Herkes gibi ben de ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum. Trafik kazaları, depremler, devrilen trenler, görünmez kazalar derken, o kadar çok yakınımı kaybettim ki, hayatın gelip geçiciliği kafama iyice dank etti. Dindar insanların sık kullandıkları bir cümle vardır: “Allah izin verirse…” Bu cümlenin kelimelerden bağımsız bir versiyonu, uzun vadeli planlarla her karşılaştığımda kafamda dolanır, durur.  Özel sigorta şirketlerinden gelip cazip emeklilik paketleri ile kapımı çalan becerikli pazarlamacılar kötümser olduğumu düşünüyorlar. Hiç de değil. Uzunca bir süre önce, hiç ölmeyecekmiş gibi çalışıp, yarın ölecekmiş gibi yaşamaya karar verdim. Zamanımı savruk kullanacak lüksüm yok.

 

Kadıköy’de oturup Maslak’ta çalışan bir vatandaşım. Bu da, günde ortalama iki buçuk saatimin trafikte geçtiği anlamına geliyor. Bu da ayda ortalama 65 saat eder. Eğer bir servis aracında olsaydım, hiç dert etmezdim. Kitap okumak için harika bir fırsat. Ama, kendi kullandığım araçta tek başıma yolculuk ediyorken kitap okumak pek de keyifli olmuyor. Denedim, tavsiye etmem. Gazete okumak biraz daha kolay, ama o da epey riskli. Durum böyle olunca, tecavüzün kaçınılmazlığı karşısında hayal gücüm devreye giriyor. Ne yapıp edip o iki buçuk saatin tadını çıkartmaya karar verdim ve başarısız olduğum söylenemez.

Konunun uzmanı olarak size tavsiyelerde bulunabilirim. Her keseye ve her zevke göre trafik çareleri ürettim. İşte farklı kategoriler:

1)      Tek kişilik pahalı yöntemler
a)
      Yüksek risk, büyük keyif
b)
      Düşük risk, orta çaplı keyif
                

2)      Tek kişilik ucuz yöntemler
a)
      Yüksek risk, orta çaplı keyif
b)
      Düşük risk, büyük keyif

3)      Çok kişilik, düşük riskli, orta çaplı keyif veren yöntemler

4)      Çok kişilik, yüksek riskli, bilumum keyif veren yöntemler

Kategori isimlerine bakıp seçim yapmanızı tavsiye etmem. Bu yüzden önerilerimi sıralarken, kategorizayonu size bırakıyorum. Risk yönetimi önemli bir konudur. Gerçekleşme ihtimali çok düşük, fakat gerçekleştiği takdirde büyük zarar verecek riskleri ben yüksek risk olarak ele alıyorum. Siz öyle değerlendirmeyebilirsiniz. Fazla tedbirci olduğumu düşünen insanlar var. Bir başka grup ise tam tersini savunuyor. Bu zaten bildiğimiz bir gerçeği işaret ediyor: insanların kumara olan yatkınlıkları ve riske olan bakış açıları kişiler arasında –ve hatta aynı kişi için farklı zamanlarda- büyük değişiklik gösteriyor. Seçim sizin…

 

Murphy ile Mücadele:

