Çocuk pornosu, çocuk pornosu, çocuk pornosu, çocuk pornosu!…İsmi bile insanın tüylerini diken diken etmeye yetiyor. Hani bazı kelimeleri arka arkaya sürekli söyleyince manasını yitirir, hatta komikleşir ya! İçimdeki ürpertiyi kaybetmek, anlamsızlaştırmak, unutabilmek için sürekli tekrar ediyorum; çocuk pornosu, çocuk pornosu, çocuk pornosu, çocuk pornosu…Ama ne yazık ki bu sefer öyle olmuyor, söyledikçe daha bir kanım donuyor neredeyse. Bir kere içinde ‘çocuk’ var. Masumiyet, saflık, temizlik, gelecek, ümit, hayata dair tüm güzellikleri çağrıştıran ‘çocuk’!…

Çocukların istismarı tüm dünya’da oldukça yaygın yaşanan bir gerçek, ancak toplum tarafından çok dikkate alınmıyor ne yazık ki. Belki de bu durumu görmezden gelmek biz yetişkinlerin işine geliyor. Böylelikle vicdanımızı meşgul etmeyerek, kendi gündelik hayatımıza mutlu mesut devam ediyoruz.

Ancak halihazırda mevcut olan ve ciddi bir şekilde artarak yaygınlaşan bir gerçek var, görsek de görmesek de görmezden gelsek de ciddi bir gerçek… Çocukların istismarı ve çocuk ticareti üzerine genişleyen ve tüm dünyayı saran bir gerçek. Çocuk seks işçileri ve çocuk pornosu sektörleri. İsimleri bile korkunç olsa da ülkemizde bile varlığı gözler önüne serilmiş olan ve ciddi gelir kaynağı haline dönüştürülmüş sektörler bunlar.

Üstelik, çocuklara yapılan taciz ve tecavüzler, öncelikli olarak sokaktaki yabancı amcalardan ziyade, aile içinden, akrabalardan yada yakın komşu, tanıdıklardan oluyor. Ancak ne var ki toplumsal korku nedeniyle açığa çıkarılamıyor ve yokmuş gibi görülüyor.

Çocuk seks pazarındaki sayının artmasındaki en önemli sebep, HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıkların korkusu. Kendisine AIDS bulaşmasından korkan pek çok insan “bakire”lerle ilişkiye girerek korunacağına inanıyor.

Şimdi, çocuk pornosu, yada çocuk pornografisi sadece çocuklarla müstehcen pozları yada görüntüleri içermiyor ne yazık ki…

Aslında çocuk pornosu öyle vahşi bir hale dönüşmüş durumda ki, çocuklarla fuhuş sektörü bile daha hafif kalıyor. Nasıl mı? Belki hatırlarsınız, Alman televizyonlarında birkaç yıl önce bu konu ile ilgili olarak hazırlanan bir programda, kaçırılarak bu sektörün içinde köle haline getirilmiş olan bir kız çocuğunun konuşması oldukça yankı uyandırmıştı. Çocuk kendisine defalarca yapılan ve o sırada kamera ile kaydedilen tecavüzleri dehşet içinde anlatıyordu. Daha acısı ise çocuğun şahit olduğu bir başka çekim… Başka bir çocuğa bir yandan tecavüz edilirken, diğer yandan da bacağının elektrikli testereyle kesilerek koparılması ve çocuğun ölümü. Tabi bunların her anının da kameraya kaydedilmesi…

Akıl alacak gibi değil, bu nasıl sapkınlık, nasıl bir vahşettir böyle.
Çekilen bu pornografik filmlerin sadece çocukların tecavüz sahneleri ile dolu olmasının ötesinde, bu çocuklar üzerinde yapılan böyle sadistçe eylemler ve vahşice katledilme sahnelerinin yer alması dehşet verici. Üstelik, bu çocuk pornografisi içeren video kasetlerinin satışı, içeriğine göre; tecavüz, işkence ve öldürme sahnelerine göre yirmibeşbin Euro ile milyon Euro arası değiştiği söyleniyor. Daha da kötüsü, bu gerçek filmlerin sipariş üzerine yaptırılması… Fazla paranın getirdiği, ne yaptığını bilmezlik, amaçsızlık ve sapıklığın hangi boyutlara vardığınının çok acı bir göstergesidir maalesef bu durum.

