Şehirlerarası otobüs yolculuklarını oldum olası sevmem. Hele yol uzunsa, 12-13 saat süren bu yolculuk şahsım açısından işkence gibidir. Yanlış anlaşılmasın, ıstırap yaratan, süre değil, süreçtir bana göre.

Her şey, gidilecek güzergaha göre, otobüs şirketi bulma çabasıyla başlar. Genelde önce en iyilerden başlarız. Kendimize göre nedenlerimiz vardır:
Büyük firmalarda tüketici haklarına saygı “ihtimali” yüksektir, araçlar “görece” daha moderndir, bir başka deyişle konforludur. şoför dahil olmak üzere tüm mürettebat kurallara uygun davranır “beklentisi” vardır. Ayrıca fiyat farkından dolayı, bu firmaları tercih eden yolcuların kültür seviyesi ve yolculuk alışkanlıkları daha katlanılası “olabilir”.

Ancak, cümleleri kurarken özellikle seçtiğim gibi, bunlar varsayıma bağlı ve insan faktörüne göre değişken durumlardır. Dolayısı ile en iyi firmayla yolculuk bile, “Bizi yurdum insanının azizliklerinden yüzde yüz korur.” diye bir kural yoktur.

 

Şirketi seçme işine geri dönersek, teknoloji çağında yaşadığımızın bilinci ve gereksiz güveniyle, önce internetten firmaların interaktif olduğu iddia edilen sayfalarına bakılarak, istenen gündeki uygun araç ve koltuk seçilerek firma aranır ki bu ilk hatadır. Çünkü çoğunda bu sayfalar ya teknik bir arıza sebebiyle çalışmamaktadır ya dagüncel değildir ve sizin boş gördüğünüz koltuklar aslında doludur! “Bu nasıl iştir?” sorunuza kibar ama abuk cevaplar verilmesi ise doğaldır. Sinirlenmemeye çalışarak, gerçekten boş olan yerleri telefonda öğrenip, yerinizi ayırtmaya çalışırsınız. Ama bu iş söylendiği kadar kolay değildir. Önce cinsiyetler sorulur.Çünkü hatun kişi yanına hatun kişi, er kişi yanına er kişi oturtulması mecburiyeti vardır. Bu noktada otobüs şirketlerine fazla kızamazsınız, maalesef bilirsiniz ki bu aslında onların gereksiz işgüzarlığı değil, yolcuların tercihidir. Belli noktalarda uygulamayı haklı buluyor olsam da, birkaç yolculukta öyle manzaralarla karşılaştım ki, pes dedim.

Örneğin bir keresinde Akçay’dan dönüşte, firma böyle bir yanlışlık yaptığı için olay çıkmıştı. Genç bir kızcağızın yanına bilet kesilen hacı amca, “Ben bayan yanında gitmem” dedi peygamber demedi. Ne oldu bilin bakalım? Bizim gibi karı koca seyahat edenlerin önce er kişilerine danışıldı yer değişikliği için. Birisi razı olsa, o centilmen ruhlu zatı, kızla yer değiştirecekler, sorunsal beyefendi de abdesti bozulmadan yolculuk edecek. Bir vatandaşımız razı olur gibiyken bu sefer kız itiraz etti “Ben yerimden kalkmam, cam kenarında oturacağım.” diye. Niye? Centilmen ruhlu zatın, anarşist zevcesi de cam kenarında ikamet etmekte. E, teknoloji aynı anda iki koltuğun da cam kenarı manzaralı olmasına imkan tanıyacak kadar gelişmediğinden, sorunun çözümü ve artık yola koyulabilme ihtimali yine hayal oldu. Tüm otobüs toplu bir cinnetin eşiğine doğru sürüklenmekteyken, kriz anlarında pratik çözümler bulabilen yurdum insanının cabbar tabiatı derhal işbaşı yaptı. Böylece senaryo değişti; şirketin yer hostesi, yine çiftlerin hatun kişilerinden birini kızın yanına geçmeye razı edebilmek için dil dökmeye başladı. Nihayet mülayim bir hatun kişi bulunarak, kriz feci şekilde alaturka kokan bir şekilde aşıldı.

Devam edelim. Cinsiyetler bildirilip, Otobüs Seçme Yerleştirme (OSY) üst kurulundan onay çıktıktan, bilet de alındıktan sonra yolculuk günü artık seçtiğiniz firmanın çapına göre, ya size yakın yerdeki durağından servisle alınır ve otogara gidersiniz, ya da kendi imkanlarınız ile otobüsünüze ulaşırsınız. Bazı büyük şirketler otogardan değil, kendi şık mekanlarından çıkış yaparlar. Bu sizi yanıltmasın. Mekanın şıklığı ve otobüsün fiziksel donanımı, iyi bir yolculuk yapacağınızın garantisi değildir. Çünkü otobüs hareket ettikten sonra insan faktörü devreye girer.

Tüm uyarılara rağmen cep telefonu bağımlısı en az bir yolcu telefonunu kapatmamıştır. Kapatmış gibi görünen bir genç kız, çantasının içinden çıkartmadan ve çaktırmamaya çalışarak sevgilisine mesaj çekmektedir. Önemli olan güvenlik unsuru değil, yasak bir eylemi yakalanmadan yapmaktır. Can değil, canan önemlidir ama önemsiz bulunan can kısmı, diğer yolcuları da içerdiğinden kayıtsız kalınamaz. Bir şekilde telefonun kapattırılması sağlanır.

