Dünya üzerinde tarafları değişmeyen, konuları her insanda aynı sadece zamanı ya da isimleri farklı olan, acısı, kargaşası, aşkı bitmeyen tek dava kadın ve erkek savaşı.

Hint mitolojisine göre;

Tanrı, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı, rüzgarın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini buna ekledi, onların üzerine taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, Ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu, saksağanın gevezeliğini, kumrunun sevgisini kattı  bütün bunları karıştırdı, eritti ve kadın yarattı.

Yarattığı kadını, erkeğe armağan etti ve daha sonra Tanrı,

Kaplumbağanın yavaşlığını, boğanın bakışını, fırtına bulutlarının kasvetini, tilkinin kurnazlığını, boranın dehşetini aldı, sülüğün yapışkanlığını, kedinin yaramazlığını, hindinin kabarışını, gergedan derisinin sertliğini onlara ekledi, bunların üzerine ayının kabalığını, bukalemunun şıpsevdiliğini, sivrisineğin vızıltısını kattı ve erkeği yarattı

Sonra da yarattığı erkeği, adam etsin diye kadına verdi.

Buradan anlıyoruz ki hanımlar olay anaerkil ya da ataerkil toplum değil, olay tamamen karakter meselesi.

Her kadın zariftir, güzeldir, kadın olduğunun farkına vardığında etrafına ışık saçmaya başlar (hadi be oradan demeyin beyler bizlere aşılandığı gibi zayıf kadın şöyledir, esmer kadın böyledir, sarışında şöyledir değil olay kadına kadın gibi bakmakta).

Ama evet her kadın ortalama olarak bir erkekten daha çok ağlar. Canı sıkılır ağlar, canı acır ağlar, özel dönemlerindedir ağlar, film izler ağlar, terk edilir ağlar, beğendiği elbiseyi hem cinsi hem de indirimde kapar ağlar, saçını kuaför istemediği gibi keser ağlar.

Karar verirken her kadın önce kalbinin sesini dinler ama bu birkaç dost kazığından, terk edilmelerden, boynuzlanarak burcu ne olursa olsun boğa burcuna yaklaşmadan, emek verip uğraştığı her hangi bir şey elinden alınmadan öncedir. Sonra mantığına ağırlık vermeye çalışır ama kalbi atmaya başlamışsa işteeee  o zaman bu vakayı inceleyen yakın arkadaşı şunu fark eder arkadaşının çok güçlü bir hayal gücü var. Çünkü böyle durumlarda kadın öyle teoriler geliştirir ki ÖSS’de bu kadar çoktan seçmeli yoktur. Kalbini ve mantığını kadın ancak bebeği olunca dengeler ama sadece bebeğine karşı.

Küçük bir ses, karanlık bir oda, ıssız bir yol, küçük bir böcek, bir bööö efekti vs. (tabi fobileri katmadan söylüyorum onları da katarsam ohoooo en basit örneği annemin kapıya yaslanma korkusu var açılır diye korkuyorJ) bir kadını çığlık çığlık kaçırabilir.  Ama dönün annelerinize bakın, eşlerinize, kız kardeşlerinize ya da ablalarınıza nelere göğüs geriyorlar. İki kuruş parayla kaç kişiye yemek yapıyorlar, siz iyi olun diye çok isteyip yapmadıkları, istemedikleri halde kabul ettikleri, sevmedikleri halde gülümsedikleri kimler var. İşe gidip, çocuk bakıp üstüne evini temizleyen, yemek yapan, arkanızı toplayan destek olan eşler. (bu saydıkları sadece gündelik en basit olaylar hayatın karşılarına çıkardıkları zorlukları saymıyorum bile onları siz düşünün her şeyi benden beklemeyinJ)

Evet kadınlar biraz inişli çıkışlı varlıklar (bir kadın olarak bazen ben bile içimdeki canavara sakin ol diyemiyorum) bazen anlayış abidesi; evetler tamamlar olur hayatımlar bazense 10 kaplan gücümde kalk kendin yaplar hayırlar olmazlar. Aslında bu normal bir durum anormal olan şu ki kadın ne yazık ki hiç olmayacak şeylere ters tepki veriyorlar.  Örnek vermek istemiyorum hayati tehlike var J

Kadını kadın yapan, erkeği kadına hayran bırakan tek özellikse şudur bence; kadın isterse dokunduğu yerde yangın çıkarır isterse buz tutar dokunduğu yer hiç çözülmeyecek gibi. Ve her kadın içgüdüsel olarak öyle kusursuz kullanır ki bu özelliği izleseniz hayran kalırsınız. Şöyle anlatayım size kız arkadaşınızla veya eşinizle oturuyorsunuz her şey gayet güzel hiçbir sorun yok. Hatta sarılmışsınız birbirinize ohh dünya umrunuz da  değil o sıra bir soru geliyor tabi siz gevşemişsiniz mutlusunuz ya ‘aşkım Hale neden sana o kadar yakın davranıyor?’ ve zavallı erkekcağızın  saçma cevabı ‘hayatım bir ara yakınlaşmıştık biraz hala aşık bana işte ama yüz yüze bakıyoruz ne yapalım’ bu saniyeden sonra sobayı yaksan ısınamazsın arkadaş. Şuan bunu okuyan erkeklerin çoğunda hatırlar canlanıyor di mi? Derin dondurucu bile böle çabuk soğutamaz bahse girerim. (ama tekrar söylemek istiyorum arkadaşım böyle sorulara adam gibi cevap verin, kaşınmayın)

