Kadın bağırdı. “Özgür olmak istiyorum.” Adam sustu. Bu oyun asırlardır çıkmaz bir sokak gibiydi. Adam bağıran sesin içindeki kadın sesi olduğunu kimselere söyleyemezdi.”

Ruhsal şifacıya gitmeye karar verdi. Kendini tam bir erkek gibi hissediyordu. Cinsel anlamda hiçbir sorunu yoktu. Aşık olduğu sadece kadınlardı. O gün psikoloğuna itiraf etti.

“Kendime asırlardır duyduğum sesi itiraf edemiyorum. Ben bir erkeğim ancak içimdeki ses bir kadın sesi. Bu durumun doğduğumdan beri annemden duyduğum ninni sesi ve benim sürekli konuşuyor olması ile alakalı olmasını düşünür dururdum ki; bir çok arkadaşımın, aynı şekilde içlerinde konuşan sesin bir kadın sesi olduğunu söylemelerini duyuncaya kadar.”

Şifacının da ilk defa karşılaştığı bir durumdu. Birçok danışanı olmasına karşın böyle bir itiraf hiç kimseden gelmemişti.

“ İçimde bir kadın var. Ortaya çıkmak istiyor. Sürekli onu özgürleştirmekle ilgili duygu ve düşüncelere dalıyorum. Ortaya çıkmak istediği zamanı düşlüyorum. Çok güzel bir kadın. Deniz kızı adeta. Onunla kendimi bir zannediyorum. Benim bir uzvum gibi adeta. Özgür olması bana bağlı. Onu ortaya koymam için çok cesaretli olmam gerekiyor. Benden bir kadın çıkacak ama korkuyorum.”

“Anlıyorum. Adem gibi olmanız gerekiyor o halde. O, Adem’liğini Havva’nın ortaya çıkmasına kadar deneyimlememişti. Kendi kendineydi ancak kendinden kendine değildi.”

“ Kendinden kendine derken?”

“ ‘Bir ben var bir benden içeri’ diye hep içeriyi tarif etmiyor muyuz? İçimizdeki kadın ya da diğer bir deyişle tanrıçadır. Duyduğumuz bilinç sesidir ve ona yaratıcının sesi dersek; tanrıça demekten de çekinmemeliyiz. Konuyu kadını biraz daha irdelemek açmak isterim.

Kürek kemiğinin olduğu yer dişil enerjinin tarifidir. Adem, Havva’nın yokluğunda kendi yokluğunu deneyimliyordu. Havva yani kendi dişilini fark ettiğinde de kendi varlığını deneyimlemeye başladı. Asırlardır erkeklerin aydınlanmasının sırrı burada yatar. Bu onların DNA’ları üzerinde büyük bir şifa meydana getirir. Kadınların en büyük düştüğü tuzaktı bu aynı zamanda. Kadın sadece kendini kadın olarak görür. Adem’ bakmaz. Bakamaz. Korkar ve bu yüzden yönetilir. O zaten iç sesini kadın olarak duyar. Bedeni bununla alakalı sinyal vermez. Şeyleri kadınca ele alır. Yeteneklerini  ve eylemlerini erili taklit ederek deneyimler. Kendini asılar önce prangalara mahkum eden kadının ağır bir suçluluk duygusu vardır. Kandıran kadın olmuştur ve kandırılmaya da devam edilmiştir.

Kadın kendi egemenliğini erkek üzerinden elde etmeye çalışır. Bir başına var olamayacağı ile kodlanmıştır. Ancak erilin onu yaratacağının bilinci ile bekletilmiştir. Bu duruma isyan eden kadın, buradan kurtulmak için feminist eylemlere baş vurmuştur ve erkek gibi kadın imajını seçmiştir. Görüldüğü üzere bu kod hala çok işe yaramaktadır. Erkek gibi olan kadın, Havva’yı meydana getirecek gücü bulmaya çalışmaktadır. Oysa durum çok vahimdir. Kadınların kendi güçlerini fark etmeleri için önce erkek enerji dediğimiz eril enerji hipnozundan çıkmaları gerekmektedir.”

Kadın karmaşıktır. Çözülmesi kolay değildir. Bana göre de bu, çok doğru bir saptamadır zira kadın; kendini çözemediği için kendi yaratıcılığını fark edememiştir. Dolayısıyla bunu ifade etmesi hem çok zordur hem de kadın olarak dişi enerjiyi dengelemek büyük bilgelik gerektirir. Üstelik bir de eril baskısı da yanına eklenince daha da zordur. İpleri ona vermeyi adet haline getirmiştir. Denge kurulamamıştır aralarında. Aynı nezaketi karşısından görememiştir kadın ve eril baskısını ensesinde hep hissetmiştir. Ona artık kimsenin, herhangi bir dayatma yapmasına gerek kalmadan da; namusu üzerine erilin hükümüne girmiştir.

Adem Dişilini Fark Etti Havva Oldu!

