Uzun yıllar, palyatif tedavi alanında çalıştım. Hastalarım, ölmek üzere evlerine yollanmış olan kişilerdi. Yaşamlarının son üç veya on haftası boyunca onlarla birlikte oldum ve birlikte, inanılmaz özel anlar paylaştık.

İnsanlar kendi fanilikleriyle yüzleştiklerinde hızla büyümekteler. Herhangi birinin gelişip büyüme kapasitesini asla küçük görmemem gerektiğini öğrendim. Bazı değişimler inanılmazdı. Her biri, beklenebileceği üzere, inkar, korku, öfke, vicdan azabı, daha çok inkar ve sonunda kabullenme gibi bir duygusal dizisi deneyimledi. Ancak her bir hastam, inanın ki her biri, öteye doğru yola koyulmadan once huzur buldu.

Pişmanlıkları veya farklı yapmak istedikleri şeyler sorulduğunda, hastalarım tekrar tekrar bazı ortak konuları dile getirdiler. İşte en yaygın beş pişmanlık:

Keşke hayatı başkalarının beklediği gibi değil de kendime dürüst davranarak yaşama cesaretim olsaydı.

Bu en yaygın pişmanlıktı. İnsanlar yaşamlarının sona ermek üzere olduğunu fark edip şöyle geriye dönüp net olarak baktıklarında, ne kadar çok sayıda düşün gerçekleştirilmeden kalmış olduğunu görmek kolaydır. Hastalarımın çoğu düşlerinin yarısını bile gerçekleştirmemişti ve bunun nedeninin, yaptıkları veya yapmadıkları tercihler olduğunu bilerek ölmek zorunda kaldılar.

Düşlerinizin en azından bir kısmını gerçekleştirmeyi denemeniz çok önemlidir. Sağlığınızı kaybettiğiniz anda, artık çok geçtir. Sağlık, onu kaybedene dek pek az kişinin fark ettiği bir özgürlük sağlar.

Keşke o kadar çok çalışmasaydım.

Bunu neredeyse her erkek hastamdan duydum. Çocuklarının küçüklüğünü ve eşlerinin yoldaşlarını ıskalamışlardı. Kadınlar da bu pişmanlığı dile getirmekteydi. Ama çoğu çok daha yaşlı bir nesildendi; kadın hastalarımın bazısı ise evin geçimini sağlamak için çalışmamıştı. Hemşirelik ettiğim erkek hastalarımın hepsi yaşamlarının büyük kısmını iş hayatının değirmeninde öğütmekten dolayı derin pişmanlık içindeydi.

Yaşam tarzınızı sadeleştirerek ve hayat boyu bilinçli tercihler yaparak, sandığınızdan düşük bir gelirle geçinmek de mümkün. Yaşamınızda daha çok yer açmakla, daha mutlu ve yeni yaşam tarzınıza daha uygun olan yeni fırsatlara daha açık hale gelirsiniz.

Keşke hislerimi ifade edecek  cesaretim olsaydı.

Pek çok hastam, başkalarıyla arası bozulmasın diye hislerini bastırmıştı. Sonuç olarak, vast bir varoluşa razı gelip asla, gerçekten olabilecekleri kişi haline gelmemişlerdi. Bazıları, bunun sonucunda taşıdıkları güceniklik ve hınçla alakalı hastalıklar geliştirmişti.

Başkalarının tepkilerini kontrol edemeyiz. Oysa siz samimiyetle konuşarak tarzıını değiştirdiğinizde insanlar başlangıçta tepki verebilirse de sonunda bu, ilişkileri tamamen yeni ve daha sağlıklı bir düzeye taşır. Ya bu olur ya da söz konusu sağlıksız ilişki, yaşamınızdan çıkar gider. Her iki durumda da kazançlısınızdır.

Keşke arkadaşlarımla bağlantıyı kesmeseydim.

Hastalarım çoğu kez, ölmelerine bir kaç hafta kaldığında eski dostların ne kadar değerli olduğunu fark etmekteydi ama neredeyse daima, onları arayıp bulmak imkansızdı. Pek çoğu kendi hayatlarına o kadar kendilerini kaptırmıştı ki en iyi arkadaşlarıyla bağları yıllar içinde zayıflayıp kopmuştu. Arkadaşlıklara hak ettikleri zamanı ve çabayı harcamadıkları için çokça pişmanlık duymaktaydılar. Ölmek üzereyken herkes arkadaşlarını özler.

Yaşam tarzı meşgul ve çok dolu olan kişilerin görüşmeye fırsat bulamamaktan dolayı arkadaşlarından kopmaları sık görülür. Ama ölümünüz yaklaşırken, yaşamın fiziksel ayrıntıları önemini yitiriverir. Hastaların mali meseleleri olabildiğince halledip ölmek isterler ama onlar için asıl önemli olan şey para veya statü değildir. İşleri, sevdikleri kişilerin yararına olacak şekilde düzene koymak istemektedirler. Ancak genellikle, bu görevi yerine getiremeyecek kadar çok hasta ve bitkindirler. Sonuçta, her şey sevgi ve ilişkilerden ibaret. Son haftalarında ve günlerinde, geriye kalan şeyin sevgi ve ilişkiler olduğunu görmekteler.

Keşke kendime daha mutlu olma izni verseydim.

Bu pişmanlık, şaşırtıcı bir biçimde yaygındır. Pek çoğu, mutluluğun bir tercih olduğunu son ana dek fark etmemişti. Eski kalıplarına ve alışkanlıklarına bağlı kalmıştı. Aşinalığın sözümona “rahatlığı” fiziksel yaşamlarına olduğu kadar duygularına da sirayet etmişti. Değişim korkusu yüzünden başkalarına ve de kendilerine, hallerinden memnunmuş gibi davranmalarına yol açmıştı. Oysa derinlerinde, gereğince kahkaha atabilmeyi ve yaşamlarında zevzekliğe yer açabilmiş olmayı özlemekteydiler.

Ölüm döşeğindeyken, aklınız başkalarının hakkınızda ne düşündüğünden çok uzaklardadır. Ölmeden çok önce rahatlayabilmek ve tekrar gülümseyebilmek ne harikulade!

Yaşam, bir tercihtir. SİZİN yaşamınızdır. Bilinçli, bilgece, samimi tercihler yapın. Mutluluğu seçin.

Internetten alınan makaleyi çeviren: Yasemin Tokatlı

Konuk Yazar