Bu yöntem, farklı isimler altında oldukça sık kullanılmaktadır. Temel prensibi, sizi sıkıştıran veya zorla önünüze geçen bir arabayı gözünüze kestirip onunla yarışmaya başlamaktır. Trafik sıkışık olduğu için sık sık şerit değiştirmeniz iyice arkada kalmanıza neden olur. Ben eskiden, yarıştığım arabadan farklı bir şeride geçip, kendi şeridimin daha hızlı akması için dua etme yöntemini kullanırdım. Ama bu noktada devreye Murphy Hazretleri zuhur ettiği için, genellikle benim şeridim iyice yavaşlar, hatta dururdu. Bunun üzerine, binbir güçlükle şerit değiştirir ve tahmin edeceğiniz üzere, az önce terkettiğim şeridin akmaya başladığını farkedip sinir olurdum. Hafif yollu obsesif tabiatım, hiçbir sorunu çözmeden bırakmamak üzere bir seri programı her daim aktif olarak kullandığı için, bu zevk metodunu terk etmezden önce Murphy ile şerit mücadelesine benim zaferimle son verecek çözümler ürettim. Eğer sıkışık trafikte bir araçla yarışıyorsanız, öncelikle o güzergahı çok iyi tanımanız lazım. Trafik ışıklarının yerlerini, yol katılımları ve yol ayrımlarını, ekip arabalarının genellikle nerelerde sotaya yattığını iyi bilip mücadeleye öyle girmelisiniz. Diyelim ki 200 metre ileride ışıklar var ve sağ taraftan caddeye açılan bir sokaktan arabalar yola katılacak. Bu durumda seçilmesi gereken şerit sağ şerittir. Çünkü size yeşil ışık yandığında, az önce sağdaki yoldan çıkıp sizin karşı istikametinize katılmak isteyen son araçlar yolu yanlamasına bloke ederler ve en son da sizin sol şerit açılır. Siz sağ şeritte akıp giderken, yarıştığınız adamın sol şeritte tıkılı kalıp önündeki transit geçmeye çalışan arabaya korna çalarak küfretmesi sizin zaferinizi müjdelemektedir. Boğaz köprülerinden geçerken açılan ek şeridi kullanmanız genellikle daha avantajlıdır. Ancak rakibiniz de birkaç araba önünüzde aynı şeride daldıysa önünüze iki seçenek çıkar. Ya normal yoldan devam edip ek şeridin tıkanması için dua edeceksiniz, ya da onun ardından ek şeride dalıp köprüyü geçtikten sonra ilk fırsatta şerit değiştirip adamın önüne geçmeye çalışacaksınız. Normal yoldan devam edip de şansınız yaver giderse, adamın yanından geçerken el sallamayı unutmayın, düşük riskli ve yüksek keyifli bir zafer olur. Öte yandan, bu adamlar genellikle sizin onunla yarıştığınızın farkında olmadıklarından, neden ona bakıp güldüğünüzü anlayamazlar. Bu tip bir zafer pek keyif vermiyor. Karşı tarafın hezimete uğramış yüz ifadesini görmek isteyeceksiniz. El sallayın. Gülün. Gerçekten işe yarıyor.

 

Metroseksüel Zevkler

Bir keresinde, iş çıkışı verdiğim bir akşam yemeği sözüne geç kalmıştım. Aksi gibi trafik de o akşam çok sıkışıktı. Tam köprüye yaklaşırken, aklıma müthiş eğlenceli bir fikir geldi. Çıkardım makyaj çantamı, başladım boyanmaya. Hem de şöyle böyle değil, fondötenli, dipliner’lı, özenli bir makyaj. Saçlarım kısa olduğundan biraz köpükle onları da şekillendirdim. Tabii bütün bunları yaparken dikiz aynasını kendimi görecek şekilde ayarlamıştım. Tek şeritten dura kalka akan bir trafikte dikiz aynasına pek ihtiyacım olmadı. O günden sonra bu makyaj seansları benim için vazgeçilmez oldu. Bir keresinde oje sürmeyi de denedim, ama her tarafıma bulaştırdım, beceremedim. Ben hep koyu renkli oje sürerim. Açık renk ojeden hoşlananlar için sevimli bir metod olabilir.

Gelelim erkeklere… Erkek olsam, metroseksüel olmam kaçınılmaz olurdu herhalde. Yanımda her daim şarjlı bir traş makinası, traş losyonu ve nemlendiricimle dolaşırdım. Sabah trafiğinde traş olmak kadar keyifli bir şey düşünebiliyor musunuz? 10 dakika fazla uyumuş olursunuz. Ama tüm teçhizata sahip olmasına rağmen sevgili kocam kendi açısından bu fikre pek sıcak bakmıyor. Haklı da. Günde ortalama sadece 15 dakikası trafikte geçen bir adamdan bu tip zevkleri algılamasını bekleyemezsiniz.
 

Vefakar Bir Arkadaş Mısınız?

Trafikte yaşamaya başlamadan önce, arkadaşlarımı çok ihmal ederdim. Özel günlerini unuturdum, aylarca aramayıp bir sürü sitem işitirdim, ilişkilerim hep dalgalıydı. Ama artık bu değişti. Artık bir grup arkadaşım güne benim sesimle başlıyorlar. Uyandırma servisi gibi çalışmanın yanı sıra, benim gibi sabah trafiğine takılmış olanlarla aynı radyo kanalını açıp telefonda beraberce gülüp eğlenebiliyoruz. Matmazel ayrılana kadar favorimiz Cem Ceminay’dı, artık hep beraber Geveze’ye geçiş yaptık. Ölüyoruz gülmekten. Araç kiti olmayanlar en kısa zamanda bir tane edinsinler, sıkışık trafikte sohbet müthiş zevkli oluyor. Belli numaraları seçip indirimli veya bedava tarifeye geçerseniz ucuz maliyetli ve yüksek keyifli bir zevk edinebilirsiniz.

