Sokakta karşılaştığımız bildik tinerci çocuklardan biri Serdar. Bankamatiklerde, metruk binalarda, köprü altlarında yaşayan bir sokak çocuğu… Denemediği uyuşturucu kalmamış. Umut Çocukları Derneği ile tanışmış günün birinde. Onların barınaklarında kalmış ve hayatı değişmiş…
Bir gün Deniz’i görmüş sokakta. Kuytuda ‘tiner çekiyormuş’ Deniz. Barınağa götürmüş onu. Sonra askere gitmiş Serdar. Döndüğünde, İstiklal Caddesi’nde yürürken Deniz bağırmış arkasından ‘Tatar’ diye… Ayrılırken demiş ki Deniz: Sen nereye gidersen git, seninle geliyorum… Onlar şimdi birlikte, yeni bir hayata adım atıyorlar…
Onlar hakkında bildiklerinizi unutun önce. Birçoğu önyargılardan ibaret çünkü. Bu yazıyı okuduktan sonra fikriniz değişecek garanti ederim; benim değişti… Hayattan en büyük beklentileri bir anahtar olan, yıllarca sokakta yaşamak zorunda kalmış, 17 yaşındaki Deniz ve 23 yaşındaki Serdar’ın hikayesi okuyacaklarınız. İntiharlardan, hapishanelerden dönüp, sonunda benzerlerinin aksine, mutlu sonla biten bir hikaye…
Deniz ve Serdar’ı sokakta yaşayan çocukların bir araya geldiği Umut Çocukları Derneği’ne ait barınakta tanıdım. Lakapları eski Türk Filmleri’nden kopup gelmiş gibiydi; ‘Acıların Kızı’ Deniz ile ‘Tatar’ Serdar.
Soru: Sokaklarla tanışmanız nasıl oldu?
Deniz: Ben aslen Bursalı’yım. İstanbul’da doğdum. Annem ve babam ben iki yaşındayken ayrılmışlar. Annem akıl hastasıydı. Babamla birlikte büyüdüm sayılır. Esrar satıyordu babam, torbacıydı yani. Ben de onun ‘mallarını’ taşırdım. 13 yaşındayken beni 44 yaşındaki bir adamla evlendirmek istedi. Kabul etmedim ve evden kaçtım. Kısa bir süre Yetiştirme Yurdu’nda kaldıktan sonra tanıştım sokaklarla. Uzun süre de kaldım sokakta. Bu süre zarfında çeşitli maddeler kullandım. Uyuşturucuyu babamdan ötürü biliyordum zaten. Fakat bir gün benim de kullanacağım hiç aklıma
Soru: Sokaktan kurtulmak için nasıl bir çaba gösterdiniz?
Serdar: Sokaktan kurtulmam Umut Çocukları Derneği ile tanışmam sayesinde oldu. Beni sokaktan alarak derneğin barınağına yerleştirdiler. Bir yıl kadar burada kaldıktan sonra da oradaki çocukların yanına ‘akran abi’, yani görevli olarak verdiler beni. İstanbul genelinde sokakta kalan çocukların nerelerde dolaştıklarını, kaldıkları mekanları bildiğim için, yurdun arabasıyla dolaşıyor, topladığımız çocukları yurda getiriyorduk. O çocukların içinde bulunmak son derece zor. Sıradan bir vatandaş gidip, onlarla kolayca konuşamaz. Uzun zaman sokakta yaşayan çocuklarda anlama güçlüğü başlıyor. Bir şeyi on kere söyledikten sonra yanıt alabiliyorsunuz. Ben onların içinden geldiğim için bu işi yapabiliyordum. Bu iş bir yıl kadar sürdü. Bu süre zarfında düşündüm, kendi kendime, ‘Benim kendime faydam olmazsa kimsenin bana faydası olmaz’ dedim ve askere gitmeye karar verdim. Hatay Dörtyol’da 15 ay askerlik yaptım ve sonra İstanbul’a geri döndüm. Askerliğin de bana katkısı oldu. O zamana kadar hayatımla ilgili hiçbir planım yokken, askerlikle birlikte hayatımı düzene koymam gerektiğini anladım. Askerden geldikten sonra 1 ay yurtta kaldım ve sonra ayrıldım. Bir süre pansiyonda kaldıktan sonra işe girdim ve tek oda bir ev tuttum. O günden sonra bir daha asla sokağa dönmedim.
