İlk yazımla, sizin “Yazar” analizinize eksi olarak geçiyor olacağımla ilgili fena halde endişeliyim. Üstelik yazmak ve yazarlık konusunda bu kadar fobikken. 🙂 Ama insanın kendisi ve fobileri ile yüzleşmesi lazım değil mi? Ben de en zor yolu seçmeyi severim. Hele de bu başlıkla olay başka bir boyut kazandı. :))

 

Hep kendini maddesel yolla doğru ifade eden insanlara (kelime sihirbazı derim ben onlara)  gıpta etmişimdir. Onlara inanılmaz özenirdim. Bu özenti beni de yazı yazma hevesine kadar getirdi. Sonunda Hasan’ım Sonsuz’um “derKi’de yazsana” diyene kadar kendimi ve özentimi pek de ciddiye almadım. Korkmayacağım sınırların içinde kendim yaza,r kendim eğlenirdim ama bir gece sabaha karşı MSN’deki sohbet özenmenin bedelini bana bir güzel gösterdi. Hem deli gibi burada olmak hem de yazma disiplini ve hakedişim konusundaki tüm korkularımı ortalığa döküverdi. Zayıf bir iki itiraz sonunda kendimi onaylattım. :))

 

İş konu seçmeye geldiğinde; “ya bat, ya çık bakalım” diyip ne zamandır söylemlerime konu ettiğim bir mezeyi size de sunmaya karar verdim. Biraz riskli. Biraz mı? Deli miyim? hala konuya giremiyorum etrafında dolanıyorum. Böyle bir başlık yazıp konuya çat diye girilmiyor ki kardeşşiiiim….

 

Olay şudur sevgili okur; Yıllardır kız muhabbetlerinde, dost sohbetlerinde, kutsal kase gizeminde cinsellik sohbetlerimiz olurdu. Kişisel deneyimlerimiz zaman zaman travmalarımız bazen de yaşadıklarımız neticesinde arayışlarımızı ve keşiflerimizi paylaştık. Ne zaman ki biraz da ruhçu, enerjici, reikici olduk kaoslarımız biraz daha büyüdü. Aman aman neler duyar okur olduk ama konu hala, aynen benim yaptığım gibi etrafında gezilir ama içine dalınmazlığını korurdu. Hani nice kadın dergisinde cinsellik ve seks hayatımız masaya yatırıldı aslında. Allah allah yok öyle dokunma şöyle dokun… yok mum yak adamı tütsüle… kadınlar şımarık hocam siz bildiğinizi yapın dinlemeyin… Sakal mı seksi, bıyık mı? Şişman kadın mı? Zayıflık mı aşk hayatınıza uygun?  Yahu konu zaten karmaşık bunlar olaya aydınlık berraklık getirmek şöyle dursun kafalara yeni soru işaretleri eklemenin dışana tek adım attırmadı.

 

Araştırmacı ruh ne yapar? Hele de ruhçu felansa? Allah ne verdiyse okur, kendini Akif Poroy’a emanet etmez! Yeni yaklaşım bakış açısı gereği önce dalar Hintli, Çinli ne yapmış ne yazmış diye? Sonra Tantra’lara, zen sevişme sanatlarına, Kama Sutralara…

 

Ehhh be hocam işin adı seks, dokunmanın adı sevişmek mi? Ya  da kadın ve erkek dergilerinin cinsellik sayfalarındaki ÖN SEVİŞME, mum ve tütsü, banyo ve şampanya biraz da dokun bir de dil oyunları mı? Eğer olay buysa, kadim öğretilerde şampanya yokken hangi aksesuarlar ile yapıldığı gibi konulara kafayı takmamak içten bile değil?

 

Hadi bi de kendi arayış ve kaoslarına hayat paylaşımcını da zorla dahil etmeye çalışılınca yaşam partnersiz kedi, köpek dostluğuna tabi geçiveriyor. Böyle olunca teori de bir sürü puzzle parçan var ama bu puzzle iki kişilik tek başına çözülmüyor ki!