Çocuklarla fuhuş sektörünün uzak doğuda özellikle de Tayvan’ da çok yaygın, aleni ve ucuz olduğu, dünyanın her yerinden işadamları ve turistlerin sırf bu nedenle, oralara akın ettiği bilinen bir gerçekti.Ancak yapılan araştırmalar sonucu tüm dünyada yaygınlaştığı gerçeği ile yüzyüze kalıyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre; dünyada ortalama 3 milyon çocuğun seks işçiliği yaptığı tahmin ediliyor. Çocukların cinsel sömürüsünde başı Asya ülkeleri çekerken, sektör haline gelen çocukların cinsel sömürüsü için Avrupa’dan Asya’ya her yıl binlerce erkek seks turizmi için gidiyor. Bir başka ürkütücü gerçek ise her yıl Avrupa ülkelerine Uzak Asya’dan çocuk seks işçisi ihraç edildiği iddiaları. Çocukların seks işçisi olarak kullanılmasında Asya’yı Latin Amerika ve Afrika izliyor.

Peki ya ülkemiz ? 

Ülkemiz de artık bu gerçekle tanışmış durumda.MSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Esin Kuntay ile Doç. Dr. Güliz Erginsoy’un yaptığı araştırmalara göre, sadece İstanbul’da 500 kız çocuğunun seks işçisi olarak çalıştığı ortaya çıkmış durumda. On bir ay boyunca Emniyet Müdürlüğü, Asayiş şubesi Ahlak ve Kumar Bürosu ile Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi’nde araştırmalar yapan Prof. Kuntay ve Doç. Erginsoy, bu çocukların 30’u ile yüz yüze konuşmuş, 80’inin de adlarına ulaşmış durumda. Araştırmaya konu teşkil eden 30 çocuktan birinin ilk cinsel deneyinin 10 yaşında gerçekleştiğinin ortaya çıkması, araştırma sahiplerini bile şaşırttı.

Yapılan diğer araştırmalar, çocuk pornosunun vardığı boyutu, tüyler ürpertici bilgilerle ortaya koyuyor: İnternette yayın yapan ve sayısı 100.000’in üzerinde çocuk porno sitesi var. Online pornografi yayınlarının %19’u,3 yaş ve altı çocuk görüntülerini içeriyor! Her gün 5 yeni, toplam 20.000 çocuk internet üzerinde cinsel tacize uğruyor. Internet üzerindeki çocuk pornosunun 2004 yılındaki geliri 20 milyar doların üzerinde ve bu rakam, online müzik endüstrisinin elde ettiği gelirin 7 katı.

Savunucuları da var!..

Bir de özgürlüklerin kısıtlanmaması gerektiği, ayrıca yasakların daha cazip olduğu gerekçesiyle bu yayınların engellenmemesi gerektiğini savunanlar var. E yanianimasyon görüntülerle hazırlanan filmlerden bahsediliyor olsa bu görüş, uzmanlarca tartışma konusu belki olabilir. Ama gerçek çocuklara uygulanan sapkınlık ve vahşetle dolu bu gerçekfilmleri savunmak şöyle dursun, tartışması bile söz konusu edilemez…

Peki bu sapkınlık ve vahşet dolu filmlerin müptelaları, köşebaşında bekleyerek, uygun bir av bulup hemen gördüklerini uygulamak üzere pusuya mı yatmış durumdalar? Çünkü bazı kişiler, seyretmekten bir zarar gelmeyeceği,, bunları izleyen herkesin, gördüklerini uygulamaya kalkışmayacağı görüşündeler. Nasıl oluyor anlamıyorum ama bu vahşeti seyretmeyi bile kabul edilebilir bir durum olarak görüyorlar!…

Uzmanlarsa şöyle cevap veriyor bu duruma :Görüntülerin gücü!…Nasıl seyrettiğimiz, dinlediğimiz güzel film ve müzikler bizi etkileyip hayatımıza olumlu katkıda bulunuyorsa, korku filmleri bilinçaltımıza yerleşebiliyorsa, bu tür filmlerin de insanı bir şekilde etkilemeyeceğini düşünmek imkansız. Bazı kişiler yaşamlarındaki duygusal boşluktan dolayı bu sapkın fikirlere bağlılık gösterir. Porno sektörünün hedefi de budur: Öncelikle bu boşlukları doldurup, daha sonra bağımlılık yaratmak. Bu tür filmleri, görüntüleri seyretmek alışkanlık haline geldiyse kişide sektör tam anlamıyla başarıya ulaşmış demektir. Peki ya sonrası? Dr.Victor Cline bağımlılık sürecini şu şekilde parçalara bölmüş;

Bağımlılık:Porno yaşamın bir parçası olur, kurtulunamaz bir türlü.

Daha fazla isteme: Daha fazlası istenir. İlk başlardaki iğrenç düzeyli pornolar artık çekici gelir.

Duyarlılığın azalması:Seyredilen görüntülere karşı hissizleşilir. En ileri düzeydeki porno bile artık heyecan vermez.

