Televizyonlarda, gazete ve magazin dergilerde bir aldatma ve aldatılma haberine rastlamadan bir gün geçirmiyoruz.Yakın çevresinde bir aldatma ve aldatılma olayını, en azından şüphesini, korkusunu bizzat yaşamayan neredeyse yok gibidir..

İlişkilerini de fast-food beslenir gibi sabırsızca bir çırpıda yaşayan günümüzün birçok genci, daha birlikteliğini yeterince yaşayamadan, birlikte öğrenip birlikte büyümenin muhteşemliğini keşfedemeden, başka alternatifler aramaya başlıyor. Yaşam koşulları, çevrenin ve medyanın etkisi, bilgi bombardımanı, reklamlar farkına varamadan bu yola itiyor. Bazen de Barış’ın şarkısında dile getirdiği gibi komşunun kazını! yolmak isterken evdeki tavuğun günahı alınıyor. Zaafı olmasa da bir insanın hayalleri, beklentileri, zevkleri ile yaşadığı ortamın şartları uyumlu değilse, radikal bir değişimi göze alamayan insanların istedikleri şekilde yaşamaya çalışmalarının bir sonucunda ise birileri aldatılmış oluyor..

Yakalandığında kaybedecek önemli bir şeyi olmayanların kaçamakları neyse ama benim anlayamadığım, ortada gerçek bir sevgi varken, asla ve asla onsuz bir yaşam düşünülmezken! aldatma olayını bir alışkanlık haline getirenler. Tabi ki ekonomik çıkarlar nedeniyle öyle gözükenleri bu kapsam içine almıyorum.
Aldatanın aldatması ortaya çıktığında ilk başvurulan şey yalanlama olur. İşin ilginci yalanları örtmek için yeni yalanlar uydurulur. Bir süre sonra da işi “kılıfına uydurmak ” zorlaşır ve er geç gerçekler su yüzüne çıkar. Kırılma noktası geçildiğinde ise çoğu zaman geri dönüş mümkün olmaz. İnanç yitirilir, güven ağır yara alır. En nihayet köprüler yıkıldığında, sevgi nefrete dönüşmüş olur çoğu zaman …

Bir de aldatmayı alışkanlık haline getirenler vardır. Bunlar yakayı her ele verdiklerinde yemin billah edip, tövbe ederler. Huylunun huyundan vazgeçmeyeceği gerçeği ise kısa bir süre sonra yeniden anlaşılır.
Sürekli bu çelişki içinde yaşamaya çalışan, yalan yada adrenalin bağımlısı bu insanları kesinlikle yargılamıyorum. Bir çoğu çok değerli enerji ve zamanlarını bu uğurda harcadıklarını farkettiklerinde bile bunu kabullenmekte zorlanırlar…

Bir de şu var, diyelim ki siz burada “aldatılan” konumundasınız ve size sevgide ve hürmette kusur etmeyen sevgilinizin çok ciddi bir yalanını yakaladınız, ne yaparsınız? Öncelikle acı duyarsınız ve bu acının etkisiyle kendi görenek, yetişme tarzı ve inançlarınıza uygun bir şekilde karşılık verirsiniz. Bu karşılık kişinin karakteri ve evrim seviyesiyle alakalı olacaktır kuşkusuz. Bunun yanında tepkinin şeklini belirleyen esas önemli unsur da, o kişiye ait beklenti ve kendi isteğinizden ziyade sırf onu mutlu etmek için yapılan fedakarlıklar ve özverilerdir.

Kimisi en sert tepkiyi gösterip şiddetle karşılık verme ve cezalandırma yoluna giderken, kimisi de yapabilirse eğer, sessiz sedasız aynı şekilde karşılık verir. Bazıları terk eder, bazıları itibarını zedelemeye, zarar vermeye uğraşır ve onu asla affetmez. Bazıları da bağışlar ama bir daha da hayatına sokmaz. Bizim toplumumuzda ise genellikle çevre kişinin tepkisinde belirleyici olur ama bu her zaman kişinin kendi yapmak istediği şey değildir. Aslında tüm bu tepkiler kişinin kendi gelişimiyle ilgili öğrenmek zorunda olduğu bütünlemeye kalınmış dersler gibidir.. Bu dersler siz buna ihtiyaç duyduğunuz anda ve siz yaşamınıza çağırdığınız için gelirler. Olayın şoku geçtiğinde önce fiziğini, giyim kuşamını sorgular insan. Bir türlü kendini tutamayıp abur cubur yiyerek aldığı kilolardan düşünür belki. Sonra pişmanlıkları, korkuları, zaafları, kendine sevgisi, saygısı, özgüveni, hırsı, beklentisi, hayat planları bir bir geçerler gözünün önünden. Dışardan bakanlar onu depresyonda sanıp ilaçlarla iyileştirmeye koşmazlarsa eğer bir süre sonra güçlenmiş olarak yeniden döner hayata. Üstesinden başarıyla gelindiğinde ise evrim basamaklarını koşarak çıkmış gibi olur insan.

Bana göre aldatılmaya maruz kalıp da olgun davranışı sergileyebilmek tekamül basamaklarının en üst ve en zor sınavlarından birisidir. Bu aşamaya gelmiş bir insan önce kendi kendisiyle hesaplaşır, hatalarını gözden geçirir. Bu üzücü olayı gerekli bir deneyim olarak görür ve bunu anlamaya çalışır. Hayat okulunda usta olabilenler ise olaya ve kendilerine dışardan bakmayı ve acıyı dindirmeyi başarabilirler. Başarılı olabilen hayata karşı duruşunu da güçlendirir. Aldatan sevgiliyi de yargılamaksızın olduğu gibi kabul eder yada serbest bırakır. Artık o eski sevgili olamasa da o kişiye karşı bir süre sonra nötr kalmayı başarabilir. Bilir ki o kendini düzelttiğinde yalan söyleyip de aldatan kişi aslında yalnızca kendini aldatmaktadır.

Seyit Aydoğmuş