Bir ayı daha devirdik! Hem de onbir ayın sultanını!.. Orucumuzu tuttuk, iftarlık alışverişlerine gittik, davulculara harçlık dağıttık, ruhumuzu arındırdık, nefsimizi törpüledik veeee tabi ki bayramı hakettik!!!
Öncelikle herkesin mübarek ramazan (şeker!!!) bayramını kutluyorum. Şeker mevzuunu özellikle vurgulamak istedim, çünkü bugün son zamanlarda sıkça tekrarladığım üzere kendimi yine yollara vurdum ve bilimum şeker,çikolata ve türevlerinden mahrum kaldım! Oysa çocukken kardeşimle en büyük bayram zevkimiz akraba ve konu komşu ziyaretlerinden elde edilen ganimetlerdi! Neydi bunlar: Sütlü bonbonlar, efendime söyleyeyim sakız kıvamında meyveli şekerler, yaprak çikolatalar, çeşitli boy ve ebatlarda jelatinli çikolatalar, ithal likörlü çikolatalar, sonraaa çikolatalar, çikolatalar ve çikolatalar!!! (Bir daha yazımı aç karnına yazmayacağım)! Ve tabi ki elini şekerliğe uzattığın anda evsahibinden yükselen ‘aaa lütfeeen, çocuklar iki tane’ anonsu! (ki bu ilk ve ortadereceli okullardaki teneffüs ziline eşdeğer bir haz yaşatır)!
………………….
Hey gidi hey! Bir gün gelecek sen de bu ‘eski bayramlar’ geyiğini??? yapacaksın deseler muhtemelen inanmazdım. Ama yapıyorum işte; hem de geyik olduğunu kabul etmeden!
Hiçbir şey yerinde saymıyor… Mutlaka yetişemediğimiz nice hoş bayramlar,ziyaretler,eğlenceler var.Onları ancak büyüklerimizden dinleyebilir ya da ne bileyim belki eski bir film karesinde falan rastlayabiliriz. Fakat yaşayamayız! Tıpkı bir daha şu anı, bu anı, bir de bunu ve bunu yaşayamayacağımız gibi…
Tıpkı bu akşam yemekteyken, TV’de çıkan ‘…neden saçların beyazlamış arkadaş, sana da benim gibi çektiren mi var…’ dizelerinin ardından ‘askerliğimin şarkısı’ diyen canım babamın dolan gözleri gibi…
Tıpkı yıllardır görmesem de en azından mübarek bir günü fırsat bilerek, belki biraz da günah çıkarmak için aradığım cicininemin, ben olduğumu anladığında titreyen sesi gibi…
Hatta tıpkı henüz okula bile başlamamışken,elini öptüğümde alacağım harçlığı arasına iliştireceğini bildiğim,adını artık anımsayamadığım o yaşlı teyzenin gömlek desenli mendilleri gibi…
İçi daima ışıl ışıl parlayan gözlerinden,belki de yitirdiği, cok sevdiği eşinin anıları onu hiç yalnız bırakmadığı için,duyguları adeta akan ve beni hep hüzünlendiren hatta koşup ona sarılma isteği uyandıran,o buğulu bakışlı,asil yaşlı amca gibi tıpkı…
O amca artık bu dünyada değil..Belki o mendilci teyze de..Ama görüyosunuz ki aslında hala burdalar.. Anılarda.. Hafızalarda.. Kalplerde.. Artık onları sizde tanıyosunuz. Çünkü size misafirliğe geldik.. Bayram ziyaretine!…
Birşey itiraf edeyim mi…Ben onlardan ve sevdiklerimden ve büyüklerimden ve küçüklerimden ve tüm dostlarımdan ve unuttuğum, bir hatır sormayı akıl edemediğim herkesten burada özür diliyorum!…
Hayat sevdikçe, paylaştıkça, hatırlandıkça güzel…
Bu yazım tüm unutulanlara ve uzaktakilere benden ufacık bir bayram armağanı olsun…
Hisset…