Hayat bazen bizi öyle kararlarla sınar ki, bir türlü bizim için neyin iyi olacağına, verdiğimiz kararın doğru olup olmadığına emin olamayız. Midemiz kaynaya kaynaya gezer dururuz. Tartının ayarı hep ortada kalır. O mu? Bu mu? Hangisi doğru senin için. Bir yanın evet der diğer yanın hayır. Bazen korkudan bazen de zihninin oyunlarından, çok türlü bahanelerden bir türlü verilmez o karar. Biz vereceğimiz kararın dünyamızı değiştireceğine inanırız fakat işler pek öyle olmaz. Şöyle ki; değiştirilemeyen meslekler, bitirilemeyen ilişkiler, gidilemeyen yollar, başlanamayan işler, alınamayan tüm o kararlar, enerjimizi ve dengemizi alt üst eder. Yüzeyde baş edebiliyor gibi görünsek de ipler aslında bizim değil tüm o sorunların elindedir.

Kendini, limitlerini, potansiyelini bilmek o kadar kolay değil. Bilsek bile büyük kararlar almak, hayatın değişeceğini bilerek o kararı vermek zor iş. Sonuç olarak ne karar verirsen ver diğer seçenek ve ihtimaller hep aklının bir yerinde kalır. Tam da bu yüzden verdiğimiz kararların sonuçları biraz istediğimiz gibi gitmediğinde diğer yolu seçseydik nasıl olurdu diye düşünmeden edemeyiz. İşte tam burada insan kendi kendisine şiddet uygulamaya başlıyor sanırım.

Çünkü,
Doğru karar diye bir şey yoktur aslında! Sadece bazen aklını, bazen de kalbini dinleyerek yola düştüğün anlar var. O anki aklında yapabileceğinin en iyisi vardır. Daha iyisini bilsek zaten onu yapmaz mıydık?

İki biçim görürsünüz. Ya henüz gerçekleşmemiş olana dair felaket senaryoları üretiyoruz ve daha yola çıkmadan, başlamadan korkup çok hızlı vazgeçeriz yada bir karar verdik ve geri dönüşü yok zannedip sürüm sürüm sürünürüz. Vazgeçmişliğim de sürünmüşlüğüm de var.

Oysa ki;
Her ikisi de aklımızın kendi kendine koyduğu sınırlar o kadar. Ve aslında sadece aldığımız kararın sonuçlarının sorumluluğunu kabul edebilirsek pişmanlık, karardan dönmek gerektiğini fark edebilirsek mutsuzlukta kendiliğinden ortadan kalkar.

Kimileri sadece hayal kurar, kimileri de o hayali yaşar.

Yeni bir iş istiyorsan ne yapmak istediğine hemen karar vermek zorunda değilsin kendini o kadar sıkıntıya sokmana gerekte yok. Kimse arkamızdan kovalamıyor. Zaman bir kavram olarak insan icadı bir lanet. Sadece nasıl bir hayat istediğini hayal et ve onun için kendini geliştir. Bir sene boyunca gündüz güzel sanatlar kursuna hazırlanırken geceleri tıbbi danışmanlık verdiğim bir şirkette çalıştım. Ölmüyor insan inan! Biraz yoruluyor ama istediğin bir şeyi yapıyor olmak bütün sıkıntılara bedel. Ve hayat öyle güzel ve beklenmedik ki sen bir koyarsan o sana beş yardım ediyor. Yeter ki adım at, yola çık. Patanjali Yoga Sutralarında “Tapas” diye bir kavramdan söz edilir. İçinde biraz ateş bir tutam da aşk vardır. Adanmışlık ve kişisel disiplin anlamına gelir. Kendini adayacak bir şeyi yeter ki ara. Ara ki, yeteneğini ve ne istediğini bul. Aşk o zaman hayatına dokunur.

Bazen de bir karar veririz, elimizden geleni yaparız, bir sürü zaman! harcamışızdır fakat yine de akmaz yol, istediğimiz gibi olmamıştır. Bu kararın yanlış olduğu anlamını çıkartırız ama aslında sadece artık değişmesi gerektiği anlamına gelir. Olan kötü şeylerden de ders çıkartacak biçimde zihnini çözüme odakladığında göreceksin ki, ya biçim değişmelidir ya da yeni bir başlangıç yapma zamanı gelmiştir. Belki daha az paran olur ama belki o zaman da seni daha çok mutlu eden başka şeyler olur. Ama belki de olmaz. En temelde hatırla ki, şayet mutsuzsan, kendin dahil kimsenin işine yaramaz, beş karış suratla uyanır, beş karış suratla bin pişmanlıkla ölürsün. Kendin için seçimin buysa saygı duymaktan öte bir şey kimsenin elinden gelmez. Yok eğer bu değilse, kendini hırpalamadan, minik adımlarla hayatı değiştirmek çok mümkün, onlarca örneğe tanık oldum. Hemşirelik okurken son günlerini yaşayan kanserli hastalarla çalıştım. Tüm bu cümleler biraz da o son nefeslerde ki öğütlerden geliyor. Hayatlarını kaybederlerken hayatımı değiştirdiler. Minnettarım.

Korkmaktan da korkma. Çünkü bazen korku iyi bir duygudur, ani kararlar vermeni engeller. Fakat esiri olduğunda da ömür çürütür. Ben eskiden hemşireydim, sonra yapamadım sanat yönetimi okudum ikisinin içinde de aşk yoktu. Çok havalı bir işim varken içime yoga aşkı girdi ve 8 senedir yoga öğretiyorum. Ben çocukken Plüton gezegendi. Şimdi değil. Doğrular şartlarla birlikte değişir. Bakış açısı gelişirse de insan değişir. Kendinle ilgili sınırlar, başkalarının düşüneceği şeyler engellerin olmasın. Hayat senin hayatın, dilediğin gibi yaşa.

Doğru kararı içine sor, o hep en doğrusunu bilir ve bir karar verdiysen de dönüp arkana bakma. Arkana baktığın her an “pişmanlık karabasanı” orada, bir adım arkanda durur. Seni keşkelerle dolu o karanlık ve umutsuz kuyuya doğru sürüklemek için hazır bekler. İki seçeneğin var, ya içini karartır ve o karanlıkta oyalanırsın-ki yorgunsan dinlendirici olabilir bazen- yada her ne oluyorsa yoluna devam eder, mutlu olacağın biçimi kurgulamak için yüzünü güneşe döner, içini ısıtmasına izin verirsin. İşte o zaman kalbin de büyür, olan her kötü şeyin daha iyi şeyler olsun diye olduğunu da bilirsin.