Felicita (mutluluk)
é tenersi per mano andare lontano la felicita
(…elele tutuşup uzaklara gitmek, mutluluk)
é il tuo squardo innocente in mezzo alla gente la felicita;
(…insanların arasında senin masum bakışın, mutluluk)
é restare vicini come bambini la felicita, felicita
(…çocuklar gibi hep yanyana kalmak, mutluluk, mutluluk!)
2005 Mayısına kadar İtalya ve İtalyanlar hakkında tek bildiğim pizzaları, makarnaları, Sezar, Pavarotti ve Papa II. Jean Paul iken şu an bir İtalyan karısı olarak Roma’daki kayınvalidemle telefonda “Mamma mia!” naraları atarak sohbet ediyorum. Kim inanırdı?
28 yaşında, 2,5 senelik bir ilişkiyi daha çöpe atmış ve artık evlenmeyeceğine kesin kanaat getirmiş olarak “nerde akşam, orda sabah” modunda yuvarlanıyordum. Liseden eski bir arkadaşım “dur seni bir İtalyanla tanıştırayım” dediğinde, eğlence olur düşüncesiyle işgüzarlığına ses çıkarmadım. İlk görüşte etkilendim. Uzun boylu, yosun gözlü, muhteşem bir gülüşü olan, Türkiye’ye çalışmak için gelmiş, kibar konuşan bir İtalyan. Ortak dillerimiz Fransızca ve İngilizceydi. Aşkın dili olduğundan mıdır nedir, biz Fransızca anlaştık. O an için yavaştan almaya çalışan, sonradan öğrendiğime göre aşık olmaktan korktuğu için benden uzak durmaya çalışan bu İtalyanı, kız arkadaşlarımın da gazıyla aramaya sormaya başladım. “Çocuk Avrupalı, sen onu ara, sen çıkma teklif et, yanlış anlamaz” ara gazlarına harfiyen uyup epeyi peşinden koştum. Gurur, çekinme, utanma hak getire… Ne de olsa İtalyandı… Ne de olsa bugün var yarın yoktu… Ne de olsa amacım sadece ve kelimenin tam manasıyla portföyüme bir yabancı eklemekti. Ve nasıl olsa artık evlenme gibi bir merakım kalmamıştı. Nereden bilebilirdim onu aslında bana bağlayanın bu kendimden emin, ne istediğini bilen, özgür kız hallerim olduğunu…
Hadi kendinize itiraf edin kızlar. Tüm otuzuna merdiven dayamış ve paçası tutuşmuş Türk kızları, “Ben geleceğe dönük bir ilişki arıyorum, artık evlenebileceğim erkeklerle çıkmalıyım” zihniyetiyle yaklaşmıyorlar mı erkeklere? Ya da “önce o arasın, çıkma teklifini erkek eder, ilk geceden olmaz beni hafif sanmasın” gibi eskimiş tabularla hareket etmek, kabul etmediğimiz bu kapalı zihniyete karşı bizi 1-0 mağlup bırakmıyor mu? “Eeee zamanında çok haltlar karıştırdı, bak evde kaldı” damgasıyla yalnız kalmak mı sonumuz?
Aradığınız, evde atletiyle televizyon karşısında mutfaktan kendisine taşıdığınız abur cuburları döke saça yiyerek göbeğini kaşıyacak, haftada bir yıkanan, kendi ailesi ve arkadaşları sizinkinden önce gelen, size giydirmediği halde karşı masadaki mini etekli kızın bacaklarına yalanarak bakan, gittiğiniz üniversiteyi/kursu yaptığınız işi küçümseyen ve aslında hep bir adım geride durmanızı bekleyen bir adamsa devam edin doğru yoldasınız. Değilse yazıyı okumaya devam edin. Kızlar, (ve artık dünyanın böyle dönmeyeceğine ikna olan ve yeni düzene ayak uydurmak isteyen, bir bilenden örnek almak isteyen genç beyler!) karşınızda İtalyan erkekleri…
Bırakın, size kendinizi kraliçe gibi hissettirsinler
Tutku, onları tanımlamak için seçeceğim ilk kelime olurdu. Yani bilirsiniz soyutlaya soyutlaya soyutlarsak sonunda hep elimizde genellemeye yetecek “BİR ŞEY” kalır. Fransız demokrasisi, Amerikan rüyası, Japon teknolojisi, Çin ekonomisi, Rus kızları, Arap petrolü, Brezilya poposu ve İtalyan erkeği!
