Bu sabah, yaklaşık 1 milyon kişinin yaşadığı bir şehir olan Auckland’ta,saat 9’a çeyrek kala elektrikler kesildi. “Aman ne olacak canım” demeyin! Haklısınız, bizler için bu yaşanmadık birşey değil. Ben küçükken, kasabamızda sık sık elektrikler kesilirdi. Hatta Kıbrıs çıkartması zamanında,ki o zaman çok küçüktüm,uzun bir sure elektrikleri yakmamıştık. Ama devir çok değişti,o zaman sıcacık sobalarımız, gazla çalışan ocaklarımız ve ailece oynadığımız oyunlar vardı.
Son yıllarda elektriğe öyle bağımlı olduk ki, durum böyle olunca sabah yaşanan kaosu tahmin edebilirsiniz.
Öncelikle, bütün trafik ışıkları durdu. Aucklandkişi başına neredeyse iki araba düşen bir şehir. Tahmin edersiniz ki trafik ışıklarının olmaması bir felaket demek. Sabah herkes işine gücüne giderken yakalandığı için, ortalık birdenbire kaos alanı haline geliverdi. Herkes şaşkınlık içinde kuralları hatırlamaya, önce kimin geçeceğini kestirmeye çalışıyordu. Trafik polisleri ne olduğunu anlayamadan ve yetişemeden, epey ufak tefek kazalar yaşandı.
Elektriklerin gitmesi demek herşeyin durması demek. Elektriklerin gitmesi demek, digital her türlü aletten tutun da buzdolaplarının, mutfağımızdaki elektrikli aletlerin çalışmaması demek. Elektriklerin gitmesi demek işyerlerinin işleyememesi demek. Bu yüzden bir çok iş yeri bu kesintiden çok zarar gördü. Bazı yerlerde dükkanlar olduğu gibi kapandı.Bazıları ise ne yapacağını bilemeden beklemede. Ben ise az önce eve geldim.
Bu elektrik kesintisiyle, önemli bir deneyim yaşadığımın farkındayım. Çünkü evimde gazla çalışan hiçbir aletin olmadığını çok acı bir şekilde öğrenmiş bulunmaktayım. Öyle ki çay yapmak için su dahi ısıtamadım. Elektrikler kesildi ve yaşamım soğudu. Ben yine de şanslıydım. İnsanlar asansörlerde kaldılar, bu çok acaip bir şey; yani saatlerce asansörde kalmak…
Bir tanıdık garajının kapısını açamadığı için arabasını çıkartamadı ve işe otobüsle gitmek zorunda kaldı (buna çok güldüğümü söylemeliyim). Digital telefonlar adaptöre bağlı olduğu için çalışmadı. Şans eseri kırık dökük bir eski telefonu bulduk ve telefonumuz çalışabildi.
Ne olduğunu bilemiyorduk; bu sıradan bir elektrik kesintisi değildi, çünkü buradaki on yıllık yaşamımda belki birkaç kere elektrik kesilmişti ama hep çok kısa sürmüştü. Elektrik dairesi meşgul çalıyor, belediye meşgul çalıyordu. Zaten hep öyle olur ya! Böyle zamanlarda herkes bir yerleri aramaya kalkar ve hatlar kilitlenir. En sonunda aklıma radyo geldi.. Eski bir radyo ve yaşasın piller! Sanırım epeydir pil sahibi olduğuma bu kadar sevinmemiştim. Zavallı piller, hayatıma girer çıkar ama üzerinde düşünmezdim dahi! İnsan böyle zamanlarda, en ufak şeylerin ne kadar önemli olduğunu anlıyor.
Radyoda haberlerde dinlediğimiz kadarıyla elektriğin gitmesinin nedeni; yaramaz fırtına. Dün geceden beri çok güçlü bir fırtına yaşıyoruz. Büyük bir direk, şehre elektrik veren trafonun üstüne düşmüş. Tamir etmeye çalışıyorlarmış, ama zarar maalesef çok büyükmüş.
İlginç olan; radyo kanalıhiçbirşey yokmuş gibi yayında, arasıra heyecanlı bir şekilde haberleri okuyorlar. Hatta bir RJ; “Sinemalar çalışıyor, ne güzel isteyen sinemaya gidebilir” diye anons ediyordu. Düşünmedim değil, ama bu trafiğe arabayla çıkmayı gözüm kesmedi. Radyonun havasında bir yaramazlık var. Düzenin bozulması ve kaos, tuhaf bir etki yaratıyor sanırım. İşe gitmeyenler çocuklar gibi seviniyor belki de!
