşterilerine bildirmek ve trafik bilgilerine ilişkin kayıtları yönetmelikte belirtilen esas ve usûllere uygun olarak Kuruma teslim etmekle yükümlüdür. Yükümlülüklerden birini yerine getirmeyen erişim sağlayıcısına Başkanlık tarafından on bin Yeni Türk Lirasından elli bin Yeni Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.
Velev ki bu cezalar veriliyor olsun… Kanun yeterli mi ya da uygulamada ne gibi sıkıntılara yol açar tartışılır ama; “bir” bu gibi durumlarda “sıfır”dan iyidir.