Özellikle küçük şirketlerde, şoförün uykusuz olması da çok sık rastlanan bir durumdur. Ancak bu bilmem kaç saat otobüs kullanmasına engel değildir. Hem araba yolu bilir, hem de şoförün uykusunu açmak için geliştirdiği bin bir türlü yöntem vardır. Örneğin, hem araba kullanıp hem çekirdek çitleyebilir, yasak olmasına rağmen sigara içebilir, hatta ve hatta cep telefonundan hiç kapatmadan 2.5 saat kadar sevgilisiyle konuşabilir. Böyle bir durumda yolculara carlayan muavinin bu konudaki tutumu ya görmezden gelmek, ya da bu kadar uzun süre şarjı bitmeyen telefonun markasını sormaktır.

Büyük şirketler, izzet ikram konusunda daha iyidir. Ayrıca host’larının sağlığına da had safhada dikkat ederler. Nasıl mı? Hani şu servis sırasında giydirilen naylon eldivenler var ya, işte onlarla servis yaparken koltukları, tepsiyi, kendisine uzatılan çer çöpü de alan host, böylece kendisini bu mikroplardan izole eder. Biraz daha eğitilebilirlerse, yolculara yönelik hijyen de sağlanabilir, ancak bu şimdilik uzak bir ihtimaldir. Küçük şirketlerde ise genelde bu tip bir korunma gözlenmez. Çünkü orada çalışan yağız delikanlı için fiziksel her türlü temasta yabancı madde takılması racona terstir.

Hep şirkete yüklenmek olmaz tabii. Biraz da yolcular cephesine bakalım:

Otobüs daha garajdan çıkmadan illa ki su istenir. Ardından tavanda mevcut bilumum düğmeye basılır. Düğmelerden sıkılınca sıra koltuk kurcalamaya gelir. Önündeki şahıs koltuğunu yatırdığı için ona söylenen vatandaş, biraz sonra kendi koltuğunu sonuna kadar yatırır ve bu söylenme durumları, domino etkisiyle arkaya kadar uzar gider. Bir kısım vatandaş ayakkabılarını çıkartır, bir diğer grup gözünü kapatır kapatmaz horlamaya başlar ve evindeki rahatlıkla yanındakinin omzunu yastık olarak kullanmaktan çekinmez. Yaşlı teyzeler yanlarında oturan kurbanlarla laflamaya başlar. Kurban gençse bu sadece onun için, yok kendi yaşıtıysa tüm otobüs için kabus olur. Çünkü gençler ya uyur numarası yaparak, ya dışarıya bakarak, ya da hemen bir kitap açıp okur gibi yaparak sohbetin uzamasını engellemeye çalışırken, iki yaşlı teyzenin kurduğu koalisyon, yolculuk sonuna kadar sürebilir.

Yine her otobüsün bunlar dışında belli yolcu kontenjanları vardır:
– Otobüse son dakika yetişenler

– Otobüsün kalkmasına yakın, yanlış otobüse bindiğini fark edip canhıraş inenler.

– Ağlayan en az bir çocuk

– Kavga eden evli bir çift ya da sevgili

– Sevgilisi tarafından uğurlanan bir genç kız. (bkz. Cep telefonunu kapatmayan yolcu)

– Mola yerlerinde gecikenler ve “Pardon abi dalmışım diyenler”

Lüks firmalarda ise ek kontenjanlar mevcuttur:
– A firmasıyla yaptığı yolculuğun (bindiği firmanın rakibi) daha iyi veya daha kötü olduğunu yüksek sesle yanındakine anlatanlar

– Haftalık tuvalet ihtiyacını otobüse saklayanlar.

– Kendisini uçakta zannedip, olmadık ikram seçeneklerini soranlar.

– Firma kurallarına aykırı olduğu kibarca açıklandığı halde, belirlenmiş güzargahta değil, kapısının önünde inmek isteyenler. (Para verdi adam o kadar!)

Bir de açıklayamadığım bir fenomen yaşanır otobüs yolculuklarında. İstanbul çıkışlarında otobüsler şık, şoför, muavin ve host daha derli toplu, servis daha itinalıdır. Ama aynı firmayla yapılan dönüşlerde ise otobüsler daha döküntü, şoför uykusuz, yasak olmasına rağmen cengaver gibi iki şoförle geri dönüş opsiyonuyla birlikte genelde host müessesesi de sırra kadem basmıştır. Dolayısıyla hostsuz bir otobüsün hayat damarlarından biri kopmuş demek abartı sayılsa da, en azından otobüs hareket eder etmez, muavin tarafından yapılan servisin arkası gelmeyecek demektir. Bazı münasebetsizlerin, mışıl mışıl uyuyan muavini uyandırmak suretiyle istedikleri çay, kahve su gibi talepler, yine bizzat muavin tarafından “makine bozuk, bitti, kalmadı, dağa kaçtı” gibi açıklamalarla geri püskürtülür. İyi de olur, banyo ve deodorant gibi aksesuarlarla tanışmamış muavin ortalıklarda ne kadar az dolaşsa o kadar iyidir. Peki gelirken binilen o şık otobüs nereye gitmiştir? Ya host nereye kaybolmuştur? Gittiğimiz şehirde yabancı dükkan isimlerine kanarak, şehirlerarası değil milletlerarası yolculuk yaptığımız sanrısına kapılıp da Bodrum Belediyesine iltica mı etmiştir? Yoksa hostların tek seferlik kullanılıp, gidilen beldedeki turist kızlara kaptırılması bir gelenek midir?

Bilmiyorum işte, ilginçtir otobüs yolculukları. İyi tarafınıza rastlarsa, sinirleriniz boşalmışsa, insanlar tarafından doğaçlama oynanan bu oyunda eğlenebilir hatta ağlanacak halimize gülebilirsiniz.

Yazının da sonuna gelmişiz.

Yaşayan insanların buluşma merkezi derKi Turizm’i seçtiğiniz için teşekkür ederiz.