Soru: Zaman zaman sokak çocuklarını ‘rehabilite etme’ adı altında, toplumdan uzakta tutma projeleri gündeme getiriliyor. Özellikte kapkaç haberlerinin artmasıyla birlikte geçtiğimiz yıl sokakta yaşayan çocukların Yassıada’da toplanması tartışılmıştı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
gelmezdi. Evdeyken sigara bile içmiyordum ben. Hemen her sokak çocuğunun yaşadıklarını yaşadım yani…
İki yıl boyunca sokaklardaydım. İnsanın başına çok kötü şeyler geliyor sokakta kalınca. Taciz, dayak, tecavüz, her türlü kötülük… Sokakta kaldığım süre zarfında Taksim, Şirinevler ve Kadıköy civarında dolaştım. Sokakta kalan çocuklar özellikle soğuk kış geceleri donmamak için sıcak bir yer bulana dek dolaşırlar. Birgün bu hayattan kurtulabileceğim hiç aklıma gelmiyordu o zamanlar.
İki yıl boyunca sokaklardaydım. İnsanın başına çok kötü şeyler geliyor sokakta kalınca. Taciz, dayak, tecavüz, her türlü kötülük… Sokakta kaldığım süre zarfında Taksim, Şirinevler ve Kadıköy civarında dolaştım. Sokakta kalan çocuklar özellikle soğuk kış geceleri donmamak için sıcak bir yer bulana dek dolaşırlar. Birgün bu hayattan kurtulabileceğim hiç aklıma gelmiyordu o zamanlar.
Serdar: Kahramanmaraş’ta doğdum. Babamı hiç görmedim. Ben küçükken ölmüş. Ağabeyim vardı. Beni hep döverdi. Hiç aile sevgisi görmedim yani. Dayanamıyordum artık dayağa. İlkokulu bitirdiğim yıl kaçtım evden. Antalya’ya gittim. Yaklaşık 1,5 yıl Antalya’da sokaklarda yaşadım. Sonra pişman oldum ve eve dönmeye karar verdim. Eve döndüğümde beni yine dayak bekliyordu. 3 – 4 gün dayanabildim dayağa ve küfüre. Artık beni ailenin bir üyesi gibi görmüyorlardı. Tekrar kaçtım. 3 yıl boyunca sokaklarda yaşadım. Bu süre içinde ailem beni ne aradı, ne de sordu. Daha sonra 1998’de, 17 yaşındayken İstanbul’a geldim. Tabii yine evim sokaklardı… Burada benim gibi sokaklarda kalan çocuklarla tanıştım. Bankamatiklerde, kırık dökük binalarda, köprü altlarında geçiyordu günlerimiz. Soğuktan korunabileceğimiz her yer bizim mekanımızdı.
Soru: Sokakta yaşayan çocuklar basında sık sık ‘kapkaççı’ olarak lanse ediliyor. Siz sokakta kaldığınız süre zarfında suça bulaştınız mı?
