Mağazamızda çalıştırılmak üzere deneyimli bayan eleman alınacaktır…
Kiralık daire, merkeze yakın, 2. kat, temiz, NOT: Aileye veya kız öğrenciye…
Mağazaların vitrin camlarında ve emlakçıların ilan panolarında gördüğümüz yazıların üçte ikisi bu şekilde. Peki, dünyaya gelen hiçbir insanın belirleme şansının bulunmadığı cinsiyet, neden insanların dünya yaşantılarında önemli ölçüde belirleyici rol oynuyor olabilir?
Elbette baylar ve bayanlar arasında, başta fiziki yapı yönünden olmak üzere pek çok farklılık mevcuttur. Zaten bunun bir sonucu olarak, çok eskilerden beri erkekler dışarıda, yüksek fiziki güç gerektiren işlerde çalışırlarken kadınlar da ev işlerini yapagelmişlerdir.
Ancak ben bunu kastetmiyorum; zaten mağazalarının camlarına bahsettiğim yazıları yapıştıranlar da bunu kastetmiyor olmalılar.
İlk başlarda biraz daha iyimser bakmaya çalışırdım bu tip konulara. Mesela mağazalarında çalıştırmak üzere ille de bayan eleman bulmak için ilan yazanların, “Bayanlar erkeklerden daha temiz olur, mağazayı daha iyi idare eder.” gibi basit bir ön yargıya takılıp kaldıklarını düşünür veya umut ederdim. Belki de gerçekten de öyle düşünüyorlardı o zamanlar. Ama aradan zaman geçti, belki ben de olayları aynı bakış açısıyla değerlendiremiyorum ama eminim ki değişen pek çok şey var. Mesela son zamanlarda çok sayıda mağazanın kapısının önünde bekleyen temiz ve şık giyimli, makyajı ve takıları özenle hazırlanmış, güler yüzlü ‘bayan eleman’lar görür olduk. Üstelik, sadece erkeklere hitap eden mağazalarda değil, hemen hemen her mağazada gözümüze çarpıyor.
İlanı yapıştırmış bir mağazaya girip, patrona soracaksınız:
– İyi günler, bayan eleman arıyormuşsunuz…
– Evet, nasıl yardımcı olabilirim?
– Bu işin kapsamı nedir? İşe girecek elemandan beklentileriniz nedir?
– Siz askerliğinizi yaptınız mı?
– Ben sadece işin niteliklerini öğrenmek istemiştim, çalıştıracağınız elemanın ne gibi bir iş yapması gerekiyor?
– Gelen müşterilere güler yüz gösterip onlarla ilgilenmek, mağazayı temizlemek ve düzenlemek, sabahları mağazayı açıp iş bitiminde kapatmak, gerektiğinde kasaya bakmak, kimi zaman da telefonlara cevap vermek…
– Peki, bu saydığınız işleri, askerliğini tamamlamış bir bay eleman yapamaz mı sizce?
– Şey, … aslında yapabilir de…
– Peki, bayan elemanın yapıp da, erkeğin başaramayacağı nokta ne olabilir sizce?