Ve bazen biz kadın milleti saatlerce konuşup karşı tarafın hiçbir şey anlamamasını sağlayabilir. Bir kadın konuşarak bir seri katili intihara sürükleyebilir. Hele hele kızgınsa benim diyen rapçi karşısında duramaz. Çok seri çok hızlı ve mantıklı konuşması erkeğin 15 dakika sonra kadının söylediği her şeyi kabul etmesine ya da reddedip kalkıp gitmesine sebep olur. (nerden mi biliyorum ben masaya 2 kişi oturup çok tek başıma kahve içtim J)

Ama hiçbir şey bir annenin göğsünde uyumaya, sıkı sıkı sarılıp uyanmanın sıcaklığına erişemez.  Söyleyeceğim tek şey kadınlar yaptıkları her şeye sevgilerine katarlar. Sevgileri sonsuz, affedici ve koruyucudur. Kalpleri yumruklarından büyüktür, kalpleri unutkandır, kalpleri saray gibidir gerçek olan bütün sevgilere yer vardır.

Gel gelelim ikinci türe; erkekler.

Yavaşlık demişken bence durum yavaşlıktan çok üşengeçlik ama ne zaman? İşleri yapacak biri olduğunda hiçbir erkeğin kımıldadığını görmedim. Kız arkadaşı, kardeşi, sevgilisi, dostu ya da annesi olun eğer yanındaysanız önce rica sonra emir haline gelir istekler. Nasıl mı bakın şöyle;

-canım ya bulaşıkları yıkar mısın?

-tabi canım ne olacak

-çok sağ ol sen de olmasan… Bir zaman sonra durum şu hali almaya başlar;

-bulaşık?

-ne anlamdım?

-bulaşık diyorum bulaşık. Hani tabak, bardak falan?

-tamam canım tamam… vb vb

Bu uyuşukluk daha doğrusu yapacak biri varken ne uğraşıyorum ben duygusu belki toplumun ataerkil gelişmesinden, belki daha çocukken yüklenen sen erkeksin olgusundan ya da içgüdüsel ama uyuşukgillerden en başta yer alıyorlar.

Bir de benim çok güldüğüm ama erkeklerin özellikle bu ‘kurtlar vadisi’ gibi dizilerden sonra rol kesme şekli haline gelen 3 numaraları bakış olayı mevcut. Sevdikleri kızlara bile her an dövecekmiş gibi bakan erkekler var ya da sinirlenince bakışlarıyla karşıdakini dövebileceğini sanan arkadaşlar var. Birileri bu arkadaşlara  ‘ gözlerin güzel ama bakmayı bilmiyorsun’ desin.

Aslında kadın ve erkek ilişkilerinde en ince nokta olduğunu düşündüğüm durum şudur. Kadınlara kuruntucu diyen insanoğlu etrafınıza bakın erkeklerden daha kuruntucu bir ırk yok. Başlarına kötü bir durum gelse anında Karadeniz’deki tüm gemiler alabora oluyor. Normal bir insan bu da geçer derken, ortalama erkek çoğunluğu isyan etmekle zamanını öldürüyor. Hatta benim üzerinden yıllar geçmesine rağmen aynı olay için oturup içen, dertlenen arkadaşlarım oldu. Kasvet ki ne kasvet, yağmur yağacakta daha fırtına dönemi. Kız gitmiş ölsek daha iyi, para kaybettim ölsem daha iyi, pederle  kavga ettim ölsem daha iyi. Merak etmeyin bünye alışmıştır bir şey olmaz.

Takdir edilesi bir yönü var ama şimdi sürekli yermek olmaz. Erkeklerin usta oyunculukları, iş zekaları, kıvırma potansiyelleri,  olayı dolaylı anlatımla doğrudan anlatma şekilleri beni hep hayran bırakmıştır. ‘Neredeydin’ sorusuna her seferinde farklı cevap verme yetisi bir yana 1 kere arayıp aylardır ulaşamamaları, daha önce kimseyi o sırada kiminle beraberse onun kadar sevmemesi vb vb… tilki nasıl kargadan peyniri çalıyorsa erkeklerde kadınların kalbini öyle çalabilirler.

