“Neden Mersin’de yaşıyor ve bu kadar seviyorsunuz” sorusu gelmiş. 🙂
Mersin’de dünyaya geldim ve Ankara’ya üniversiteye gidene kadar buradaydım. Fakat hatırlıyorum Ankara’ya hiç gitmek istemezdim. Mersin’den çıkması zor gelirdi.
Tabii ki öncelikle kökler. Hem anne hem baba tarafı bakıyorum ilk nüfus sayımından beri burada. (Bir kısım da Adana’da…) Mersin bu manada ata toprağı.
İkincisi buranın her ne kadar iklimi yazın cehennemden bir tık aşağı olsa da diğer vakitler enfestir. Bitki örtüsüyle güneşin sıcaklığı ayrı bir tondur. (Mesela Ege’nin renk tonları bana soğuk gelir Mersin’e göre.) Coğrafyası çok güzeldir. Mesela İspanya’da Malaga şehri ile Mersin birbirine çok benziyor bu manada ama tabii fark orası AB. Yoksa aynı iklim benzer coğrafya.
Akdeniz de başlıbaşına faktör. Denize ulaşmanız 5 dakika burada, upuzun sahilleri var ve de denize girilebiliyor. Bu manada Antalya ile kardeştir. Fakat 80lerde Antalya turizm, Mersin liman şehri olarak belirlendi. Bu yüzden tarihi yapı olarak nice zenginlikler barındırsa da Mersin bu yönüyle sırlı olarak kaldı.
Sırlı diyorum 43 yaşına kadar ben de keşfetmemiştim. Ama şimdi nice yerini keşfettik ve keşfetmeye de devam ediyoruz. Ruhsal açıdan da çok değerli nice yapı var burada. Hele Tarsus ilk ziyaret ettiğinizde enerjisiyle sizi şöyle bir sallar. Sadece Tarsus değil, daha neler var neler…
Yeme içmesi de çok zengindir. Nice mutfağa yakın olduğu için karma mutfağı vardır ve yerel çok lezzeti vardır. Elbette tantuni gelir de akla, daha ne güzel lezzetleri var.
Bir de Mersin Boğa burcudur. Toros Dağları Taurus’tan geliyor. Her yer Taurus burada. Şehrin enerjisi de tam Boğa. Benim de güney ay düğümü Boğa diyeyim anlayın.
Hepsinden öte de aidiyet hissi. 11 sene Ankara’da, 13 sene İzmir’de yaşadım ama Mersin’de hissettiğim o aidiyet enerjisini hissetmedim. İleride belki başka şehirlerde de yeniden yaşamak vardır planda bilinmez ama bu his ve sevgi hep içimde olacak.
Tabii sorsanız bir sürü sorunu sayacak olan da çoktur da işte göz neyi görürse artık.
Ne dersiniz gezdirelim mi sizi Mersin’i bizim gözümüzle?