Ben böyle bir röportaj yapmadım. Yapmış olsaydım, mağaza sahibiyle aramda geçebileceğini düşündüğüm bir diyalog yazdım sadece. Sonunu tamamlamakta da pek bir zorluk göremiyorum ve üzülerek ekliyorum: MÜŞTERİ ÇEKMEK
Evet, benim düşüncem bu fakat buna ekleyeceklerim de olacak. İlk önce bu “müşteri çekme” mevzusuna değineyim:
Bayanlar, eskilerden beri ‘ilgi bekleyen’ taraf olduklarından, her zaman erkeklerin bayanlara ilgi duydukları düşünülmüştür. Bir mağazada çalışan alımlı bir bayan tezgahtarın, bay müşterileri mıknatıs gibi çekeceği, bayan müşterileri ise olumsuz ya da olumlu etkilemeyeceği düşünülüyor olmalı. Tabi durumun bu hale gelmesinde, güzel bir bayan gördüğünde ağzı bir karış açılan ‘avanak’ erkeklerin de payı büyük. Kim bilir, bir mağazanın önünden geçerken, kapıda duran güzel ve şık bir bayan gördüklerinde, “Ulan şu mağazaya bir girsem, şu kız benimle bir ilgilense… Ben de bir gömlek falan baksam (giyim mağazası ise), o arada kızla muhabbeti sardırsam. Sonra, sohbet için bahane ettiğim gömleği alıp, kızı da birer fincan kahve içmek için ikna edip telefonunu alsam. Sonra, gel zaman git zaman kızı tavlasam…” gibi sonu gelmez hayaller kuruyorlardır bizim ‘avanak’lar (Pek çok Türk filmine konu olmuştur, oradan biliyorum.)… Bu bağlamda, mağaza sahiplerinin kendilerince haklı bir gerekçeye sahip olarak bayan eleman aradıkları düşünülebilir.
Bir de tersini düşünelim: Mağazanın kapısında bekleyen yakışıklı mı yakışıklı bir beyefendi… Yani baştan aşağı ‘karizma’… Kesinlikle ama kesinlikle eminim ki, bu beyefendiyi gören bayanların pek çoğunun içi gidecektir; bizimkine bakıp, “Çocuk filinta gibi.” diyeceklerdir içlerinden… Sonra mı? Sonra da, “Biz, peşimizden koşturmak için varız!” diyiverip yollarına devam edeceklerdir.
Evet, bu bayan eleman konusunda erkeklerin yanlış tutumlarının önemli ölçüde etkisi var, buraya kadar her şey tamam. Peki, bu işlerde çalışmayı kabul eden bayanlar, kendilerinin erkeklere yeğlenme (tercih edilme) sebeplerini tahmin edemiyorlar mı? Kendilerinin, az ya da çok, mağaza sahipleri tarafından “müşteri çekme aracı” olarak ‘kullanıldıklarını’ düşünmüyorlar mı?
Biliyorlar ya da bilmiyorlar, düşünüyorlar ya da düşünmüyorlar… Tamam, belki kimileri okul masraflarını çıkartmaya çalışan üniversite öğrencisi, kimileri de evin gelirine katkıda bulunmak için ‘part time’ (belli günlerin belli saatlerinde) çalışmak zorunda kalan insanlar… Ancak bana kalırsa burada suçlu olanlar; hem bu insanlara üç kuruş para verip, onları oltanın ucuna takılacak bir ‘yem’ olarak görenler; hem (eğer o işte çalışmaktan başka alternatifleri varsa ama bunu isteyerek yapıyorlarsa) kendilerini ‘yem’ olarak ortalığa atanlar; hem de oltaya atlayan sazanlar! Bunların yanında, mağazasında iş verdiği insanlar üzerinde kötü emelleri olan, insanlığını yitirmiş şahıslara rastlamak da pek zor değil.