İtalyan erkeği tutkuludur. Tavlamak, flört etmek, baştan çıkarıcı sözler söylemek onların en iyi oldukları alanlardır. İlgi ve sevgilerini göstermeyi çok iyi bilirler ve bu konuda oldukça yaratıcılardır. Düşünce ve davranışlarıyla alıştığımız Türk erkeğinden ayrılırlar. Üstelik diğer Avrupa ülke erkekleri gibi de soğuk değildirler. Sıcakkanlı, güleç ve kibardırlar. Kıskançlık dozunu bizimkiler gibi aşmazlar. Dekolte giymeniz ve tüm bakışları üzerinize toplamanız onu delirtmez, olsa olsa onore eder. Kadın-erkek ilişkilerine yaklaşımları insancıldır. Doğal olarak sizi, sizin en yakın kız arkadaşlarınızı ve hatta en yakın erkek arkadaşlarınızı olduğu gibi kabul ederler. Aile onlar için önemlidir bu yüzden sizinkine de saygısızlık etmezler.
Seçme şansınız olursa bir dönem ailesinden ayrı yaşamış olanları tercih edin. Aşçılıkta kusursuzdurlar. Sizi kadınlığınızdan utandırdıkları bile olur. Temizliğe yardım ederler. Ne de olsa siz de çalışıyorsunuzdur ve ancak buna, hayatı gerçekten paylaşmak denebilir.
Yalnız bunlara karşılık bizimkilerde çok işleyen namus pozları İtalyan erkeklerine asla sökmez. “Muhitime geldik çek elini!”, “Dudaktan öpme bir gören olur”, “Sende kalamam, gece yarısı eve dönmem lazım”, “Sen hayatımdaki ikinci erkeksin” gibi cici kız jargonları onları en çok sınırlandıran, cendereye sokan ve soğutan şeylerdir. Beklentileri dürüst, açık, sıcak, canlı, şehvetli sevgililerdir. Ne mutludur ki bu özelliklerin hepsi de Türk kızının asil kanında gizlice akmaktadır!
Şu çılgın İtalyanlar..
İtalyanları pek kaba tabirle “bizim Avrupa Birliği’ne girmiş halimiz” diye bir çırpıda tanımlayabilirim.
İtalyanlar’ın kökeni Etrüskler’e uzanır, sonrasında ise dünya alemi dize getiren Roma İmparatorluğu, sarıp sarmalanan beyaz çarşafların, cumhuriyetin, gladyatörlerin, rönesansın doğduğu yer olmuş. Klasik ve rönesans sanatının beşiği, Katolik mezhebinin merkezi, modası, “pasta”sı, futbolu ve arabalarıyla nam salmış bir ülke. Yüzölçümü bizden küçük, başkenti Roma’nın nüfusu bile bizim köy dediğimiz İzmir’den az bu ülke, Avrupa’dan Akdeniz’e doğru “pretty woman”ın çizmesi misali bir çıkıntı ile belleğimize kazınmıştır.