 

İşin şakası bir tarafa, tüm bu arayışlar var olan bilgilerinle pekiştiği anda aslında tüm cevapları milli kütüphaneye gitmeden ve onca kitaba bilgiye dalmadan keşfetmek mümkünmüş. Şimdi bir formül ve çözüm arayışına girelim sadece bildiğimiz üç beş şeyi kullanalım üstelik.

Artık okula başlamamış çocuklar bile çakra nedir? Biliyor. Hele de bir çoğumuz hangi çakra hangi bölgede ne işe yarar sorumlulukları nelerdir’i anayasa ezberler gibi ezbere biliyoruz. Eee Einstein bir de formül vermiş; E=m.c2 yani her şey atomlardan oluşuyor yani enerji var demiş hocam özetle. Peki cinsel faaliyet hangi çakra’ların E’si ile faal oluyor? 1. ve 2. çakralar.  Demek ki biz bu iki enerji merkezinde bir üretim yapıyoruz, ve ortaya daha yüksek devinimli bir E oluşturuyoruz. Buna da Seks  E’si diyelim.

Peki o kadar çakra çalışacak, diğer çakralar üvey evlat mı kalacak? Biri yer biri bakar cinayet bundan çıkar… Hadi bu işe biraz da Kalp çakra faaliyeti biraz da Boğaz çakra faaliyeti katalım. Sevelim, sevdiğimizi söyleyelim mesela. O zaman ne oluyor E’miz biraz daha hacimli oluyor. Ama hala devreye sokulmamış bir sürü çakra var onları ne yapıcaz? Formül bu kadarla bile hala tam görünmüyor.

 

İnsanların çoğu sadece 1. ve 2. çakra faaliyeti ile cinselliğini yaşıyor. Bir grup ise bu işe 2 çakra daha ilave ediyor. Veeee sonunda ürün/neticeyi hiç değerlendirmeden deşarj edip boşaltıp atıyor.

 

Bu mudur?  

Bu nedir?

Sadece Seks….
 

Demek ki bizim daha iyi ve gelişmiş bir formüle ihtiyacımız var. Bu kadar çabanın ürünü, bize katkısı biraz daha kalıcı ve verimli olmalı.

 

İşte burada araştırmalarım tantrik sevişme tekniklerini, Zen ve Kama Sutra’yı anlamaya mecbur bıraktı. Ben Kama Sutra’yı “Pornografik pozisyon sanatı” zannederken, “Aşka dair güzel söz söyleme sanatı” olduğunu öğrenince acayip bozuldum. :))

 

Bu işin E’sini anlamaya çalışmak bana bir sürü şey öğretti. Başta, neden bir çok öğretinin seksi rejim, diyet ve yasaklara soktuğunu da çözüverdim. Siz bu işi sadece 1. ve 2. çakra hatta sadece 1. çakra faaliyeti olarak görüyorsanız, abiler size “yapma be kardeşim yorma kendini boşa atacak o kadar da E’n yok ki” diyomuş aslında. Çünkü sadece bu iki çakra faaliyeti olunca Seks oluyor ve ürünü değerlendiremiyorsun ama tüm çakralar faaliyete etkin olarak katılabiliyorsa bu sevişmek oluyor ve ürün eşit olarak paylaşılıyor ve daha kalıcı olabiliyor.

 

İşte bu yüzden de eski öğretiler de çeşitli teknikler kullanarak diğer çakraları da cinsel faaliyete dahil etmeyi denemişler. Ortaya çıkan E’yi de yaratıcı bir enerji olarak yaşama aktarmayı ve ürünü paylaşmayı daha öğretici ve etik bulmuşlar. Bazen bu ürün bir çocuk dünyaya getirmek olduğu gibi bazen bir sanat dalında somut bir ürüne dönüşüvermiş. Cinsel faaliyet süresinde ya da sonunda enerji boşa atılıp deşarj edilmek yerine, partnerler beraberce resimler yapmışlar dans etmişler bazen besteler yapılmış…

 

Kama Sutra hakkında bir şeyler okumuş iseniz, Hint kültürünün bu aşk sanatına nasıl bir önem verdikleri hakkında bir çok şey biliyor olmalısınız. Belki güncelliği ve uygulaması biraz zor olsa bile gerekliliklerine o zaman ve bölgesel şartlar dahilinde nasılda önemli olduğunu algılamak çok da zor değil.

