Dün nette şöyle bir yorum okudum Gürcistan maçı ardından: “öyle kaotik bir futbol oynuyoruz ki rakip takimlar da ne oynadığımızı çözemiyor. Bu yüzden bizi yenemezler, biz kendimize yeniliriz.” Sonrasında girip BBC’de taraftar yorumlara baktım: “Turnuvadaki en güzel maçtı. Her şey vardı. Futbolu niye sevdiğimizi hatırlattı.”

Bizde sistem taktik maktik yok, bam bam bam. Kimin ne yaptığı belli olmadığı için her an her şey mümkün. Tüm ülke hocaya niye değişiklik yapmadı diye saydırırken hop birisi çıkıp bir gol atıyor, her şey değişiyor. Her şey Allah’a emanet, işin güzeli de emanetin sahibi de bizi görüyor gibi. Yani olması normal mantıkla mümkün görünmeyen ne varsa bizim maçlarda oluyor.

Dün bir ara baktım bizim topçular halı saha maçı yapar gibi yürüyorlar. Gürcüler de uymuş bize, hanımdan izin alıp gelmiş defansta duran göbekli dayı misali bekliyorlar geride öylece. Dünyada böyle futbol kalmadı diyorsun ama oluyor işte.

Esasında hepsinin ötesinde dünkü maçta ruh vardı. Artık mekanikleşmiş robotlaşmış futbolda özlenen şey bu aslında. Ruhu özlüyoruz. Bizde de bu ruh var. Yani gönül istiyor bir yandan bir sistem takımı olsak diye ama yok, bizim fıtrat böyle değil. Şu anda takım finale kadar da gidebilir, gruptan da çıkamayabilir. Kimse kestiremiyor. İşin eğlenceli kısmı da bu. Daha da ötesi bizim ülkedeki yaşantımız da böyle. Sürekli söyleniyoruz ama bir şekilde bir gol oluyor ve çıkıyoruz oradan. Çünkü gerçekten Bizde ruh var. O ruhu alıp, bu kaotiklikten biraz daha düzene evriltebilsek neler neler yaparız bu Dünya için de… Konu biz olunca, denilebilecek şey hayırlısı oluyor.

Elbette ki niyetimiz o güzel ruhu, yüce akılla birleştirip sağlıklı bir toplum oluşturabilmek. Bu süreç ne ruhçuluk ne akılcılık ne duyguculuk ne bedencilik üzere çözülür. Zaten bir şeye -cı eki geldiyse orada o hali yaşamaktan öte ona tutunmak vardır.

Ne vakit ruhu aklı bedeni duyguyu hepsini bir ederiz varlığımızda, o vakit sağlıklı bir yapımız olur. Evet yine çok eğleniriz de dengeli oluruz. Her şeyimizi Allah’a emanet ederiz de o güzel Allah’ın da bize emaneti budur belki de…. 🙂

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...