Kaç gündür ayağım üzerine basarken içimi acayip bir huzursuzluk kaplıyordu. Bir gariplik vardı ama bir türlü anlamlandıramıyordum. Ayağıma bir şeyler batıyor gibiydi, ama ayağımda terlik varken bu nasıl mümkün olabilirdi ki…
Bugün ağrı iyice yoğunlaştı. Ayağımın üstüne basarken huzursuzluğum doruk noktasına ulaştı. Fakat ilginç olan şu ki zihnimin bir köşesi sanki hep böyleymiş de daha önce hiç fark etmemişim gibi düşünmeye başlamıştı. Sonra aklıma geldi. Terliğimi aldm elime. Malzemesi sert plastik değil, eva denen bir malzeme. Çok rahat, yumuşak; fakat içine giren dikenleri de hissettiren… Evet, diken. Sorun dikenlermiş. Terliğin altından beş tane diken çıkarttım. Terlik bir yandan hissettirmiş, ama bir yandan da doğrudan diken olduğunu anlamama engel olmuş, ilginç bir koruma mekanizması. Tıpkı zihin gibi…
Ve şimdi o dikenler çıktı ya… Her adımımda şükrediyorum. Nasıl bir huzur geldi anlatamam… Yaşadığımı hissetmeye başladım birden… Ve sonra elbette şunu düşündüm… Kimbilir ne dikenlerle yaşamaya alıştı da bu zihin, artık onlarla yaşamayı doğal algılıyor… Hatta o dikenleri rasyonelize ederek hayat budur diyor. Halbuki yanıt çok basit: Çıkart terliğini bak altına. Sonra ayıkla dikenleri. Ardından bak bakalım, hayat gerçekten neymiş. 🙂