10 Kasım da bir e-posta ((e-mail) daha başka bir türkçesi oluşturulduysa bilemediğim için hepinizden özür dilerim) aldım ve Ekim ayında radyo haberlerinde dinlediğim ve aslında beni çok etkilemiş olan hatta bir kaç gece de uykularımı kaçırmış olan bir haberle birleştiriverdim… (daha pek çok şey le de birleştirebilirdim ama karamsar olmanın ya da işte böyle neye karşı savaşıyoruz ki demenin öncelikle kendime ardından da hayata ve yetiştirmekte olduğumuz nesillere saygısızlık ve hatta ihanet olduğunu çok önceden öğrenmiştim  İki konuda da yorum yapmamaya çalışacağım sadece sizlere bunları iletmem gerektiğini düşündüm …

 

Türk öğün, çalış, güven … 66 yılda öğünmeyi çok iyi öğrendik umarım gelecekte çalışmayı , güvenmeyi ve güvenilir olmayı öğreniriz yazıyordu e-posta da ….

 

Radyodan dinlediğim haber ise ki o günün tüm haber spotlarında verildi bu haber, başka bir yerde de karşılaşmadım bu haberle ama tabi ki her şeyi takip edemem ve kaçırmış olabilirim… İlköğretim de müdür yardımcılığı kadrosunda 8000 kişilik bir açık vardı ve öğretmenlere bir sınav açılmıştı, sınava katılan 42000 (küsuratları yazmıyorum) öğretmenden sadece 2000 adedi barajı aşabilmiş, “90 ve 90 üzeri” puan alabilen öğretmen hiç yok, ortalama olarak “40-60” arası puan alınmıştı , “0” alan öğretmen sayısını ise yazmak istemiyorum …

 

Okul çağında iki çocuğum olduğu ve ben de zamanında okumuş olduğum için eğitim ve öğretimdeki başaşağı gidişin ne zamandır farkındaydım zaten, ama yanlış farketmiş olmayı umuyordum, ve “o sizin zamanınızdı, anne sen de abartıyorsun” cümlelerini fazlaca duymaya başladığımdan fikirlerimi ve belki de tutuculuğumu kendi düzenimin içerisinde korumakla yetiniyordum… İçeriklerin daraltılmasına, daha fazla hayata hazırlayıcı bilgilerin verilmesine, herşeyi bilmek yerine tabi ki seçilecek alanda daha çok bilgilendirilmeye ve bilinçlendirilmeye, araştırmacılığın ve sorumluluk duygusunun geliştirilmesine, öncelikle Türkçe’nin çok iyi öğretilmesine tabi ki ben de varım… Türkçe’yi (ya da ana dili diyelim) adam gibi öğrenmeyen bir kişinin diğer bir dili öğrenmesi zor, matematiği anlaması çok zor, derdini anlatabilmesi ise (düzgün konuşabilmesi ya da içinden geçenleri anlaşılabilir bir şekilde kağıda dökmesi ) imkansızdır… (Böyle benim gibi parantez içinde parantezler üretirler işte, ama matematiğim iyidir J)… Yaptırımlar ortadan kalktıkça ve veliler “yavrumuz çooook yoruluyor” diye bağırdıkça , ve mecburen o okula girme hakkı elde edildi diye içten içe hafif bir kin duyularak öğretmen olundukça bu iş daha da sarpasaracak gibi geliyor bana… Yorum yapmayacağımı söylemiştim aslında ama dayanamadım… Bu konuda konuşmak isteyen veliler bana yazabilirler ve fikirlerimizi orada paylaşabiliriz… Unutmayın yeni nesiller yetiştiriyoruz ve onlar da yetiştirecekler…

 

Bir röportaj esnasında, “en büyük idealiniz nedir?” diye sorulmuştu; ben de iki tane adam gibi adam (öyle denir ya) yetiştirebilmiş olmak demiştim… (Tabi uzun uzun anlatmıştım, bu özetti) İş çevresinden bana çok kızmışlardı, çünkü benim idealimin, atıyorum şu anda,  bir stadyum konseri vermek olması gerekiyormuş, şarkıcı olduğum için başka idealim olamazmış… Çok saçma, şarkı söylemek benim sahip olduğum bir yetenek ve ben zaten o kadar şanslıyım ki çok sevdiğim bir işi yapıyorum ve o konseri zaten verebilirim. Daha iyi şarkı söylemek ya da daha güzel albümlere imza atmak ya da kendi şarkımı kendim yazmak, daha çok dinlenmek zaten benim isteklerim ve ne kadar çok çalışırsam o kadar başarılı olurum, ben bunu biliyorum… İdeallerim bir konuyla sınırlanmalı mıdır ya da ben başka konulardan bahsedersem “yaaa bu da şarkıcı değil, baksana başka şeyler söylüyor” mu denir? Gizem denen şey yalandan ve her yerde kendini sadece bir konuda övmekten mi gelir? Gizemli ve ulaşılmaz olunmalı mıdır? Kişi olduğu gibi olup yeteneği ile ön plana çıkamaz mı? Zeki olmak iyidir akıllı olmak kötü müdür…? (devam eder gider, ben yeldeğirmenlerimle savaşırım ve asla vazgeçmem. E zaten şarkıda da dedim …)

 

Orta yolu bulsam , ben de ona uysam

Biraz da kıvırıp sağdan soldan

Söz verip tutmasam , kendime yontsam

Doğruyu görsem, ölümüne sussam

Bunlar bana bir yakışsa

Bugünkü aklım olsa

Hata annemle babamda

Boş laf hepsi palavra

 

Annemle babam gibi olabilirsem ne mutlu bana …

Ve bu ay ki yazımı benim için çok önemli olan sözlerden biriyle bitiriyorum … Kendinize çok iyi bakın …

 

BÜYÜK OLMAK İÇİN HİÇ KİMSEYE İLTİFAT ETMEYECEKSİN, HİÇ KİMSEYİ ALDATMAYACAKSIN, ÜLKE İÇİN GERÇEK AMAÇ NE İSE ONU GÖRECEK, O HEDEFE YÜRÜYECEKSİN. HERKES SENİN ALEYHİNDE BULUNACAKTIR; HERKES SENİ YOLUNDAN ÇEVİRMEYE ÇALIŞACAKTIR. FAKAT SEN BUNA KARŞI DİRENECEKSİN. ÖNÜNE SONSUZ ENGELLER DE YIĞACAKLARDIR. KENDİNİ BÜYÜK DEĞİL, ZAYIF, ARAÇSIZ, HİÇE SAYARAK, KİMSEDEN YARDIM GELMEYECEĞİNE İNANARAK BU ENGELLERİ AŞACAKSIN. BUNDAN SONRA DA SANA BÜYÜK DERLERSE BUNU SÖYLEYENLERE GÜLECEKSİN.
 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

 

Hamiş:

1) Aslında her bir paragraf hakkında 10’ar sayfalık yazılar yazabilirdim (tabi siz de okumazdınız). Ama sizden önce editörüm yayınlamazdı… (Ona o kadar emin olma. – Editörün) Umarım kısa kısa geçtiğim konularda yanlış anlaşılmam, ya da anlaşılırım… (doğru yazsaydın, yada yazar olmaya kalkışmasaydın, sizin gibiler yüzünden okur kalmadı da diyebilirsiniz)

Konuk Yazar