Türkiyenin batısından doğusuna gidildikçe gözlenen değişim, İtalyanın kuzeyinden güneyine gidildikçe de gözlenir. Kuzeyde bir Alman gibi soğuk ve çipil çipil bakan zengin ülke insanı, güneye gidildikçe tembelleşmeye, kavruklaşmaya ve çok şükür bize daha çok benzemeye başlar. Kuzey daha gelişmiş, daha temiz, daha çalışkan ve daha düzeyliyken güneye gittikçe iki pencere arası çamaşır sallandırmalar, graffitiler, kavgalar artar. Çok yadırgamamak adına orta bölgelerden seçim yapmanız menfaatinize olur. Ancak denebilir ki genel olarak İtalyanları dünya alem içinde, erkek kadın farketmez, havalı kıyafetleri, solarium tenleri ve yüksek sesle konuşmalarıyla kesinlikle ayırt edebilirsiniz.
Dil dile değmeden dil öğrenilmezzz:)
Hangi ata söyledi bilmiyorum ama bu söze hastayım.
İtalya’da ne dil konuşulur? İtalyancaaaaaaaa!!! diyenler yanılıyor. Allah sizi inandırsın İzmir-Urla mesafesi kadar, birbirinden 50 km uzak iki şehir insanı kendi diyalektinde konuştuğunda birbirinin dilini anlamıyor. “Höh artık” dediğinizi duyar gibi oluyorum, ama cidden abartmıyorum. Allahtan televizyon icat olmuş, bunların memleketine de dil konusunda bir standart gelmiş. Siz burdan İtalyanca öğrendim diye gidiyorsunuz ama daha Romalı’nın kendisi Sicilyalı’nın ne dediğini anlamazken siz etrafınızda konuşulan şeylere mal mal bakarken buluyorsunuz kendinizi..
Ama hakkını vermeliyim müzikal bir dilleri var. İngilizceden başka yabancı dil bilmeyen bir arkadaşım, “iki Almanı konuşurken duyduğumda istiyorlarsa yemeğin tuzundan bahsediyor olsunlar, birbirlerine küfrediyorlarmış gibi;iki Fransızı sanki hep birbirlerine aşklarını ilan ediyormuş gibi; iki İtalyanı ise illaki önceki akşam nasıl yiyip içtiklerini ve eğlendiklerini anlatıyormuş gibi algılıyorum” diyordu. Denemek için RAI1 kanalından haberleri izlemek bedava. Bütün kelimelerin sesli harfle bitiyor olmasından mıdır yoksa vurgunun hep sonda olmasından mıdır nedir bilmem milletçek konuştuklarında içlerine düşesim gelir. Yine çok özel bir saptama, Oriental ırkların tersine bunlarda kadınlar da erkekler de kalın seslidir. Bir millet toptan mı bas, soprano olur kardeşim? Olur mu olur…
Neyse çok gözünüzü korkutmayayım. İtalyanca okuması ve telafuzu kolay bir dildir. Fransızcadaki gibi bir çuval dolusu harf yazıp (Champs Elisées) sonra 4 ses çıkarmazsınız (Şanzelize). Fransızca ya da İspanyolca bilenler, İtalyancaya artı birle başlar. Zira bu diller birbirine çok benzemektedir. Ama “kardeşim biz bi ingilizce biliyoruz, o da çat pat” derseniz o da harika. Nitekim bu İtalyanlar da ancak bizim kadar yabancı dil biliyorlar. İngilizceleri bizimkinden daha kötü. Biraz tarzanca, biraz vücut diliyle işi kotarır benim vatandaşım! Zaten eğer devamı gelirse bölüm başlığımı hatırlayıp gevşek gevşek gülümseyebilirsiniz.