Dışarıda hava yağmurlu ve acayip bir rüzgar var ve yaklaşık 6 saattir elektrik yok. Ancak bir saat önce şehrin kalbi olan merkeze elektrik verebilmeyi başardılar. Asansörlerde kalanlar kurtulmuştur sanırım. Şu anda Auckland’ın sayılı semtinde elektrik var.
Bu arada sonradan öğrendiğime göre, Güney adasında hava felaketinden dolayı yaşam durmuş. Kar, fırtına ve yağmur Güney adasını büyük ölçüde etkilemiş. Acaba onların elektriği var mı?
Kafama dank diye vurmuştu! Hazır değildik.. Evet bir felaket olduğunda kesinlikle hazır değildik. Evde gaz yok, pil şans eseri var!! İnanamadım.. Elektriğe bu kadar bağımlı olmak çok canımı sıktı. Alternatif enerjilerin olmaması canımı sıktı. Teknolojiye bu kadar alışmış olmak canımı sıktı. Kışın ortasındayız, ev soğuk, sıcak su yok, yemek pişirecek gaz yok, internet yok, TV yok; çünkü elektrik yok. Soğuk bir duş almış gibiyim. Yaşamım elektriğe ne kadar da bağlıymış!!!
Daha geçenlerde Greenpeace’in bir broşürü elime geçmişti. Broşürde temiz enerji üreten şirketler ile ilgili bilgiler vardı. Benim bağlı olduğum elektrik şirketi, piyasanın en anti-doğacı şirketlerinden biriymiş. Kesinlikle temiz enerji ile ilgili bir vizyonu ve yatırımı yokmuş. Broşürde alternatif şirketlerin olduğunu yazıyorlardı. Bu şirketlerden biri rüzgar enerjisiyle çalışan bir şirket. Bir tüketici olarak alternatiflerimin olması hoşuma gitmişti. Broşürü okuduğumda yakın bir zamanda elektrik şirketimi değiştirmeye karar vermiştim. Yerinde bir düşünceymiş! Gerçi şu andaki duruma bir çare olmazdı belki ama, bir şirketin temiz enerji için vizyonunun ve yatırımının olmaması hiç hoşuma gitmedi. Hele de bu zamanda!!
Evet, bugün yeni kararlar aldım. Elektrikler gelince ilk işim piknik gaz tüpü almak olacak. Hemen yeterli pil, mum, kibrit ve konserve yiyecekleri kontrol etmem gerekiyor. Su, mutlaka depolanmalı. Cepte ekstra nakit olmalı; öyle ya nasıl bankadan para çekeceğiz. Jeneratörler ile çalışır mı sistemler? Bilemem.. Tedbir almakta yarar var.
Elektrikler gelince, bir daha ki zor durumlar için hazır olmalıyım. Az sonra diz üstü bilgisayarımın pili bitecek, mobil telefonumu tasarruf etmek için kapattım. Evet elektrikler gelince, alternatif enerjiler için çareler düşünmeliyim.Elektrikler gelince yemek yapacagim. Elektrikler gelince çay içeceğim. Elektrikler gelince… Ya gelmezse?
Not: Bu yazıyı yazdıktan yarım saat sonra elektrikler geldi. Çayımı yaptım, yemeği pişirdim ve sıcak duşumu aldım, sıcacık oturuyorum.
Televizyonda az önce enerji bakanı, Auckland’a ikinci bir hat çekeceklerini bildirdi. Belediye başkanı, iş sahipleri derneği devlete kızgındı. Yetkili bu kesintinin toplam zararının 50 milyon dolar olduğunu söyledi. Yarın yapacak çok iş var. Nasılsa elektiriği tamir ettiler, zaten ikinci bir hat çekilecek. Aman canım fazla abartıyorsun, ekstra bir şey almaya gerek yok.
Ne dedin? Temiz enerji mi?Ama bu şirket her sene abonelere kardan pay veriyor. Bilemiyorum, herkes kullanıyor, bana mı düştü?!.. Televizyonda programım Grey’s Anatomy başlıyor.
Hadi ben gittim. Byeee…