1995 yılında kendini tanıma yolculuğu açılmıştı ve karşıma çıkan ilk bilgilerden birisiydi: Aura ve çakralar. Hatta MS. 2150 kitabını okuyup da orada birbirlerinin aurasını nasıl gördükleri bilgisini alınca aura görmek için çokça çabalamıştım. Yok siyah fonda dene, yok yoğunlaş… Bir sürü yöntem denedim de olmadı. 🙂 Sonrasında ise AVS gibi sistemler çıktı ve artık auranız avcunuzdan ölçülebiliyordu. Evet, onca çabaladık da olmadı fakat koy sol avcunu makinaya ve o sana auranı bir güzel okusun ile aurayı görebilmiştik çok şükür. Yine Kirlian fotoğrafçılığını da çokça duyduk bu süreçte ama ben birebir şahit olmadım bu fotolara. Şimdi ise teknolojinin ruh ile birleştiği noktalarda Biofeedback cihazları her yerde.

Keza Rus araştırmacı Konstantin Korotkov, auranızı sadece parmak ucunuzdan ölçen bir cihaz geliştirmiş. Yani bizim bir zamanlar “Var mı yok mu?” diye biraz soru işaretli baktığımız, “çok bilenler”in “Aman geç bunlar hikaye” dedikleri konular “ruhsal fantezi”den öte teknolojiyle buluştuğu yerlere doğru geldi çoktan. 50 sene önce cep telefonu nasıl bir fanteziden ibaretse ve de şimdi bizim için günlük sıradan bir cihaza dönüştüyse, bir 50 sene sonra şu anda “doğaüstü” gelen nice konunun günlük hayatımızda doğallaşacağına şahit olacağız.

Bu noktada ruhsal konuları bilimsel yöntemlerle ölçmüş, araştırmış ve somut veriler elde etmiş bilim insanları var. Nice çalışmalar yapılmış bu konuda. Tabii bunların var olduğunu söylediğimizde bazı zihinlerden hemen “Saklanıyor di mi bu bilgiler?” yanıtı geliyor. (Bakın soru bile değil, yanıt.) Yo, hayır. Girin internete araştırın bakın. Hepsi duruyor. Sadece birilerinin araştırması, bu konunun üzerine eğilmesi gerekiyor. İngilizce olarak o kadar güzel kaynaklar var ki. Başka dillerde olanları bilmiyoruz bile. Yani hemen “saklıyorlar, gizliyorlar” deyip sorumluluğu bir yerlere atmak yerine, “araştırmıyoruz, incelemiyoruz” dememiz bizi ruhsal olarak daha geliştirir. Bir saatlik araştırmada bile o kadar çok veriye ulaşabilirsiniz ki…

Nitekim SATH Bilinç Okulu’nda bilimsel bilgilerle ve kuantum fiziği ile ruhsallığı kavuşturup sunduğumuz “Kainatın Aynasında İnsan” atölyesinin hazırlığı esnasında karşıma çıkan ilk isimlerden biriydi Valerie Hunt. Bir üniversite profesörünün çakraları bilimsel yöntemlerle ölçtüğünü söylüyordu izlediğim yayın. Bir anda kaşlarım havaya kalktı: Nasıl yani? Çakraları da mı ölçmüşler? Nasıl yapmışlar? Kim bu kadın? Sorularıyla Valerie Hunt ismini araştırmaya başladım ve karşıma öncü bir bilim insanının portresi çıktı.

Valerie Hunt Kimdir?

Valerie Virginia Hunt, beden ve zihin arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik yaptığı çalışmalarla tanınan bir Amerikalı bilim insanı. Özellikle biofeedback, psişik fenomenler ve insan enerji alanları konularındaki çalışmalarıyla biliniyor.

1936 yılında doğmuş. Fiziksel terapi alanında doktorasını tamamladıktan sonra UCLA’da öğretim üyeliği yapmış ve özellikle insan enerji alanlarına olan ilgisiyle tanınmış. Araştırmaları, insanların bedenlerinin çeşitli enerji alanlarından oluştuğunu ve bu alanların sağlık, hastalık ve genel iyi oluş üzerinde etkili olduğunu öne sürmüş.

Hunt, özellikle elektromanyetik frekansta yayılan zayıf biyoelektrik sinyalleri üzerine yoğunlaşarak, bu sinyallerin insan sağlığına etkilerini araştırmış. Bu çalışmalar, biofeedback ve elektriksel beyin aktivitesi gibi alanlarda yeni anlayışlar geliştirmeye yardımcı olmuş. Ayrıca psişik fenomenler, meditasyon ve zihinsel farkındalık gibi konularda da araştırmalar yürütmüş. Vücudun yüksek frekanslı enerji alanlarını biyoenerji desenlerinin spektral analiziyle tespit etmek ve kaydetmek için gerekli protokolleri ve enstrümantasyonu geliştiren ilk kişiymiş.

Sözsüz iletişimin nöromusküler desenlerini keşfettmiş ve çığır açan araştırmaları, enerji alanı bozuklukları, hastalık, duygusal patolojiler, insan alanı iletişimi ve bilincin enerji spektrumu arasındaki ilişkinin ilk gerçekten bilimsel anlayışına yol açmış.

Hunt, insan bedeninin çeşitli bölgelerinden elektromanyetik sinyalleri ölçerek, bu sinyallerin farklı durumlar ve duygusal durumlarla nasıl ilişkilendirilebileceğini araştırmış. Özellikle meditasyon gibi zihinsel aktivitelerin, bu elektromanyetik sinyallerdeki değişiklikleri nasıl etkilediği üzerine çalışmış.

Yine biofeedback tekniği ile insanların bedenlerini kontrol etmelerini ve enerji dengesini sağlamalarını öğrenmelerine yardımcı olmayı amaçlamış. Bu çalışmalarla insanların kendi enerji alanlarını fark etmelerini ve yönlendirmelerini sağlamayı hedeflemiş. Ayrıca psişik fenomenler ve enerji iletişimi konularında da çalışmış. Bu tür araştırmalar, telepati, telekinezi gibi fenomenleri incelemeyi amaçlar.

Hunt, ritüelistik şifa yöntemlerini ve mistik inançları analiz etmek üzere yurtdışında araştırmalarına devam etmiş. Asya, Güney Amerika, Afrika ve Pasifik Adaları’nda bulunarak çalışmalarını sürdürmüş. Dr. Hunt, NASA için danışmanlık yapmış, ABD Sağlık Eğitim Departmanı’nda görev almış, 20 tıp koleji ve üniversitesinde dersler vermiş, Iowa Üniversitesi, Columbia Üniversitesi ve U.C.L.A’da profesörlük unvanları almış ve Marquis Who’s Who listelerinde Amerika ve Dünya (Eğitim, Tıp ve Sağlık, Bilim ve Mühendislik) kategorilerinde onurlandırılan isimler arasında yer almış.

Hunt’ın en tanınmış eserlerinden biri, “Infinite Mind: Science of the Human Vibrations of Consciousness” (Sonsuz Zihin: İnsan Bilincinin Titreşimlerinin Bilimi) adlı kitabı. Bu kitapta Hunt, insanların enerji alanlarının nasıl çalıştığını, beden-zihin etkileşimini ve psişik fenomenleri ele alarak geniş bir bakış sunuyor.

Yazımızın ikinci bölümünde bu kitaptan yola çıkılarak Dr. Hunt’un nasıl çalışmalar yaptığını, çakraları nasıl ölçtüğünü, araştırmalarla daha başka nasıl keşiflerde bulunduğunu anlatalım.