Bir de, bu ‘bayan eleman’ mevzusuna ekleyeceğim “ön yargı” konusu var ki, anlatmakla bitmez; neyse, ben fazla uzatmayayım:
Eskiden beri erkekler dışarıda genellikle fiziki güç gerektiren işlerde çalışırken kadınlar ev işleriyle uğraştılar. Bu ‘ev işleri’ kapsamında yemek yapma, çamaşır yıkamanın yanı sıra, ev temizliği de yaptılar, evin fiziki düzenini de üstlendiler, eve gelen konuklarla da ilgilendiler. Evet, bunun bir sonucu olarak bayanların temizlik, düzen konusunda başarılı olmaları; konuklara nasıl hizmet edilmesi gerektiğini iyi bilmeleri doğaldır. Peki ama bu, erkeklerin bu saydıklarımı başaramayacakları anlamını taşır mı (Erkeklerin elinin daha yatkın olduğu birçok işe bayanların el atmasının gayet doğal olduğunu da hatırlatmamda fayda var) ? Fiziki yönden bir bayandan çok daha güçlü ve dayanıklı olan bir erkek, büyük bir mağazayı temizlemede, düzenlemede başarıyı yakalayamaz mı? Bir erkek, mağazaya gelen müşterilere güler yüzle hizmet verip, onlara gerektiği gibi yardımcı olamaz mı? Tabi ki bunları başarabilir! Zaten bu saydıklarım cinsiyetle değil, insan zekasının ‘sosyal alana yönelmiş’ kısmıyla ilgili şeyler. Gel gelelim toplumumuzda bazı tabuları yıkmak neredeyse imkansız olduğundan; “ ‘kadın’ ve ‘erkek’, zıt anlamlı iki kelimedir. Kadın temizse erkek pis, kadın topluysa erkek dağınıktır…” şeklinde elle tutulur yanı olmayan düşünceler, pek çok insanın bilinçaltına yerleşmiş ve ‘böyle gelmiş böyle gider’ halini almıştır.
Ele almak istediğim asıl konu “ön yargı” olsa da, bunun dışına taşıverdik. Neyse, şimdi “ön yargı” ya daha uygun bir örneğe gelelim: öğrenciye kiralık daireler…
Üniversite bulunan şehirlerde, öğrencilerin kullanımı için kiraya verilen dairelere rastlamak güç değil. Ancak, bu dairelerin %35 – 40’ında, kiralayacak öğrencinin cinsiyeti önemsenmezken, geriye kalanların tamamına yakınında ‘bayan olma şartı’ aranır. Belki evini kiraya verecek olan ev sahiplerinin çoğu, yukarıda belirttiklerime benzer ön yargılara saplanarak, “Kız öğrenci eve iyi bakar, temiz tutar; erkek öğrenci evi hor kullanır ve kirletir.” gibi saçma düşüncelere kapılmaktalar. Ama bir düşünün; siz bir erkek öğrencisiniz ve hayatınızda ilk kez bir ev kiralayacaksınız ve size diyorlar ki: “Sen eve zarar verirsin, evi kirletirsin. Sana ev mev yok!…” İyi ama bunu kim, nereden bilebilir. Saçmalıktan başka ne olabilir ki?
Bir de erkek öğrencilerin çevreye rahatsızlık verebilecekleri düşünülür. Elbette ki kimi zaman toplu halde eğlenmek isteyen öğrencilerin çevreye rahatsızlık verdiği olmuş olabilir ama bu, ev aramak için emlakçı emlakçı dolaşan ve mavi renkli nüfus cüzdanı taşıyan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının birer “potansiyel rahatsızlık” olduğu ya da olması gerektiği anlamına gelmez ki! Hem, kız öğrencilerin de muhakkak çevreye rahatsızlık verdikleri olmuştur; zira bu, sadece erkeklerin yaptığı bir yanlış olmasa gerek.
Sözün kısası, gerek temizlik ve düzen bakımından, gerekse diğer insanlarla ilişki kurma yönünden cinsiyetin hiçbir önemi yoktur. İnsanlarla dört dörtlük ilişki kurup; bir evi ya da mağazayı başarıyla çekip çevirebilecek pek çok beyefendi olabileceği gibi; bunların hiçbirini başaramayacak olan çok sayıda bayana rastlamak da mümkündür. Yazımı, ara sıra gözüme çarpan bir tür araba ilanı ile noktalamak istiyorum:
BAYANDAN SATILIK 1996 model Fiat Uno, temiz, sigara içilmemiş, orijinal…
Madem erkekler aleyhinde o kadar bol ön yargı var, bir taneyi de bize çok görmesinler de, biz de kendi arabamızı uygun fiyata satalım:
1990 model Renault 11 Flash, orijinal, temiz; ERKEKTEN SATILIK, yani ‘MOTORU DEVİRLİ KULLANILMIŞ’…