Özdemir Asaf der ki:”Öğüt zamanında taze yenmemiş bir ekmeği başkasına bayat yedirme denemesidir.” “Öğüt” şiirinde de şöyle der:
“Okulda, anladıkça başaracaksın
Yaşamda, başardıkça anlayacaksın
Gelecek mutlu-mutsuz, inanmasan da;
Gözlerin yaşardıkça anlayacaksın.”

İnsan en kolay yaşayarak öğrenir. Gençken daha çok alan, yaşlandıkça veren tarafında olduğumuz öğüt ve nasihatlerin işe yarama ihtimalleri azdır bu nedenle. Bunu çoğumuz biliriz, hissederiz ama bize göre daha deneyimsiz olduğunu düşündüğümüz birine öğüt vermeden durabilenimiz de yok denecek kadar azdır. Oysa her öğüt vereni dinlemek ve her verilen öğüdü uygulamak gerekmese de bazen bir öğüt bir şeylere ilaç olabiliyor. Yaşanmışlıklardan, deneyimlerden süzülmüş bilgiler gün gelip işimize yarayabiliyor. Birazdan vereceğim öğütlere yol yapmaya çalıştığımı fark etmişsinizdir. Aklıma geleni geldiği gibi yazdım. Bir önem sırası yapmadım. Hepsini okumasanız da bir göz atın derim. Belki biri bir gün sizin de işinize yarar kim bilir.

  • Ellerinize çok iyi bakın. Özellikle orta yaşınızdan sonra ellerinizi yoran ne varsa azaltın. Başparmağınıza hele gözünüz gibi bakın. O olmadan eliniz işe yaramaz hale geliyor.
  • Ne olur kapınızın önüne terlik, ayakkabı bırakmayın. İçeride koyacak yer sıkıntınız varsa bir sepet edinin içine koyun. Koridorda gazete kâğıdı üzerine yan yana da dizmeyin yani.
  • Ayran gönüllü de olmayın, maymun iştahlı da.
  • Hayatta her ne yapıyor olursanız olun yanına mutlaka en az bir hobi ekleyin. Bir müzik aleti çalmak olsun, balık tutmak olsun, fotoğraf çekmek olsun, bulun bir şeyler. Makrame yapmak bile olur. Önemli olan rutininizin dışında bir şeyler yapmak.
  • Olabildiğince ve olabildiği kadar yardım edin insanlara, hayvanlara. Karşılık beklemeden, içinizden gelerek yapın bunu. Çok bir şey yapmak şart değil. Sokağınızdaki köpeğe bir öğün yemek vermek, alışveriş yaparken kapının önünde mendil satan çocuğa bir çikolata almak bile olur.
  • Hoşgörü lafından sıkıldınız belki ama vallahi önemli. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkalarına yapmayın en azından.
  • Güneş alan bir pencere önünüz varsa birkaç çiçek koyun oraya. Neşe verir hem size hem evinize.
  • Köşeye sıkıştığınızda çekip gitmekten korkmayın. İşiniz olur, eviniz olur, evliliğiniz olur fark etmez. Hapishaneye dönüşen ne varsa koparıp atmak için cesaret gösterin. Bir hayatınız var unutmayın.
  • Ağlamak ruhun yıkanmasıdır. Ağlamaktan kaçınmayın.
  • Ailenize zaman ayırın mutlaka. Çocuğunuz varsa birlikte zaman geçirmeyi her şeyden çok önemseyin. Sadece onunla olduğunuzu hissettirecek on dakika bile mucizeler yaratır. Özel günlerde büyük aile masaları kurun, kim ne seviyorsa donatın onlarla masanızı.
  • Saçınızda beyazlar başlamışsa boya yerine kına yapın. Normal kına uzun zaman alıyor derseniz Hint kınalarını deneyin. Normal kına değilse de boyadan daha hayırlı.
  • Birkaç sayfa bile olsa her gün kitap okuyun. Küçük de olsa bir kütüphane evinizin bir köşesinde olsun mutlaka. Şiir kitabı da olsun kütüphanenizde bir tane bile olsa. Hatta birkaç şiir ezberleyin yeri gelince okursunuz eşe dosta karizmanız cilalanır.
  • TV kölesi olmayın diyeceğim ama yapar mısınız bilmem?
  • Sinemaya yılda hiç değilse birkaç defa gitmeye çalışın. “Film sinemada izlenir” derler ve doğrudur hakikaten. Tiyatroya hiç gitmemiş çok insan biliyorum imkânı olduğu halde. Meşrebine uygun olmayan oyun deneyimlerinden sonra silmiş tiyatroyu hayatından bazıları da. Devlet tiyatrolarında sinemanın yarı fiyatına onlarca oyun sahneleniyor. Biri size tat verecektir mutlaka.
  • Kötü anlatsanız bile birkaç fıkra bilin ve çekinmeden anlatın.
  • Dostlarınız varsa şanslısınız. Sayısı çok olmasa da olur. Arkadaşlarınız biraz daha çok olabilir sayı olarak. “Diğerleri” diyebileceğimiz başka insanlar da olsun hayatınızda. Her insan, her ilişki bir şey katar size.
  • Zamanı hiç hafife almayın. Çok hızlı geçiyor zira.
  • Sağlık haberleri bombardımanından siz de sıkılmadınız mı? Her yazılanı, söyleneni yapacağım diye kendinizi paralamayın. Katkılı olduğu kesin olan şeylerden uzak durun. Kilonuzu makul seviyelerde tutun. En önemlisi kafanızı arada boşaltıp kendinizi şarj edin. Sahil kenarında yürümek, meditasyon yapmak, birkaç arkadaşla buluşup dertleşmek, size ne iyi gelecekse yani, yapın. Biriktirip stresinizi altından kalkamayacağınız hale getirmeyin.
  • Kartvizitlere değil tevazuya, içtenliğe, doğallığa, samimiyete önem verin.
  • Mutlaka yemek yapmayı öğrenin. Yağda yumurta, makarna bile olur. Bunları yapamayan çok insan evladı var biliyorum.
  • Korkularınızla, fobilerinizle savaşın. Üzerine gidin, hafife almaya çalışın. Ben köpek korkumu küçük bir köpek yavrusunu büyüterek atlattım. Uçak korkumu da halledeceğim hayırlısıyla:))
  • Arada kendinizle baş başa kalın. Hatta yapabiliyorsanız dışarıdan hiçbir uyarıcı olmadan sessiz bir ortamda kendinizi dinleyin sadece. Kendinizden duyacağınız ilginç şeylere de hazırlıklı olun, şaşırmayın.
  • Yaşlı insanlara ailenizde olsun olmasın saygıda kusur etmeyin. Şanslıysanız siz de onlar gibi olacaksınız unutmayın. Yolda, izde zor durumda kaldıklarında elinizi uzatmayı ihmal etmeyin.
  • Yedibahar diye bir baharattan haberiniz var mı? Ben yeni keşfettim. Özellikle tavuk yemeklerine kullanın. Müthiş farklılaştırıyor, lezzet veriyor.

Epey olmuş öğütlerim. Biri olsun anlamlı gelirse birinize ne mutlu bana…

Gülseren Karaçizmeli