Erkekte ve kadında aklın çalışması farklıdır. Bu fark cinsellikte ve sekste de kendini devam ettirir. Nasıl mı? İşte şöyle ki… En başta erkek, cinsellik ve sekste dayanacak bir nokta aramaz. Yatmaya meyilli herhangi bir dişiyi bulduğu anda, hiç bir zaman reddetmez. Kadın ise bu işi yapmak için kendine mutlaka bir çok dayanak arar. “Sevgi” gibi, “Aşk” gibi, “hoşlanma” gibi, “yakışıklı birisi olması gerekli”, “zengin olmalı” gibi… gibi… gibi…

Oysa ki cinsellik doğada alabildiğine özgür ve tamamiyle içgüdüsel, doğada öyle tekeşlilik falan da yok, dişiye erkeğe göre işleyiş farklılığı da… Gerek hayvanlar, gerek bitkiler, kısaca insanoğlu hariç tüm canlılar tamamiyle rahatlar bu konuda, üremenin sonu yok. İnsanoğlunda ise yasaklar, her zaman birilerini bulamamalar, fazla üremenin getirdiği zararlar ve bunun için alınması gereken birçok da önlemler var…

Allah aklı verdiği tek canlının bu aklı kullanamadığı, ya da sınırladığı takdirde ne olacağını elbet biliyordu. Ama bunun kararını da yine onlara bırakmıştı. Ya çalışması gerektiği gibi çalışacaktı akıl, ya da onu tam olarak kullanamamanın cezasını her yerde kendi çekecekti insanoğlu… Nitekim cinsellikte de böyle oldu.

Düşünsenize sokaktaki hayvanlar kızışmış; bayan tekir, bay sarman’a “Bugün olmaz başım ağrıyor” diyor… Ya da Bayan Fino, Bay Doberman’a “Bugün temizlik yaptım, çok yorgunum” diyor. Bir tek insanın dişisidir bunu söyleyebilen ve yapabilen… Ama böyle dediklerinde onları paralayan maço ve bütünüyle erkek, bay Yogi’lerde yok değil bu yaşamda…

Senelerce dişileri ayrı, erkekleri ayrı işlemişler… “Kızım en önemli şeyin bakireliğindir, aman erkeklerden uzak dur, yanlış yapma, günah işleme” demişler, bastırmışlar da bastırmışlar dişinin cinselliğini, öbür tarafta erkeğe de “aman kızlardan uzak dur, kadın bulmaya çalış, yoksa kız üstüne kalır, başın belaya girer” demiş durmuşlar… Şimdi bu şekilde yetişen cinslerden nasıl bir cinsellik beklenebilir ki… Üstelik bu işi organize edenler, yine dişiler iken… Çünkü toplumumuzda erkek adam, çocukları ile cinsellik ve seks konularına girmez, ya hiç karışmaz, ya dolaylı olarak eşi üzerinden konuya mesafeli olarak bulaşır.

Evleninceye kadar dişi erkekten kaçmıştır, erkekte istemeye istemeye dişiden… E herkes bakire olunca, erkek her gak dediğinde kadını nereden bulacak, oda olmuş bir abazan… Bir de her iki cinse de dememişler mi “sakın kendini tatmin yollarına baş vurma, şöyle olursun, böyle olursun, sonra günahtır da, falandır, filandır da”… Başlamış evlilikler, yasal cinselliğin üzerine kurulmaya… İnsanlar bazı bölgelerde yüzlerini bile görmeden birbirleriyle neden evleniyorlar sanıyorsunuz. Hayır mı gelir bu evliliklerden şimdi?… Başlar patır patır dökülmeye… Nasıl olsa, yasallık da kazandı artık cinsellik…
Bizim zamanımızda bir kızın elini tuttuysak eğer, üç gün elimizi yıkamaya kıyamazdık. Yanlışlıkla bir öpücük olayı mı oldu… Offf offf günlerce yemek yemez, su içmezdik, dudağımızdaki o lezzet kaybolmasın diye… Şimdilerde öyle mi acaba? Eller, dudaklar çerçeveletip duvarlara asılıyor mu? J