Adem, adam enerjisi olarak eril enerjiyi vurguluyor. Havva ise kadın enerjisi olarak dişil enerjiyi vurguluyor. Yasak elmayla yılan (kendini bilmenin tutkusu) bizi kandırmasaydı, dişi enerji de (varlık) kendi eriline (yokluk) yedirmeseydi ve cennetten kovulmasaydık, hayatımızı haz almadan yaşamaya mahkum olurduk. Cennet burada bütünselliği temsil ediyor ve o kendini deneyimlemek için “kendinden kendine” tecelli etmek durumundadır. Bu anlamda iyi ki cennetten kovulduk.  Eğer hala elmayı yemeye cesaretimiz varsa  bu bedende yaratıcılığımızı ve tutkuyu fark etme şansımız vardır. Bu cesaret şimdi senin kapını çalıyor. Havva olmaya izin verecek misin? Yükselişi (tekamül etmek) seçecek misin?”

“ Yükseliş için kadın mı olmam gerekiyor?”

“ Yükseliş ancak dişil enerjinin ortaya çıkması ile başlar. Kendi tanrısal gücün, tanrıça enerjisi ile desteklenerek dengeye geldiği zaman mümkündür. Yaratıcı olduğunu hatırlatan ses senin uyanış sesindir. Buna şüphesiz bir şekilde kabul vermen senin özünle tam ve bütün olma haline sokacaktır. Ev işleri sana kalmayacak merak etme. Eril ve dişil dengeye gelecek. Konumuz budur. Denge. Tek gerçeklik ve istenen durum.

Merak ediyorsan eğer; karşıma bir kadın gelseydi de aynı konuşmaları yapacaktım. Onlara da aynı şekilde içlerindeki dişile bakarak farkındalığa ulaşacaklarını söyleyecektim. Konu erkek ya da kadın değildir. Eril ve dişil dengesidir. Asırlık sorun basitçe bu dengeye gelerek sonlanacaktır.”

“ Siz söyleyinceye kadar karımın aslında ne kadar bana benzediğini fark etmemiştim. Kadınların aslında bizi ne kadar taklit ettiklerini gözlemliyordum ancak buna bu bakış açısı ile hiç bakmamıştım. Karım ya çok erkek ya da sürekli şikayet eden mızmız kadınlar gibi olmaya başladı. Çok uç noktalarda gidip geliyor.”

“ Eğer kadınlar olarak ev halimizdeki Cinderella’dan, baloya giden Cinderella’ya dönüştüğümüz zamanlarda ki dengeyi kurabilirsek bu bizi müthiş bir huzura kavuşturacak. Kendimizi güçsüz zamanlarda kadın, güçlü zamanlarda erkek hissetmeyi bırakırsak gerçek gücün çok daha başka bir şey olduğunu anlamaya başlayacağız. Biz bu güce layık olamadığımız için bunu erilin eline vermek zorunda kalıyoruz. Oysa eril ne muhteşem bir enerji. Besleyen, genişleten, keşfeden, tutkuyu ortaya çıkaran harika bir dinamik. Bize tanrısal gücü gösteren yapan, eden kuvvet.

Kadın olmanın gerçekte ne olduğunu anlamak için eril enerjiyi anlamak çok önemli. Kendimizi “erkek gibi kadından” özgürleştirmek için önce kendimize şefkatle yeniden kadın gibi dokunmamız gerekli. Korktuğumuz şey bizim içimizdeki tutkunun kapalı olması değil midir? Dünyayı yükselişe sokan kadın-dişil enerjisidir. Çünkü adamın eyleme geçmesi için dişilin özelliklerine sahip olduğunu fark etmesi gerekmektedir.

İşte burada senin korkularınla yüzleşmek istemediğin yere geliyoruz.  Dişil enerji senin sahip olduğun  güçtür. Senin  iç sesini kadın olarak fark etmen bu yüzdendir. Şimdi eğer izin verirsen bu senin özünü harekete geçen bir enerji olarak sana hizmet edecektir.”

“ İzin veriyorum. Teşekkür ederim. Kendi dişilimi daha fazla baskılamadan yaşamıma tutkuyu getirmeyi seçiyorum.”

“ Muhteşem!”

Kendi Dişilini Kapatanlara Söylenecek Son Söz

İşler karışık ama muamma değil. Kadın ya da erkek olmamızın bir önemi yok. Hepimiz bir enerjinin veçheleriyiz. Bütünleştiğimiz zaman erkek ya da kadınlar olarak üzerimizden eril baskısını atacağız ve dönüştüreceğiz. Dişilin artık yukarı çıkma zamanı. İzin veriyor muyuz buna? Erilin dengesi daha fazla bozulmadan, dişisi yanına çıkmasına niyet etmek ve uyanma zamanı. Dişilin, eriline yaratıcı tarafını açması ve ne kadar değerli olduğunu hatırlatması zamanı. 

“Ben yaratanın dişi enerjisiyim ve seninle işte şimdi bütünleşebilirim erilim. Dünya kadınlar günümüz kutlu olsun …”

Esra Ö. Erdoğan