“Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca” demek güzel de, hangi güzellerin benim olmasını istediğimi biliyor muyum? Yüzü, gözü, kaşı, bacak boyu, vücudu altın orana uygun ve simetrik olan güzeller mi istediğim, yoksa ruhu, sesi, kokusu ve tadı da olmalı mı güzelliğin?
Patrick Süskind “Koku”da, burunla, gözün dışındaki bir organla algılanan bir güzellikten bahsettiğinde önyargılarımıza şaşırmıştık. Güzelliğin geometri dışındaki bileşenlerini yok saydığımızı fark etmiştik. Belki geometri evrenin sırlarının anahtarı olabilir, ama güzelliği tanımlamada tek başına yetersiz. Beş duyunun beşine birden hitap eden bir güzellik imkansız mı? İşte yazının ana fikri: Gördüğünüzde, sesini duyduğunuzda, kokladığınızda, tadına baktığınızda ve dokunduğunuzda güzel bulduğunuz, ve bütün bunların sonucunda birleşmek ve güzelliğinin bize bulaşmasını ve karışmasını isteyeceğimizdir. Karışmak istediğimizdir. Biz olsun, o olalım, bir olalım istediğimizdir.
Hayran olmak, seyretmek gibi pasif bir ilgiyle değil, dokunmak, kullanmak ve sakınmak istediğimizdir.
Bu bir sanat eseri de olabilir, bir manzara da. Herhangi bir obje de olabilir, bir çiçek de. Ama en çok insandır. Çünkü birleştiğimizde hala biz kalmak da isteriz.
Büyük Mimar, gerçekten çok güzel insanlar yaratabilir ve biz de onlara hayran oluruz. Orantısal kusuru olmayan, herkesin beğeneceği Grace Kelly, Claudia Schiffer, ya da insan mimarların da yardımıyla Ajda Pekkan, uzak bakışlı iskandinav mankenler, balerin gibi yürüyen kadınlar. Ama diğer tarafta Sophia Loren, Madonna, Banu Alkan, Venezuella güzelleri, dansöz gibi yürüyen kadınlar var. Salon ve yatak odası ikilemi var. Erkek örnekler de var. James Dean, Don Johnson, Kıvanç Tatlıtuğ güzelliği mi, Jack Nicholson, Robbie Williams, eski Bruce Willis, Özcan Deniz karizması mı?
Hangilerini beş duyunuzla algılamak istiyorsunuz? Enerjileriyle birleşmek istiyorsunuz? Dürüst olun. Güzelliği gözünüz dışındaki organlarınızla algıladığınızda toplumun yarattığı geometrik ölçüler dışında, bu listelerin hangisi daha cazip sizin için?
Hayran olduğumuz güzellik ve sahip olmak istediğimiz farklı. Beş duyu güzelliği altıncı hisle de birleşince güzellik fiziği aşıyor. Soyut güzellik başlıyor. Ama burada da bir sorun var. Soyut güzelliğin herkes tarafından paylaşılan normları var mı? Zulu’larda, Finlandiya’da, Mikonos’ta, İstanbul’da geçerli soyut karakterleri nedir güzelliğin?
Bence sadece bir tane var. Eğer insan kendini güzel buluyorsa, diğerleri de onu güzel bulur. Bir insan çekiciliğine, albenisine, kimyasına, tecrübesine, yatağına güveniyorsa eğer, bunların etkisi algılanan güzelliği inanılmaz düzeyde arttırabilir.
İktidarda olmak, popüler, başarılı, zengin, mutlu, neşeli olmak bir insanı geometrik güzellerden daha çekici yapabilir. Turgut Özal ya da Selahattin Duman, Cem Yılmaz güzel mi? Evet, çünkü vaat ettikleri potansiyel kendilerine bulaşsın diye herkes etraflarında pervane oldu.
“Aslında aradığımız ölümsüzlüktür, eski Mısır’dan bu yana ölümsüzlük ve gençliği başka bedenlerde arıyoruz.” türünden bir ezoterik felsefe cümlesi yanlış olmasa da, aslında, başka insanların enerjilerini oburca istememizin, o insanlardan doğabilecek çocuklarımızın hayatta kalabilme becerilerini arttırabilmek gibi ilkel nedenleri de var.
Özetle, kendi güzelliklerine inanan insanlar inanıyoruz biz de… İşte bu yüzden, materyalizmin ve trendlerin kurbanı olan beğeni köleleri, dönem dönem çok farklı fiziklerdeki insanları güzel bulabiliyorlar. Mesela son 3 yıldır, büyük kalçalı hanımlar artık kendilerini daha güzel buldukları için erkekler de onları daha çekici bulmaya başladı. Medya aracılığıyla pazarlanan güzellik kavramları da var. Ama temeli aynı, ürünlerine inananlar, kendilerini güzel bulanlar daha çok talep görüyor.
Karınlar içeri, dik durun ve göz teması kurun. İddialı giyinin, süslenin, gülümseyin. Aynadaki insanı çekici bulduğunuzda dışarı çıkın. Sır burada işte.
Yalnız dikkat, bir süre sonra alışkanlığa hatta bağımlılığa dönüşebilir. Ve Allah’ın sopası yok, bulunduğunuz ortama hem geometrik hem de enerjetik güzelliğin modellerini gönderebilir. Rita Hayworth, Kylie Minogue, Şenay Akay, ya da Johnny Depp, Brad Pitt ve Kenan İmirzalioğlu gibi.
Ben Şenay Akay’ı tek geçerim, Kylie de plase.