 

Hint öğretisi 3 ana daldan oluşuyor. KAMA, ARTA, DHARMA.  

Dharma; ilahiyat, ruhsallık

Arta; bolluk bilinci, zenginlik

Kama; zevk, haz ve sevgi

 

Kama’yı öğrenmek için temel ilk 63 ders’e baktığınızda ve hatta bunları günümüze adapte ettiğinizde aslında hala geçerli olduğunu fark edebilirsiniz. Erginliğe erişen bir genç kızın öğrenmesi gereken ilk 63 Kama Sutra öğretisi içinden bazılarına şöyle bir göz atalım;

Güzel söz söylemek (iyi, dolu ve bilgece konuşmak)

Ok atma, silah kullanma sanatlarını öğrenmek (Yaşamda yer alabilmek için kadınlar da artık kazanma sanatında günümüzde erkeklerle beraber cephede değil mi? Okların yerini bilgisayarlar almadı mı sizce?)

Saç tarama ve örme, saç yağlamayı öğrenme (Ehhh çok da farklı değil. Artık kadınlar saçlarına yağ sürmek yerine jöle, briyantin faaliyetlerinde bayağı bir ustalar)

Kına ve dövme yapma (Makyaj?)

Ev ve bina inşa etme düzenleme (Bu tüm kültürler de ve bölgelerde hala geçerli evine herkes kendi enerjisini ve düzenini koymuyor mu?)

 

Bu liste uzar gider ama siz günümüz şartları ve kendi etikleriniz içinde baktığınız da tüm bu karmaşık görünen öğretilerin aslında hayatınızın genelinde yaşadığınız ve yapmanız gereken genel kurallar için kolaylaştırıcılıklar getirmeye çalıştıklarını ve aslında farklı kelime oyunlarının özetinde aynı mesajları içerdiklerini fark ediyorsunuz.

 

Hayatınızı düzenletiyor ki enerji akışı dengeli olsun. Kendinize saygılı ve bakımlı olmanızı sağlatıyor ki bugün hala bunu yapmaya çalışıyoruz. Tüm bu şartlar doğru şekilde oturduğunda açık ve pırıl pırıl E’nizle başka pırıl bir E bir araya geldiğin de cinsel bir faaliyet sonucunda daha yüksek bir titreşim ve hazzın daha uzun soluklu ve ürünlü olması hedefleniyor.

 

Mum diyip duruyoruz. Neden? Sarı ve titreşimli ışık enerji görüşünü ve sezişini kolaylaştırıyor olmasın? Yoksa sadece romantizm mi? Tütsü ya da güzel kokular gerekli ise bunlar kendi kokumuzu engellesin ter kokmayalım diye mi? Yoksa alan enerjisinin akışkanlığını arttırsın ve arındırsın diye olabilir mi? İlla bunlar mı olmalı?

 

Hayır, kendi seçiciliğinle bunların yerine aynı görevi üstlenecek diğer enstrümanları tesbit etmek mümkün. Tüm bu enstrümanlar, bedenleri faaliyetin içine tüm duyuları ve tüm çakraları ile katmak için olsa gerek. Tüm bunların bileşimde oluşan formülle ilahi ve kutsal bir E yaratabiliyoruz. Ve buna AŞK Sanatı ya da SEVİŞMEK diyoruz.

 

Ritüeller ve kullanılan aksesuarlar bence kişilere göre değişkendir. Kendi formüllerimizi kendimizi yarattığımızda bu keşifler bile ayrı bir haz olacaktır. Demek ki cinsellik faaliyeti aslında tabu değil ama yüksek bir E oluşturmak işin püf noktası.

 

Ohh be sonunda etliye sütlüye dokunmadan, konuyu evirip çevirip bu yazıyı da bitirdim.

 

Bu satıra kadar okuduysan sevgili okur teşekkür ederim. Demek ki başardım :)) Umarım derKi bana önümüzdeki sayılarda da yer verir. Gelecek sayıda gene son satırı yazıyorsam o zaman gerçekten başarıp başaramadığımı anlamış olacağız.

Ebru Tandoğdu