Serdar: Sokakta kaldığım zamanlarda tiner, bali, hap ve esrar kullandım. Sokakta yaşadığın zaman bu maddeleri kullanmaya mecbursun, başka çaren yok, yaşayamazsın… Uyuşturucu aldığında insan ne yaptığını bilmiyor. Çok cesur oluyorsun. Normalde yapamayacağın yanlış bir işi uyuşturucu alınca kolayca yapabiliyorsun. Sokakta yaşamak zorunda kalan çocuklar suça yöneliyor, evet. (sokak çocuğu tabirini özellikle kullanmadığını belirtiyor.) Sizler sokakta yaşamadığınız için bunun ne demek olduğunu bilemezsiniz. Sokakta kural yoktur. Her an bir suç işleme durumuyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Aç kalıyorsunuz. Bundan daha ötesi var mı? Ya çalacaksın ya da öleceksin. İster istemez gidip hırsızlık yapmak zorunda kalıyorsun. Fakat kapkaç olayı çok farklı bir şey. Ben kapkaç yapmadığım gibi, yapan bir arkadaşım da
olmadı hiçbir zaman. Bizim suç dediğimiz şeyler gidip manavdan meyve çalmak ya da sabah erken saatlerde bakkalların önüne bırakılan süt, ekmek, peynir gibi gıda maddelerini çalmak. Bir insanın çantasını, telefonunu falan çalmak, canına kastetmek değil.
olmadı hiçbir zaman. Bizim suç dediğimiz şeyler gidip manavdan meyve çalmak ya da sabah erken saatlerde bakkalların önüne bırakılan süt, ekmek, peynir gibi gıda maddelerini çalmak. Bir insanın çantasını, telefonunu falan çalmak, canına kastetmek değil.
Soru: Sokaktan kurtulmak için nasıl bir çaba gösterdiniz?
Deniz: Serdar ile ilk tanışmamız 2001 yılında olmuştu. Serdar o zaman dernekte görevliydi ve sokak çalışmasına çıkmışlardı. Ben karlı bir havada Kadıköy’de kuytu bir köşede tiner çekiyordum. Yanıma geldiler ve beni sokaktan alarak barınağa götürdüler. Bu şekilde tanıştık. Daha sonra askere gitmiş. Askerden geldikten sonra da bir yıl hiç karşılaşmadık. Sonra bir gün İstiklal Caddesi’nde yürürken onu gördüm. Arkasından ‘Tatar’ diye seslendim. Oturup konuştuk ve ona, ‘Nereye gidersen git, seninle geliyorum’ dedim. Bana ‘İyi düşün. Aç da kalacağız, zorluklar da çekeceğiz fakat ne olursa olsun birbirimize destek olacağız ve bir daha sokağa dönmeyeceğiz’ dedi. Ben de kabul ettim. 9 aydır Beyoğlu Tarlabaşı’nda kiraladığımız evimizde yaşıyoruz. İlk zamanlar farelerin içerisinde tek bir oda da kalıyorduk. Şimdi biraz daha iyiyiz. Ben bu hayattan kurtulabileceğimi hiç zannetmiyordum. Bir evimin olabileceğini hiç tahmin etmiyordum. Şimdi bir evim, bir anahtarım var. Bunun ne demek olduğunu sokakta kalmayanlar bilemez. İlk günlerde zor geldi ev işi, yemek filan. Ama artık iyi de olsa kötü de olsa bir evim var. Bunun verdiği mutluluk kelimelerle anlatılamaz.
Serdar: Eve ilk taşındığımızda hiç eşyamız yoktu. Ev sahibimiz bir yatak ve birkaç parça mutfak eşyası vermişti bize. Deniz, tüm bu sıkıntılara katlandı. Şimdi bir boyacı kalfasının yanında çalışıyorum. Fakat her gün iş olmuyor. Doğru düzgün bir iş arıyorum. İnsanlar bize hep, ‘Yurtta yetişmiş iki genç evlilik hayatını yürütemez’, ‘İki madde bağımlısı birlikte kalamaz’ dedi. Ancak, biz birlikteyiz ve her şey çok güzel gidiyor. Deniz’in yaşı dolunca hemen resmi nikahla evleneceğiz ve İstiklal Caddesi’nde sokak düğünü yapacağız. Mutluluğumuza, geceler boyu sokaklarında sabahladığımız Beyoğlu ev sahipliği yapacak.
Soru: Sokakta yaşayan arkadaşlarınızın size yaklaşımı nasıl oldu? Sonuçta siz onların da hayallerini gerçekleştirmiş oldunuz. Sokakta kalan çocuklar için çok güzel bir örneksiniz siz.
