Akşamüstü güneşiyle yol alıyorum… Yaradan’nın mucizelerinden gözümü ayıramıyorum… Onlarca ton yeşil, binbir çeşit çiçek, ağaç ve doğanın, ressamların iştahını kabartacak güzellikteki motiflerinin arasında hayranlıkla ileriyorum… Kulağımda duygularımı ayaklandıran, tüylerimi diken diken eden, bana “HİSSET” diye haykıran bir müzik ve önümde kıvrıla kıvrıla, tabiatın herbir büyülü bireyinin yanından umarsızca geçen ve hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir yol. Tıpkı hayat gibi…Yer yer yamalı, yer yer çukurlu, kah taşlı topraklı, kah kaymak asfalt. Bazen bir kasis çıkar önüne yavaşlatır seyrini; belkide birşeyleri es geçmeni istemez. Kimi zaman çift şeride çıkar; sanırım seni yolundan alıkoyanları bertaraf edebilmen içindir bu. Radarlar yerleştirir arasıra; bişeyleri hatırlatmak ister gibidir. Bir kavşak! Seçim zamanı; yönünü, parkurunu, o parkurdaki sürprizleri, bonusları görme zamanı. Tıpkı bir kırılma noktası gibi… Tıpkı hayattaki gibi…

 

İlkokulda resim ödevlerimi teslim ederken çok utanırdım. Nedeni basit: hep aynı resmi yapardım. Bir dağ, zirvelerinden süzülen bir ırmak, aşağılarda birkaç haneli ufak bir köy ve patikaya benzeyen ama olmazsa olmaz bir köy yolu. Evet, tahmin ettiğiniz gibi resmim pek iyi değildi ama sanırım iyide olsaydı o yol benim için resmimin en önemli parçası olurdu. Hatta o zaman perspektifimi genişletir ve bir dağ yolu, nehir boyunca uzanan bir yürüyüş yolu, hatta köyü şehre bağlayan çevre yollarını bile yapardım. Yapardım ki ordaki küçük köylü çocuğu şehre okumaya gidebilsin; gitsin ki kendi yolunu çizsin; çizsin ki BENİM YOLUM diyebilsin…

Tanrı’ya ne kadar şükrettiğimi bir O bilir, birde ben… O’na minnettarım  çünkü bana yolumu çizme şansımı verdi. Günahıyla sevabıyla ”Benim” dediğim birşeye sahibim. Bunun değerini kelimelerle anlatmak mümkün değil. Bunu anlatmaya çalışmak yerine herkesin kendi yolunu çizebilmesi için kalbimin derinliklerinden onlar adına dua etmeyi tercih ederim…

Artık güneş son ışıklarını yolluyor. Sanki herşey dahada güzel görünüyor. Birkez daha etrafıma bakıyorum ve içimden gelen tek şey “Teşekkür Etmek”. Hem bu kusursuzluk, hemde bana bunun ayrımına varma şansı verdiği için…

Hadi şimdi hepimiz birkez daha sahip olduklarımızı anımsayalım, etrafımıza birkez daha dikkatlice bakalım ve gözlerimizi kapatıp ruhumuzun en derin noktasından yükselen o sesle şükredelim…

HİSSET…