Akşam trafiğinde ise genellikle gün içinde fırsat bulamadığım telefon görüşmelerine vakit ayırıyorum. Sevgili editörümüz Hasan’la yaptığımız konuşmalar buna iyi bir örnek teşkil ediyor. Ama adamı genellikle sinemada, uyurken ya da duşta falan yakaladığım için seleksiyon listemden onu çıkarttım.

Meditatif Etkinlikler

Güzel bir havada, upuzun, bomboş, virajsız bir otobanda, tek başınıza saatlerce araba sürdünüz mü? Gözleriniz ileriye fikslenir, bakışlarınız dalar ve içinizdeki otomatik pilot sürüşü devralır. Elektriksel aktivitesi yavaşlayan beyniniz keyifle alfa moduna doğru geçer ve transa girersiniz. Bilinçli olarak yola dikkat etmenize gerek yoktur, otomatik pilotunuzun refleksleri kusursuzdur. Zihninizde türlü türlü düşüncelerin geçit töreni başlar. Çıkışı olmayan ve sıkıntıyla sürekli kendi üzerine katlanıp başa saran bir düşünce virüsüne yakalanmazsanız hayal gücünüzün bereketli topraklarında dilediğinizce dolaşır, hafiflersiniz. Düzenli olarak meditasyon yapan insanlar, düşünce virüslerinden korunmanın yollarını iyi bilirler. Bu antiviral zihinsel programlar apayrı bir yazının konusu olacak denli zengin olduklarından burada pek fazla değinmeyeceğim. Daha fazla uzatmadan sözü hedefe kilitlemek istiyorum: Bu dehşet keyifli meditatif seansları sıkışık trafikte de deneyimlemek mümkün. Öncelikle, uykulu olmamanızı tavsiye ederim. Aksi takdirde otomatik pilotunuzun devreleri cozutabilir. Sabahları evden çıkmadan önce ılık bir duş alarak serotonin depolarınızı sinaptik boşluklarınıza pompaladıktan sonra aynanın karşısına geçin ve kendi gözlerinizin içine bakarak gülümseyin. Zorlanabilirsiniz, hiç önemli değil. Biraz şebeklik yapın, sevimli görünmeye çalışın ve yine gülümseyin. Yüzünüzü okşayın, yanağınızdan bir makas alın ve karşınızdaki tipe şöyle deyin: “Seni çoook seviyorum!” Aranızda, bunları hissederek yapmakta zorlananlar olacaktır. Merak etmeyin, aynadaki yansımanız size yardım eder. “Seni en iyi ben anlarım ortak!”, ifadesiyle gülümseyerek dümdüz gözlerinizin içine bakan ve sizi sevdiğini söyleyen bu zat-ı şahaneye karşı koymanız çok zor. Eğer her sabah bu 3 dakikalık ritüeli aynen diş fırçalamak gibi rutine bindirirseniz, hayatınıza sihirli bir değnek dokunmuş gibi olur. Sonra, kim takar trafiği? Gevşeyip dalarsınız derinlere, teker teker gelip geçen düşüncelere hiç müdahale etmeden nefesinizi dengelersiniz. Beyninizin dış cidarında uyuşma ve karıncalanmaya benzer bir his zihninizi okşar. Transtasınız. Tadını çıkarın. Sıfır maliyete yüksek trafik zevki işte… Yol hiç bitmesin…

 

Sayı ve Kelime Oyunları

Bu biraz bana özgü bir zevk gibi. Önerdiğim birkaç kişi hiç zevkli bulmadıklarını söyledi. Ama yine de arızalı birileri çıkar, bu yöntemleri sever, yenilerini geliştirip tarafıma iletirse çok sevinirim. Bu oyunlar üçe ayrılıyor:

1)      Sayı oyunları
2)
      Kelime oyunları
3)
      Kombine oyunlar

Sayı oyunları için öncelikle bir kalıp, sonra da kuralları belirlemeniz gerekiyor. Hemen bir örnek: Kalıba f(x) fonksiyonu diyelim. Örneğin f(x) = 2x – 5 olsun. Önünüzdeki aracın plakası da 34 UB 0023 mesela. 23’ü 2 ile çarpıp 5 çıkardığınızda 41 eder. 41’i kafanıza yazın. Sıra, akan trafikte plakasında 41 yazan bir araç bulmaya geldi. İlerideki yeşil Skoda Fabia’nın 35 RK 2415 olduğunu gördüğünüz anda 1 sayı yaptınız demektir. Eğer uzunca bir süre devam edip sırasıyla 4 ve 1’i yanyana sergileyen bir plakaya rastlayamazsanız ya aramaya devam edeceksiniz, ya da aynı f(x)’i başka bir plakaya uygulayıp elde ettiğiniz yeni sayının peşine düşeceksiniz. Yeni başlayanlara bir tavsiyem olacak: f(x)’i biraz daha basit, kuralları biraz daha esnek seçin. Mesela 41 yerine 14 bulduğunuzda kendinize yarım puan verebilirsiniz. İşin garibi, aynı kalıp ve aynı kurallarla üst üste birkaç gün oynarsanız her seferinde daha fazla skor yapıyorsunuz. Bunun 3 açıklaması olabilir: Plakalara daha dikkatli bakmaya başlıyorsunuz, daha uzun süre sabretmeye başladınız veya kozmik şakacı size merhamet göstermeye karar veriyor.

Kelime oyunları daha da basit. Önce kuralı belirliyorsunuz. Örneğin: “İçinde tüm harfler geçsin” kuralı. Deminki plakaya örneği uygulayalım: 34 UB 0023. İçinde hem U, hem de B harfi geçen bir kelime kurun. Mesela “urba”. Sonra da az ilerideki yeşil Skoda’yı farkedin: 34 RK 2415. Bu plaka için de “raks” kelimesini bulmuş oluverelim. Şimdi sıra bu iki kelimeyle bir cümle kurmaya geldi: “Urbasını giymiş rakseden şu hatun ne de seksi!” Kelimeler çoğaldıkça cümleler uzuyor, hatta paragraflar oluşuyor. Siz de zevkten çıldırıyorsunuz.

Kombine oyunlar bence en zevklisi. Mesela yukarıdaki iki oyunu kombine edelim: 41 sayısındaki rakamları toplayınca 5 eder. Beş “B” harfi ile başlıyor. Plakasında B olan bir araç bulup, o plakadaki rakamlara f(x) uygulayıp elde ettiğiniz yeni sayı üzerinden oyuna devam edebilirsiniz.

Size sadece çok basit örnekler verdim. Ben bu oyunlar sayesinde kendime has nümerolojik yorumlar yapmaktan tutun da, bazı araba markaları veya bazı renkler arasında ilginç beraberlikler tespit etmeye kadar işi götürüyorum. Hayal gücünüze kalmış…

 

Otostopçular

Ucuz ama riskli bir uğraş. Ben şirket aracı kullandığım için otostopçu almıyorum. Ama eskiden kendi arabamla evimin önündeki otobüs durağına yanaşır ve gittiğim güzergahı söyleyip dileyenleri arabama alırdım. Muhabbet sararsa, yolumu değiştirip onları gidecekleri yere bıraktığım dahi oldu. Bu zevkin takipçilerini bekleyen iki risk var: Aldığınız kişi kötü niyetli olabilir. Ya da daha kötüsü, aldığınız kişi sıkıcı, aşırı geveze veya itici biri olabilir. Bu iki riski minimuma indirmek için bir bakışta adamın ciğerini okuma özelliğinizi geliştirmeniz gerekiyor. Yeni başlayanlara tavsiyem, lise öğrencilerini tercih etmeleri. Tehlikeli olmadıkları gibi, ürkmeden otostop yapacak kadar cesur olduklarından genellikle dışa dönük ve hoş sohbet de oluyorlar.

Bu yöntemin daha düşük riskli versiyonu da var. Komşularınız veya iş arkadaşlarınız arasında aracı olmayıp da her gün sizinle aynı yolu giden birileri var mı diye araştırın. Bu araştırma için, apartman yöneticiniz, kapıcı veya işyerinizdeki personel müdüründen yardım alabilirsiniz. Uygun adayları tespit ettikten sonra, nasıl insanlar oldukları hakkında biraz bilgi edinin. Çünkü bu insanlara bir kere yol arkadaşlığı teklifinde bulunduktan sonra pişman olursanız geri dönmek biraz zahmetli olabilir.

Eğer herşey yolunda giderse, bir yandan trafikteki saatleriniz şenlenir, bir yandan da hayır duası alırsınız. Karlı bir yöntem.