Serdar: Arkadaşlarım bana, ‘Sakın bir daha sokağa gelme. Sen bizim yapmak isteyip de yapamadıklarımızı başardın. Bir yuva kurdun. Bunun kıymetini bil ve sahip çık’ dediler. Şimdi onların hayallerini gerçekleştirmiş olmanın da sorumluluğunu taşıyoruz üzerimizde. Sadece kendimiz için değil onlar içinde mücadele ediyoruz.
Deniz: Ben sokakta kalan arkadaşlarımı gördüğümde onlara elimden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyorum. Para vermek doğru değil. Çünkü zamanında bana da para verildiğinde tiner alıyordum. Onun yerine ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum. Mesela çok sevdiğim arkadaşlarım Zeytin ve Mehmet’e gider yiyecek bir şeyler alırım. Arkadaşlarımız bizim adımıza çok sevindiler. Umarım onlar da bir gün sokaklardan kurtulabilirler.
Soru: Zaman zaman sokak çocuklarını ‘rehabilite etme’ adı altında, toplumdan uzakta tutma projeleri gündeme getiriliyor. Özellikte kapkaç haberlerinin artmasıyla birlikte geçtiğimiz yıl sokakta yaşayan çocukların Yassıada’da toplanması tartışılmıştı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Deniz: Ben sorunun bu şekilde çözüleceğine inanmıyorum. Sokak çocuklarını topluma kazandırmak istiyorlarsa bunu ancak onları toplumun içinde tutarak yapabilirler. Bu şekilde bir adaya kapatırlarsa çocuklar sadece topluma kin besler. Dört tarafı deniz. Kaçmak isteyenler olacak, intihar etmek isteyenler olacak. Beni götürselerdi ne yapar ne eder kaçardım. Oraya götürerek kurtaracaklarsa hiç kurtarmasınlar. Büyükler hep bizi suçluyor fakat 8 yaşında sokağa düşmüş bir çocuğun halini anlamak istemiyorlar. 18 yaşından küçüklere tiner ve bali satılmamalı. Ama esnaflar vatandaşa sattığı fiyatın iki katına sokakta yaşayan çocuklara bu maddeleri satıyor. Çünkü onlar mecburen alıyor. Bizim derneğimiz maddi imkanlarının kısıtlı olmasına rağmen bugün 80 – 100 civarında çocuğa bakıyor. Bence yapılması gereken bu tür kuruluşlara yardımcı olunması.
Soru: Geleceğe dair beklentileriniz neler?
Serdar: Basın sokakta kalan çocukları hep kötü gösteriyor. Bu haberleri okuyan insanlar sokakta yaşayan çocuklardan nefret etmeye başlıyor. Bizim de insan olduğumuzu unutuyor. Kapkaç yapanlar, suç işleyenler aslında sokakta yaşamak zorunda kalan çocuklar değil. Bu suçları işleyenlerin birçoğunun evi, ailesi var. Bizim gibi değiller ama onlarla aynı kefeye koyuluyoruz. Bu önyargıların ortadan kalkmasını istiyorum. Kendimiz için de bir evimizin olmasını isterim.
Deniz: Benim en büyük hayalim yazdığım şiirleri kitap haline getirip, bastırmak ve gelirini sokakta yaşayan çocuklara bağışlamak. Bir de yatak odamın olması.
Sokak çocuklarının kurtuluşunu simgeleyen Deniz ve Serdar şimdilerde hem omuzlarına aldıkları yaşamın yükünü kaldırmaya, hem de bir zamanlar sokakları birlikte arşınladıkları arkadaşlarına bir umut yaratmaya çalışıyor. Onlara ulaşmak ve yardım etmek isteyenler Umut Çocukları Derneği’nin 0212 244 80 50 numaralı telefonundan bilgi alabilir.
(İlk Yayın: Birgün Gazetesi)