Tipitip
Dedim ya bu İtalyanlar kendi içinde ikiye ayrılır diye. Hah, kuzeyde daha bir uzun boy, daha bir göz ve saç rengi seçeneğiniz var iken, güneye indikçe kadınlar kalçalanmaya, erkekler de salçalanmaya başlar. Gözler genellikle iri olup çekik göz dediğimiz tiplerin tersine, dış uçları hafif aşağı kıvrıktır. Ten rengi sizi aldatmasın, genelde buğday tenlidirler ama milletçek bir solarium düşkünlüğü içindeler. (Bir ara İtalya’da yaşayan Fatih Terim’in hallerini hatırlayın.) Yazın sereserpe güneşe yatarken kışın kendilerini güzellik salonlarının profesyonel ellerine teslim ederler. Spor, genç yaşlı hepsinin hayatının bir parçasıdır. Her mahallede mutlaka 2-3 fitness salonu bulunur. Bizimki gibi bir rakı kültürleri olmadığı için göbek sorunları da yoktur. (Yazar, Türkiye’ye göbeksiz gelen birçok İtalyan erkeğinin buradaki yaşam koşullarına uyum sağladığında “balkonlandığını” dehşetle izlemiştir.) Bu tutkulu aşıklar, kadınlara hoş görünmek adına ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Moda konusunda da sanat gibi gelişkin bir zevke sahiptirler. Erkekleri bizdeki yaygın tabirle metroseksüeldir. Saç baş son modadır, pembe, eflatun, turuncu renkler, leopar desen, bele oturan gömlek gibi bizce pek efemine bulunan şeyler erkeklerce şık bir şekilde taşınır. Kıyafetler yine italyan stilinin mihenk taşı ayakkabılar ve boyna atılmış/bağlanmış atkı ve eşarplarla tamamlanır.“Moda, insanın kendine yakışanı giymesi”yse, bu giysilerin bu italyanlara neden daha çok yakıştığı konusunda yazarın da bir bilgisi yoktur. Özetlemek gerekirse İtalyan erkeği, birçok kadının hayatının bir parçası olan saç spreyine, maniküre, ponza taşına yabancı değildir.
Yeni nesil şirret İtalyan hatunları
“Tamam ağzımızın suyunu akıttın ama kendi kızları da fıstık gibi n’apsın bu italyan erkekleri bizi?”mi diyorsunuz? Merak etmeyin onların ihtiyacı olan tam da sizsiniz işte! Bu kadar ilgi, alaka, seranat yıllar boyu kendi milletlerinden hatunları şımartmış olsa gerek. İtalyan kızları burunlarından kıl aldırmıyorlar. “Benim hayatım, benim kariyerim, benim fiziğim” diyorlar. Her erkeğin hayali olan geyşavari yaklaşımı, büyük aile hevesini ve özverili anaç tutumları artık sergilemiyorlar. Çünkü ne kadar modernleşmiş olurlarsa olsunlar, hala her İtalyan erkeğinin hayali günün birinde kendi ailesini kurmak ve eve döndüğünde karısını çocuklarla birlikte, sıcak bir yemek ve sıcak bir gülümsemeyle bulmak. İtalyan kızları Vespalarına atlayarak cehennemin dibine kadar gidebilirler. 🙂
Mutlu son…
Hanımlar, şu an size kocamın kurduğu yeni işyerindeki masamdan yazıyorum. Bir bu kadar şirin bir de evimiz var. Evleneli çok olmadı ama insan bu yaşta (32) daha iyi tahkim ediyor ve size söylüyorum bu iş tamamdır. (Durdum durdum turnayı gözünden vurdum.) Şimdilik Türkiye’de yaşıyoruz ama tahmin ediyorum yakında İtalya’ya göçeceğiz. Önümüzdeki 5 yıllık kalkınma planımız içinde 2 tane nurtopu gibi Türk-İtalyan melezi sıpa doğurmak da var. “Yaşım geçti artık, seçimlerimde ödün vermek durumundayım” demeyin. Hele de kendinizden, güzelliğinizden, gösterişinizden, özgürlüğünüzden, aile ve arkadaşlarınızdan hiç ödün vermeyin! Siz alımlı ve ateşli Türk kadınları için mükemmel bir İtalyan koca adayı mutlaka var. Zaman, kabuğunuzdan çıkma vakti. Herşey gönlünüzce olsun. Ciao!!