16.0cak.1948 de İstanbul da başladı dünyadaki maceram. Uzun uzun yaşam hikayemi anlatmaya gerek yok.Sadece “Ben Kimim?” sorusunu sormaya başladığım andan sonrası önemli aslında

Şartlarım gereği kıskanç bir eşin kısıtladığı bir yalnızlık ortamında geçen uzun seneler sonrası kendi iç dünyamda arayışım başladı.Bunu bugün sorgulamıyorum artık.Çünkü neden o devreyi yaşadığımı çok iyi biliyorum.Eğer yalnız kalmasaydım bu arayış başlamazdı ..

Evet. Düştüğüm yalnızlığın boyutları o kadar büyüktü ki,yaşamın anlamsızlığını sorgulamağa başlamıştım..Neydi bu hayatın anlamı?.Dünyaya gelip kendi isteğin dışında bir eğitim görüp,sevgi sanarak evlenip,iki çocuk dünyaya getirmek ve dört duvar arasında insanlardan soyutlanarak sadece başkalarını mutlu etmek için yaşamakmıydı?Ben kimdim? Ve nerden gelip nereye gidiyordum?.. Ogün için yapabileceğim tek şey olan ibadete sarıldım.Sanki kırk yıl başım secdeden kalkmamışcasına ibadet ediyordum.. Ama dua etmek istediğim noktada kilitleniyor,sadece bana doğru yolu göstermesi için yalvarıyordum Allahıma..Ve de şükrediyordum aldığım nefes için.Bu böyle üç ay sürdü..Ve bir gün seccadeyi dürdüm kaldırdım..

Ve birgün kendimi bir kitapçıda buldum Sene 1990 .. ilk gözüme çarpan kitap Ramtha’ydı.Dört kitabı birden aldım.Ve soluk soluğa okumaya başladım.O kadar ki ütü yaparken,kızartma yaparken bile kitap okuyordum:)) Ve kitaplar kitapları izledi..Her okuduğum kitaptaki bir cümle beynimdeki puzzle ı tamamlıyordu.Belki böyle yüzlerce kitap okudum..Zaman içinde okuduklarım düşüncelerimi o kadar etkilemişti ki artık kendi içimde saklayamıyor,çevremdeki ailem ve görüşebildiğim birkaç arkadaşıma anlatmağa çalışıyordum.Ama hiçkimse birşey anlamıyordu ve ben enerjimi boşuna tüketip duruyordum. Her insanın olayı kendi bilincine göre algıladığını anlayamıyordum ki.. Beni okuduklarımın etkisiyle kafayı yemiş ,manyaklaşmış olarak değerlendiriyorlardı.:)) Ve sustum… Ancak soran olursa anlatıyordum.

Böyle bir iki sene daha geçti..Ama artık kabıma sığamıyordum.Benim gibi düşünen insanlara ihtiyacım vardı.Karşıma çıkan ilk gruba eşimden gizlice katıldım.Dünya Kardeşlik Birliği…Burada geçen üç senem boyunca görev yaptığımı düşünerek çalıştım..Fakat ego ortamı giderek yoğunlaşıyordu.İnsanlar hiçbir bilgiye sahip olmadan, kendilerini tanımadan balıklama bu gruba dalıyorlardı.Ama orada sevgiyi insanlarla paylaşmayı öğrendim..Çünkü hayatımda ilk defa bi arkadaş topluluğu içine girmiştim.1996 da oluşan bir sebeple oradan ayrıldım.Bir eşikti atladım diye bakıyorum olaya şimdi..

Bir kaç ay sonra da Bilgelik Şuuru Seminerleri bir şekilde karşıma çıktı.Verilen bilgi insanın kendini tanıması ve farkındalığının arttırılması ile ilgili metodlardı. Öfkeyi yenmek,Ben farkındalığı,dualite,illüzyon,çakra sistemleri,tezahür ettirebilme gibi konular her sene daha da detaya girilerek 5 sene boyunca sürdü..Ve ben yaşadıklarımın ne anlama geldiğini ve niçin burada olduğumu anlamanın ötesinde bilmeğe başladım..Korku ve endişelerimizin hayatımızı nasıl yönlendirdiğini yaşadıklarımın farkına vararak öğrendim..Aslında bütün olayın doğduğumuz andan itibaren konan yasak ve kısıtlamalar sonucu oluşan köleliğimiz olduğunu farkettim.Ve bunun değişmez bir kader programı olduğunu da…Sistem çalışıyordu..Atomik düzeyde bir program söz konusuydu..Herşey, her olay öylesine bir bütünlük içersindeydi ki, bir tek atom yerinden oynasa sistem çökebilirdi.(Tabi bunu anlatabilmek için atom sözcüğünü kullanıyorum..Atomun içindeki sistemden bahsetmeğe gerek yok) O zaman neyin telaşındaydık ki biz..Herşey olacağına varıyordu..Tek yapmamız gereken farketmemizdi..Kendimizi ,gücümüzü ,birliğimizi farketmemiz..

İşte o noktada kendimi yaşamın akışına bırakmaktan başka yapacak birşey olmadığını gördüm…Sadece olayları seyredip neden yaşandıklarını farketmek kalıyordu geriye..Herşey olacağı gibi oluyordu zaten..

Bu seminerlerde birgün AŞK konusu işlendi..Hocamız bir bant getirmiş ve bir Türk Müziği parçası dinletiyordu bizlere..Bu parçanın aşk konusundaki çalışmalarını yaptığı sırada birden karşısına çıktığını anlatıyordu.Ve şarkıda özlem duyulan cananın Tanrı olduğunu , Özlemimizin ona varmak olduğunu,bütün arayışın bu olduğunu anlatıyordu.