 

Sanatsal Faaliyetler

En güzel bestelerimi trafikte yaptım. Absolut kulak değilim, ama mırıldandığım melodiyi akorlara döküp kafama not edebilecek kadar müzik bilgim var. Üzerine sözleri de monte edecek kadar vaktiniz varsa, her akşam trafikte bir parça besteleyip iki hafta sonunda bir albüm yapacak repertuara sahip olabilirsiniz. Bu yöntemin bir diğer getirisi de, akşamları eve dönünce enstrümanınızı elinize almak için motivasyon yaratması. Tırnaklarımı uzatma kararı aldığımdan beri piyano ve gitar çalmıyorum. Ama gitarı kocamın eline verip bestelerimi ona çaldırıyorum. Hem de düet yapıyoruz, çok keyifli oluyor.

Eğer beste yapmak için gerekli minimum donanıma sahip değilseniz, başka müzisyenlerin parçalarını icra edebilirsiniz. Sesiniz ne kadar kötü olursa olsun, söyledikçe gelişiyor, göreceksiniz.  Özellikle sabah trafiğinde uykunuzu açmak için bire bir.
 

Duru Algı Egzersizleri

Aman dikkat, bu egzersizlere fazla kaptırırsanız bağımlılık yapıyorlar. Hele bir de telepati, duru görü, 3. göz gibi alengirli konulara merak ve yatkınlığınız varsa anlatacağım bu yöntem tam size göre!

Sıkışık trafiktesiniz. Oyunumuz çok basit. Yeni başlayanlar hile yapmak için yanıp tutuşacaklarından, dikiz aynasını ve yan aynalarını alakasız yönlere çevirmelerini tavsiye ederim. Mümkünse en yavaş ilerleyen şeridi tercih edin. Komşu şeritteki arabalar yanınızdan akıp gitsin. Her seferinde, bir sonraki arabanın rengini tahmin etmeye çalışın. Başlangıçta tutturmakta zorlanabilirsiniz, ama emin olun yetenekleriniz hızla gelişecek. Önce, tam rengi değilse dahi, yakın renkleri tutturmaya başlayacaksınız. Mesela, yaklaşmakta olan araca konsantre olup rengini algılamak için niyet ettiğinizde nasıl olduğunu açıklayamayacağınız kadar net ve kesin bir biçimde bu arabanın açık renkli olduğunu bileceksiniz. Bunun tahmin etmekten çok daha öte olduğunu ilk farkettiğiniz anda, oyun bağımlılık yapmaya başlayacak. Oyunda ustalaştıkça, arabaların tam renklerini, markalarını, hatta plakalarını bilmeye başlayacaksınız. Daha da ileri gidip, aracı kullanan kişi hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Bu egzersizler hem trafikte geçirdiğiniz saatlerinizi şenlendirecek, hem de hayatınızın geri kalan süresinde her ihtiyaç duyduğunuzda kullanabileceğiniz bir yeteneğinizi geliştirecek.

Yukarıda sıraladıklarımın haricinde, en az onlar kadar zevkli yarım düzine daha yöntem kullanıyorum. Ama ehil olmayan kişiler tarafından denendikleri takdirde çok tehlikeli birer silaha dönüşebileceklerinden dolayı, o yöntemleri sadece inisiye ettiğim bir avuç insana öğretiyorum.  İnisiyeler arasında genç işadamları, üniversite mezunları, hatta bir ev kadını dahi var. Hepsi de son derece yetenekli. Henüz onları bir araya getirip tanıştırmadım ama, yavaş yavaş birbirlerini trafikte fark etmenin yollarını öğrenmeye başladılar.  İçlerinde “sarı konfor” düzeyine ulaşmış bir emekli hakim geçenlerde heyecanla şöyle diyordu: “Onu farkettiğimde, yan şeritte 3 araba arkamdaydı. Nefesimi tuttum ve sırayı sekizle çarptım. 50 metre dahi gitmeden arkama geçti ve selektörle selam verdi. Farlar gözümü aldığından yüzünü göremedim, ama sanırım bizdendi hocam. “ Çekirgeme gülümsedim, haklıydı…

Aycan Çankaya

1976 yılında İstanbul’da doğdum. 1994’te Saint Benoit Fransız Lisesi’nden, 2000’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Öğrencilik yıllarımda ilgilenmeye başladığım hipnoz ve NLP’yi 2 yıl boyunca pratisyen hekim olarak çalıştığım özel poliklinikte kısmen uygulama şansım oldu. 2002 yılında evlendim ve hekimliğe ara vererek ilaç sektörüne girdim. İki yıl kadar medikal danışman, bir yıl kadar da ürün yöneticisi olarak çalıştığım süre boyunca NLP Practitoner, NLP Master Practitioner, Reiki ve Hipnoterapi eğitimleri aldım.