Davranışlara yansıması: Kritik nokta burasıdır. Gördüklerini uygulamak isteği başlar… Filmler ve görüntüler yerlerini gerçek uygulamalara bırakır…

Ve ne yazıktır ki bu filmlere bağımlı olan kişiler sokaklardaki işsiz güçsüzinsanlardan ziyade okumuş, toplumda saygın yerlere sahip, hatta bir çoğu eğitimci, saygı gören vatandaşlar…

 

Peki bu tüyler ürpertici konu karşısında hiç mi bir şey yapılmıyor?

Elbetteki koruyucu ve önleyici uygulamalar ve çabalar da var. Bazılarını şöyle sıralayabiliriz :

-1989 da hazırlanmaya başlanan Birleşmiş Milletler in öncülüğünde 191 ülkenin kabul edip altına imza attığı ‘ Cocuk Hakları Sözleşmesi’ bu konuda atılan en büyük adımdır. Bu sayede ilk kez çocuklar, birey olarak tanınmıştır. Bu sözleşme 3 bölümden oluşur ve 54 maddeliktir. Kabul eden ülkeler kanunlarında bu konuyla ilgili gerekli düzenlemeleri yapacaklarını da taahhüt etmektedirler.

-Mağdurlar için dünyanın çeşitli yerlerinde Çağrı Merkezleri kurulmuştur.

– Son dönemlerde, Polis teşkilatları, internet üzerinden küçük çocukları kandırmaya yönelik girişimlerde bulunan şahışları yakalamak üzere, kendilerini çocukmuş gibi tanıtarak bu kişilerle chatleşmek suretiyle oldukça başarılı operasyonlar düzenlemekte ve bu kişileri yakalamaktadırlar.

www.lightamillioncandles.com Internette yaygınlaşan çocuk pornosuna karşı savaş açan ICMEC (International Center for Missing and Exploited Children) bu olaya dikkat çekmek için ses getirecek yayılımcı kampanya başlattı. Kampanya, 31 Aralık 2006’ya kadar 1 milyon mum yakmayı hedefliyor.
Kampanyanın amacı hükümetin, politikacıların, finansal şirketlerin, internet servis sağlayıcılarının, teknoloji firmalarının ve yasa uygulayıcılarının dikkatini çekmek ve internet üzerindengerçekleştirilen çocuk pornosunu yok etmek. “Çocukların internet üzerinden cinsel tacize uğramasına son vermek için siz de bir mum yakın!”

“Internet çocuk pornosunun masum kurbanları kendileri için konuşamazlar. Ama siz konuşabilirsiniz. Yardımlarınızla bu şeytani ticareti yok edebiliriz. Paranıza ihtiyacımız yok. Desteğiniz için mum yakmanız yeterli. ” diyorlar. Şu an yakılan mum sayısı, 1.247.000 i geçmiş durumda vekampanyaya katılım hızla devam ediyor. Getirisi çok yüksek olan bu sektörü, bu şekilde yok etmek belki mümkün olmayacak ama hiç değilse kamuoyunda gündem yaratmak ve kanayan yaraya parmak basarak ses duyurmak için çok önemli bir girişim. Linke tıklayın ve bir mum da siz yakın!… www.lightamillioncandles.com,

Bu yazıyı hazırlamayı tüm çocuklara karşı kendime bir borç olarak gördüm. Herkesi de bu konuda sorumlu olmaya davet ediyorum. Çevremizde bu tür eğilimli kişileri fark edersek, yada tacize maruz kaldığını düşündüğümüz çocuklar olursa, vakit kaybetmeden yetkililere ulaşalım.

Nerelere bildirebiliriz?

ALO IMDAT:0216 450 54 54

Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği :Bu konuda en etkin çalışmanın yapıldığu merkez burası. Tüm Türkiye genelinden 24 saat çağrı kabul ediyor. 0216 450 54 54 numaralı ‘Alo imdat’ hattının ucunda, çoğunluğu hukuk, tıp ve psikoloji öğrenimi gören 18 genç var. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Polat’ın gözetiminde 3 haftalık bir eğitim aldıktan sonra göreve başlayan öğrenciler, itismara konu olan durumlarla ilgili her türlü ihbarı kabul edip vakaları derhal gerekli birimlere; çocuk polisi ve sosyal hizmet kurumlarına bildiriyor ve bildiriden sonra da takibini yapıyor. Dediğim gibi 24 saat hizmetteler.

SHÇEK: 183

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK) 183 numaralı telefon hattı da aynı kaygının ürünü. Acil durum hatlarından da aranabilen bir numara olmasıyla birlikte ne yazık ki sadece mesai saatleri içinde çağrı kabul ediliyor.

Polis İmdat : 155

İstanbul Çocuk Şube Müdürlüğü :0216 492 71 85

Bu toplumunun fertleri olarak, bu konularda fark ettiğiniz,şahit olduğunuz, şüphelendiğiniz her türlü durum için hiç tereddüt etmeden yetkili yerleri aramanızı rica ediyorum.