Yakınlarda gördüğüm bir kitap (ki ben erkekler için yazıldığını düşünüyorum) beni çok etkiledi. Adı ‘içinizdeki öküze oha deyin’ tamam tamam her zaman değil ama erkekler sinirlendiklerinde içlerine bir şey kaçıyor. Nasıl desem garip bir şey, şey gibi godzilla gibi J sakin sakin oturan o naif adam gidiyor yerine garibalenfeksiyon kapmış bağırırken ne söylediği bile anlaşılmayan, gözleri ağzı kadar kocaman beni küçükken böcü diye tarif ettiğim bir yaratık geliyor. Böyle durumlarda 15 dakika bekledikten sonra su ve kolonya servisi makbuldür bence.

Ormanın kralı ne kadar aslan gözükse de ben sürüngenlere daha fazla değer veriyorum. Bazı erkekler (bakınız bazı sözcüğüyle %50 oranında indirim yaptım) gerçekten önceki hayatlarında sümüklü böcek, kertenkele gibi sürüngendi. Şöyle anlatıyım size çok güzel bir kız arkadaşıma aşık bir çocuk vardı. Kızcağızı vapura bindirmek için ısrar ediyor, o da kurutulurum belki düşüncesiyle tamam diyor ama durum önceki hayatında sürüngen olan arkadaş tarafından yanlış anlaşılıyor. kız vapura biniyor gidebilirsin anlamında elini sallıyor ama bu sürüngen arkadaş bunu el sallama babında kabul ediyor. kız Git diyor oğlan el sallıyor bu böyle yarım saat sürüyor ve sonuç şu ‘abi o da beni seviyor el salladı’ kurtulana kadar akla karayı seçti arkadaşım.  Daha ağır vakalarda gördüm bu konu da…

Evlenmek, ilişki yaşamak zor zanaat karşınızdakine; emek vermeniz, sevgi vermeniz, bıkmadan usanmadan neyin yanlış olduğunu anlatmanız, bir şeyi yanlış yaptığında kızmanız ama bunun dozunu bilmeniz, arkasını toplamanız, isteklerini karşılamanız, arkasında durmanız, yardım etmeniz, akıl vermeniz ve bunun gibi ömür törpüleyici davranışlarda bulunmanız gerekir ama bir nokta var ki o bunların hepsine değer denilen yer seversiniz ve sevgi görürsünüz. Karşınızdaki adam yaramaz küçük bir çocuk yada elindeki yumakla oynayan savunmasız bir kedi gibi görünür. O zaman gülümsersiniz umarım hep gülümsersiniz.

Ama erkeklerin en çok güldüğüm hali şudur ki; özellikle ergenlik çağında iki erkek arasında karşılık sözlü bir atışma durumda bir elleri havada, karşılıklı birbirlerinin üstüne yürüyormuş gibi ama sabit şekilde bağırışırken göründükleri hal. Okuduğum lisede çok olağan bir durum olduğu için bu öğrencilik yaşamım kahkahayla geçti diyebilirim. Ayırayım kavga edenleri derken birkaç yumruk yemişliğimde var ama napalım kısmet diyeceğiz ona daJ

Kadınların birlerce çeşidi olduğunu düşünmüyorum teknik olarak kadınların hepsi aynı şeylere sinirlenir ya da aynı olaylara benzer tepkiler veririler ama erkeklerin binlerce çeşidi var. Bakınız şöyle; yolda yürüyen kadınların hepsine laf atan ayılar var, laf atanlara kızan ayıcıklar var. Sevdiğini senelerce bekleyen aşıklar var, seni seviyorum demeyi günaydın demekle karıştıran erkekler var. Sürekli dertli erkekler ki bunlar yanlarındaki kadınların iyi olduğu söyleyerek kendilerini aşağılamaya bayılıyor, fazla sakin ve polyanna olayı abartmış erkekler var. Issız adamlar var, tıklım tıklım dolu adamlar var. Sevip de söyleyemeyenler var, söyleyip de sevemeyenler var.  Sürekli konuşanları var, ağzında cımbızla laf alınanlar var. Gelecek için geçmişini bırakanlar var, geçmiş için geleceğini yok sayanlar var. Kendine güvensizler var, fazla güvenenler var. Kıskançlığın gözünü çıkartanlar var, rahatlığın dibine vuranlar var. Cimriler var suyun parasını bile ister, bonkörler var şerefi cebinde gezer. Bakıcı arayanlar var, baba olmaya çalışanlar var. Konuşacak tek konusu aşk olan var, iş olan var, saçmalayan var. Her saat arayanı var, her gün arayanı var, ayda bir arayanı var hatta hiç aramayanı var. Bazılarının aşk anlayışı şiir, bazılarının ise fiil.

Alın size koca bir tablo eksiğiyle fazlasıyla, kadın ve erkek.

Kadın ve erkek işte böyle bazen kucak kucağa bazen gırtlak gırtlağa ama hep yan yana.

Biri olmadan diğeri yarım,  havvakızları ademoğulları bir gün ölecekleri bile bile yaşadıkları gibi yanacaklarını bile bile aşkla büyüyor.

Melis Çınar