…Bir günü daha kapamak üzereydik sevgiliyle… Hoş bir sohbeti gerçekleştiriyorduk.
Kimi zaman en hınzır, kimi zaman da en muzır halimizle birbirimizle şakalaşıyorduk.
Çocuklar gibi eğlendiriyorduk birbirimizi.
Günün aşırı stresini aşmaya, rahatlamaya, huzuru sağlamaya çalışıyorduk en sevimli yaramaz çocuk halimizle…
Alt alta, üst üsteydik…
Bir kovalamaca, bir sobelemece heyecanıyla vücutlarımız birleşiyor, evin içini darmadağın ediyorduk bu sevgi ile…
Neşeli kahkahalarımız karışıyordu odamızda çalan müziğin ritminde…
Saçlarını dağıtmıştı sevgili… Koşuştururken etekleriyle orantılı saçlarını da sallandırıyordu…
Bir ara sevgili, koşturmacadan yorulmuş olacak ki, ön salondaki koltuğun köşesinde soluklanmaya hazırlanırken koşup hemen yanına geldim, oturuverdim…
Gülüşmelerimiz hem yüzlerimizde hem de bedenlerimizde devam ederken, koltuğun köşesiyle benim aramda sıkıştırıvermiştim onu…
Bir an susuverdik…
Her iki elimizin parmakları birbirine kenetleniverdi… Dudaklarımız bir aşk şarkısını mırıldanmaya hazırlanırken, şöyle sordum sevgiliye…
– Bize bu dünyayı gönüllerimiz kuruyor değil mi aşkım. Sen ne dersin?
Ela gözlü sevgilinin ağzından şu sözler dökülüverdi aniden…
– “Gönül nikahlım”sın…
Bir anda şoka uğramış balık misali donakaldım…
O ana kadar ben sevgiliye sözlü gibiydim, O da bana… Bağlılık yemini vardı aramızda bunu çok iyi biliyordum. Mutluluk yolu çok yakındı. Yarın kadar yakındı…
O sevgilinin gönülden, en derinlerinden dile gelmesiyle o andan itibaren, tüm Yücelerin ve O’nun şahitliğinde nikahlanıvermiştik bu söz ile…
Nikahımızı kutluyormuşum farkında olmadan o şen halimle, tüm gece boyunca… Sevincim ondanmış… Bu sevgiliyi coşturmam ve onun coşkusu bundanmış… Bunun farkına ancak o zaman varabildim…
Bir an geçirmeden hemen soruverdim tekrar bu sevgiliye…
– “Düğünümüz ne zaman?”
Gülümsemesine devam ederek yanıt verdi, soruma…
– “Gözlerime baktığın gün…”
“Gözlerime baktığın gün…” Bu cümlenin söylendiği andan itibaren ben de o günü sabırsızlıkla beklemeye başladım…
Şimdi artık dualarım, “Günler çabuk geçsin… O güne bir an önce varalım…”la yankılanıyor. “O gün çok yakın” ama “Ne zaman?” … düşüncesi de sarıyor tüm benliğimi…
Saat ilerlemişti…
Hiç konuşmuyorduk artık, sarmaş dolmaş vaziyetteydik…
Günün yorgunluğu çöktü üstümüze…
Sevgilinin göğsüne yasladım başımı…
Ellerim hala ellerinde kilitli… Kokusu tenimde… Kıvrılıvermişiz koltuğa yanyana…
Üstümüzde, sevgimiz örtü oldu… Uyuyakaldık…
Düşler ülkesinin perileri de ellerinde yıldızlı sopalarıyla, sevgi yağmurları yağdırdı üstümüze…
Ve sabah yeni bir güne uyandık…”