Normal insan demek, “norm” almış insan demektir. Yani sistem onu almış, bir güzel kendi normlarına göre şekillendirmiştir. Aslında sonsuz olan bir ruh, sistemin koşullarına uygun bir eleman haline getirilmiştir. Normal insan, aldığı normlara uygun yaşar, gider ve sonra da ölür. Onun hayat planı bellidir. Okul, iş, ev, araba, evlilik, çocuk, işyerinde daha iyi bir yer, yazlık, emeklilik, torun, iyi bir mezar yeri… Hayalgücünün, sorgulamanın, düşünmenin, kim olduğunu araştırmanın yeri yoktur hayatında. Çünkü bunlar anormal işlerdir. Sistem anormalleri istemez, çünkü anormaller tehdittir işleyiş için. Hele ki sisteme aykırıysa birey, hepten dışlanır, ötelenir, itilir, reddedilir…

Bununla birlikte normal insan şunun hiç farkına varmaz. Hayatındaki her şey ama her şey, bir zamanlar anormal olarak damgalanan insanların hayalgücünün eseridir. Mesela şu anda kullandığı bilgisayarın atasının Blaise Pascal’ın yarattığı hesap makinası olduğunu bilmez. Babası onun dillere eğilmesini isterken o direnmiş ve matematiğe yönlenmiştir. Sonuçta da babasının inadını kırmış ve en sonunda bir hesap makinası yaratmıştır. Peki ya kullandığımız Windows? Harvard’dan atılan Bill Gates’in hayalgücünden çıkmadı mı? Ya da elektrik? Nikola Tesla adlı çılgın mucidin eseri değil mi? Aaa bir de iphonelar var. Steve Jobs adlı yine anormal bir adamın eseri bu. Bir de Facebook var di mi? Mark Zuckerberg adlı yine okuldan atılmış bir gencin, kız tavlamak için kurduğu site… Bir de selfie çektiğimiz kameralar var. Mozi adlı bir Çinli’nin MÖ 500lerde kullandığı “camera obscura”ya kadar gider bizim selfielerin tarihi… Hatta o kadar öteye gitmeyin. Şu an üzerinizdeki don bile birisinin hayalgücünün eseri…

Ama normal insan bunları bilmez. Önüne sürüleni alır ve kullanır. Tüm hayatını başkalarının hayalgücünden çıkanları elde etmek için geçirir. Kendisi diye bir şey yoktur çünkü. Geleneğin ve toplumsal ritüellerin idaresinde, zihin yönlendirenler nereye çekmek isterlerse, oraya giderek tamamlar ömrünü. Mümkünse çocuklarını da öyle yetiştirmek ister. Tek amacı vardır, bir konfor alanı yaratmak ve oradan hiç çıkmamak…

Ama gelişim konfor alanlarından çıkmayı göze aldığınızda ortaya çıkar. Hayatınız boyunca yapmaya çalıştığınız o gemi, marinada bağlı kalmak için değildir elbet. Marina güvenlidir, ama tekne sonsuza kadar orada kalsın diye yapılmamıştır. Arada ikmal almak içindir o marina…

Hatırlıyorum da lisedeyken arkadaşlarım arasında bir anket yapmıştım ve sormuştum: Üç dilek hakkınız olsa, neler dilerdiniz demiştim. Ağırlıklı yanıt: iyi bir iş, iyi bir eş, güzel bir ev, iyi bir araba… etrafında dönüp durmuştu. Çoğu çok yetenekli, özellikle de yaratıcı güçleri çok yüksek insanlardı. Şimdi bakıyorum da daha 40’ına gelmeden bunların hepsini elde etmişler. Ama konuştuğumda mutlular mı, memnunlar mı? Çoğu hayatını sorguluyor. Yani bir amaç arıyor kendine… Çünkü yaratıcı güç evrenin en büyük armağanlarındandır ve su gibidir. Onu kullanırsanız hayatınız zenginleşir ve çevrenizi de zenginleştirirsiniz. Ama kullanmazsanız su gibi kokar ve içten içe çürütmeye başlar sizi…

İşte norm almak ve normal olmak böyle bir şeydir. Kullanmadığınız güç sizi çürütür içten içe. Senaryonuzu tamamlarsınız ve ayrılırsınız bu gezegenden. Elbette ki böylesini seçmişseniz başım gözüm üstüne. Ama ben bu dünyada çok farklı şeyler yapmaya geldim deyip de konfor alanlarına saklanmayı, o güzelim gemilerini marinalarda bağlamayı seçenlerdenseniz; bilin ki evren sizi çok sıkı dürtmeye hazırlanıyor. Hadi bakalım, yolculuk vakti, kaldır poponu diyerek… Bu yüzden şu dönemde rahatsızsanız, bilin ki o rahatsızlığın ardında çok büyük bir armağan gizli. Hem de çok büyük…

Artık konfor alanlarından çıkma zamanı geldi… Yaratıcı enerjileri köklemenin ve etrafı güzelleştirmenin vakti geldi… Dünyanın anormallere, çatlaklara ihtiyacı var… Hemen ŞİMDİ!!!…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...