Eşim, babalarım, amcam, kardeşlerim ve tüm ‘villa tipi’ dostlarıma, neşeyle ithafen … 

Kadınlar için – özellikle de Akdeniz – Anadolu tipi kadınlar için – toplumsal kültürümüzde yer etmiş tanımlamalar vardır.

Yemeğin salçalısı, kadının kalçalısı makbuldür… Bodur piliç her dem taze kalır…

Aynı profilin erkekleri için de benzer söylemler mevcut.

Kafası çalışan adamın kafasında saç olmaz… Göbeksiz erkek balkonsuz eve benzer…

Bu “erkek nitelemeleri”ne derKi yazarlarımızdan sevgili Tunç Pekmen’in kattığı bir yorumu da eklemek istiyorum.

“Göbeksiz erkek balkonsuz eve; kıllı erkek, duvardan duvara halı kaplanmış eve; kel erkek, terası olan eve benzer …” diye başlıyor tanımlaması. Niteleme sıfatlarının toplamını da”velhasıl ben süper bir villayım” diyerek özetliyor

Tunç’un yorumunu da göz önüne alarak diyorum ki;

Kadın salçalı piliç, erkek duvardan duvara halı kaplı tripleks villa iken ‘misafirperver’ bir toplum olmamız hiç de şaşılacak bir sonuç değil. Bu misafirperver toplumun erkeklerinin büyük, çok büyük bir kısmının ‘balkonlu teraslı kooperatif evleri’nden müteşekkil olmasının nedenlerini irdelemekte ise fayda var!

Göbekli erkek o göbeği nasıl edinir öncelikle bu sürece bakalım… Erkek denilen bünye ergenlik yaşlarından itibaren burun altı, çene üstü, favori yanı, yanak kenarı gibi muhtelif bölgelerde beliriveren tek tük tüy- özür dilerim- sakal oluşumuna kutsal hazine muamelesi yapmaya başlarken, aynı yıllarda çeşitli ölçüleri de önem kazanır. Kol kaslarının dairesel çapı, karın kaslarının baklava dilimi sayısı, şınav ve barfiks çekme birim adetleri, limondan jöleye evrimleşen saç şekillendiricilerinden ayda kaç adet kullanıldığı ve benzeri sayısal veriler genç ergen için müthiş önemli mevzulardır. Maç skorları, araba motoru devirleri, kesişilen ‘hatun’ sayısının gün başına düşen gayri safi milli hasıla verileri de aynı dönemlerde bilgi bankalarını iştigal eder. Entelektüel bünyesi olanları kitapla, müzikle, sinemayla haşır neşir olmaya başladığı dönemlerinden itibaren bir de bu envanter kaydını tutar zihninin bir yerlerinde.

0-5 yaş aralığından itibaren başlayan ve bir ömür boyu sürecek olan ‘eğitim ve sınav maratonu’ için biriktirilen renkler, sayılar, kümeler, kesirler, fonksiyonlar, diferansiyeller, cari defterler, cinaslı kafiyeler, serbest nazımlar, haçlı savaşları, mitolojik entrikalar, teknotonik yerküre kabuğu oluşumları, demografik teoriler, karbona bağlı atom molekülleri, Aristo akıl yürütmeleri, kulplu beygirde serbest stil atlama, dizde top sektirme, zigot ve fagot evreleri, sol anahtarı, İngiliz anahtarı, king partileri skorları, makarna ve yumurta yapım teknikleri gibi örneklenebilecek binlerce bilgiyi de zihninde uygun raflara yerleştirmek durumunda kalır erkeğimiz.

Politika, siyaset, inanç bilgi ve görüşleri, deneyimleri, yorumları, fanatik düzeyde sevdikleri ya da nefret ettikleri tüm oluşumlar, kadınlar, erkekler, aşklar, ihanetler, ayrılıklar, umutlar, askerdeki Yozgatlı çavuş anıları, kasatura ve tüfek seri numaraları, kariyer hedefleri, hedef uğrunda geçen uykusuz geceler, kobi’li ya da bobi’li ticaret cilveleri, derken nohut oda bakla sofa ya da üç katlı, olimpik havuzlu ev hayalleri, konfeti-papyon korku ve özlemleri, ölümlerle gelen kayıplar, doğumlarla gelen sevinçler, tatiller, mecburiyetler, ‘feleğe inat’ hayattan çalınan mutlu günler filanlar falanlar derken…

Erkek, otuzlu yaşlarına gelmiştir ve içerideki raflar gerekli gereksiz milyonlarca bilgiyle dolmuştur artık. ‘Yeni’lere yer kalmadığından, eskileri de atmaya kıyamadığından, mecburen kaçak yapılaşmaya meyleder Ademoğlu’nun bedeni. Yer açmak için bilgiye, deneyime, hayata, göbek çevresinden başlar ek inşaatın ön çalışma etütleri. İmar-iskan iznine falan da gerek olmadığından bu yapılaşma için, teras, balkon artık Allah ne verdiyse ağır ve emin adımlarla ilerler göbeğin ve kafanın villalaşma süreci.

Emek, bilgi ve deneyimle inşa edilmiş böyle değerli bir villada yaşamanın haz ve keyfini sürmek hakkıdır artık inşaat sahibinin. Mülk erkânı kimi zaman baba, kimi zaman oğul, kimi zaman torun, kimi zaman eş olarak ağırlar hayat misafirlerini.

Misafirperver bir toplumuz demiştik anımsarsanız. Babadan oğula geçiyor bizim toplumumuzda misafirperver ‘balkonlu teraslı kooperatif evleri’nin gelenekleri …

Banu Nirun