Canandan uzak kaldı gönül,
Hasretiyle Yandı gönül,
Ümitsiz olsada vadeder gönül,
Birgün şadolacaktır gönül.

Parçayı dinlerken gözyaşlarım ip gibi akıyordu.. Şu anda da öyle..Ve işte orada anladım ki aşka ihtiyacım var.. Yürekte duyulan gerçek aşka..Bilmek yetmiyordu ,yaşamak gerekiyordu.
Fakat tabularım bu konuda o kadar güçlü idi ki..Eşime aşık değildim..Ve onun nikahı altında böyle bir duygu yaşayamazdım.Ama yaşamak istiyordum.. Çocuklarım için katlandığım bu evliliği ,çocuklarımın büyüdüğünü ve artık evden ayrıldığını, görevimin tamamlandığını kabul ederek bitirmeğe karar verdim.İşte çılgınlığım bu noktada başladı..30 sene sonra eşimden ayrıldım.Onun bana onunla beraberken sağladığı bütün maddi olanakları terkettim.Yani bir tek özel eşyalarımı aldım ve ayrı bir hayata başladım.Çevremde beni tanıyan insanlar kendi bilinçlerine göre farklı yorumlar getiriyorlardı.Kimisi evden bir biblomu bile almadığımı söylüyordu, kimisi üstüme bir ev bile yaptırmadığımın telaşı içindeyi.Kimisi de yalnız dul ve yaşlı bir kadının yalnız yaşayamıyacağı endişesini taşıyordu.Her bilinç kendine göre bir yorum getiriyordu.(Çakra farklılıkları)..Toplum şuuru tepkisini veriyordu yani..Bütün seslere kulağımı kapadım..Biliyordum ki Tanrım benle…Aç kalmadım, sigorta maaşım vardı.Semti değiştirdim.Bilgisayar kursuna gittim.Yaşım dolayısiyle iş bulamama endişesini hiç taşımadım..İş bulacağımı da biliyordum. Ve evimin bir sokak ötesinde bir iş buldum ve çalışmaya başladım..

Ve hayatıma girecek insanı ,aşık olacağım insanı beklemeye başladım.Artık toplum yargıları benim için önem taşımıyordu..Ailem durumuma şaşırıyor ve beni delilikle ,aklımı oynatmakla değerlendiriyordu..Çocuklarımsa yaşamadığım bir mutluluğu yaşamak istediğimi düşünüyorlar ve olgunlukla karşılıyorlardı.Bu arada yaşadıklarımdan çevremdeki insanlar da kendi paylarına üşen deneyimleri alıyorlardı.

Ve beklediğim internette çıktı karşıma..Benden 20 yaş genç bir öğretmen.5-6 ay süren bir internet arkadaşlığı sonunda evlendik.Sonuç olarak resmi nikahlı değilse bile gönülde bir evlilik söz konusu.1,5 senedir birlikteyiz.İstanbulu terkettim.Aksaraya geldim..Tanımadık bir çevre,yabancı insanlar..Ama gönülde duyduğum bir heyecan..Şimdi çok mutluyum.Yaşadıklarımın sebep ve sonuçları üzerinde düşünmüyorum artık.Almadan vererek sevmek iki taraf içinde geçerli. Eşimle tam bir uyum ve bilgi beraberliği içinde adil, demokratik bir düzende bir evlilik sürdürüyoruz.Eşimin genç olması nedeniyle yaptığım evlilik yüzünden daha da bir çılgın gözüyle bakmağa başladılar bana ailem ve geçmişteki tanıdıklarım..Ama önemi yok.. Çünkü onu asırlardır tanıyorum.:)) Kimin genç kimin yaşlı olduğunun kararını insanlar veremez.Onunla ruhsal bir beraberlik yaşıyoruz.. önemli olan bu..Yaş uyumsuzluğu yüzünden çevremde tanıdığım çok fazla kimse yok..İnsanlarla iletişimimi internet aracılığıyla yapıyorum…Değişimim o kadar güçlü oldu ki. geride bıraktıklarım beni tanıyamıyor, eski kişiliğimi arıyorlar.Laf aramızda bazen ben bile kendimi tanıyamıyorum.

Bütün geçen bu deneyimlerin ve ulaşılan bilginin sonunda anlayıp, bulabildiğim ve uygulayabildiğim şu….

Geçmiş için hayıflanmadan, gelecek için tasalanmadan anımı yaşamak..Sadecesevmek..Sınırsızca herşeyi sevmek, dualiteye kapılmadan sevmek..Ve bunu yansıtabilmek..Yaşanan her anın keyfini çıkarmak..

Bütün bilgilere,yaşananlara ,deneyimlere rağmen hala içimdeki ego kırıntılarını çözmeğe çalışıyor ve hala daha yolun başında olduğumu hissediyorum..

Gelelim bu deneyimlerim sonunda yaşanan içsel görüntü, rüya gibi fenomenlere.. Başlangıçta ciddi ufo rüyaları görüyor ve ufoların içlerine çekiliyordum.Varlıklar bana birşeyler anlatıyor,kulaklarımda konuşan varlıkların sesleriyle uyanıyordum.Daha sonraları bunlar bitti ..Zaman zaman mesaj veren rüyalar dışında bunlardan eser yok şimdi.

Şu anda yaptığım sadece anımı yaşamak, sevmek ve büyük değişimi beklemek.İşte size arayış hikayemi anlattım.. Biraz uzun oldu ama daha kısa anlatamazdım.

Bütün dostları, sevgili gaiamızdaki tüm varlıkları yüreğimin taşıdığı büyük sevgiyle kucaklıyorum..Hepinizi çok ama çok seviyorum.. gökçesun

Konuk Yazar