Sonuç olarak ortaya ne çıkmış, cinsel konulardan ve seksten çeşitli bahaneler yaratarak psikolojik olarak kaçan, hatta evlendikten sonra bile bu bastırılmışlıktan kurtulamayan bir dişi toplum ve abazan bir vaziyette her yere saldıran, “yeter ki dişi olsun” diyen bir erkek toplum… E birde medya bu abazanları eğitmesi gerekirken, “yavrunuzun sayfası”, “magazin” programlarındaki, defilelerden çekilmiş üsttsüz, altsız manken hatunlar, “şifreli erotik kanallar” ile körüklerken ne yapılabilir. Ondan sonra Marmaris’te ülkemizi gezen turist hanımlar, orada devam eden inşaatlarda çalışan vatandaşlarımız tarafından bazen gözle, bazen fiili tecavüze uğrarlar. Hesabını yapan öder, çıkıp kimse medyaya bir şey demez…

Çok sene önce, her cuma akşamı yaptığım gibi, iş çıkışı otobüse atladım, Bodrum’a doğru yola çıktım. Bekarlık tabi atladın mı otobüse istediğin an istediğin yere gidersin. Uyandığımda Bodrum’a varmıştım, aceleyle toparlandım ve aşağı indim. Bu arada bir sürü yaşı ilerlemiş turist teyzeler de otobüslerden iniyorlardı… Etrafta bir sürü varoşlu olduğu belli delikanlı dolaşıp duruyor ve bu teyzelere doğru birşeyler mırıldanıyordu. Merak ettim önümdeki teyzelerin peşine takıldım ve ve delikanlılardan birine doğru gitmeye başladık. Yaklaştığımızda delikanlı yavaş bir sesle teyzelere “ay em cigolo” dedi. Şaşırmıştım ve sonra her aklıma gelişinde kahkahalarla gülmüştüm, ülkemin uyanık abazanlarına…

Tarihe bakın… Osmanlı da bu abazanlığı hep akıllı olan dişiler çıkarları için bir fırsat olarak kullanmış ve ülkeyi bu cinselliğini kullanmayı bilen sultanlar istedikleri gibi yönetmiş, Sultanlar bizim gibi yetişenler, yetiştirilenler miymiş? Yook canım onlar hep batıdan esir olarak getirilen ve adı, dini değiştirilen dişilermiş de onun için ülkeyi yönetmişler cinsellikleri ile… Alın size tarihten bir abazanlık ve bir büyük kayıp… Bugün belki Rusya bizim topraklarımıza dahil olabilirdi ama adı üstünde bay Baltacı, baltalığından, bayan Katerina’ya bırakmış o koskoca toprakları…

Konu cinsellik ve seks oldu mu bizim millet aşırı ilgi gösterir. Gazetelerde bu yüzden başlık çok önemlidir. Eğer cinsel konu veya seksin iması bile yapılsa bu haberler okunma rekoru kırar. İnternet gazetelerinde en çok tıklanan haberler bunlardır. Arama motorlarında en çok aranan konular da bunlardır. Bu ay derKi’nin konularından biri de cinsellik ve erotizm; şu anda adım adım yükselen ve 50.000’lere dayanan okunma oranı, biliyorum ki bu konu ile rekorlar kıracak, 50.000’leri kat be kat aşacak… Umarım burada da sıfırlar çoğaldı diye sıfır atma işlemine başlanmaz ileride…
Toplumda yasak ve engeller nereye konursa o konu büyük bir gizlilik altında devam etmeye başlar. Ama durum böyleyken dişiler bu yasağa uymaya ne kadar devam ederlerse etsinler, erkekler tam tersi gizli gizli yasakların üstüne gideceklerdir. Tabii bu gizlilik, altından başka çapanoğullarını da çıkartacaktır. Yapma isteği ve gizlilik en başta sapkınlıkları körükleyecektir. Homoseksüellik ve Zoofili (özellikle kırsal kesimde) bunun başta gelen çıkış noktalarıdır. Bu gizlilik, başta AIDS gibi bazı hastalıkları da yanında taşır. Bilinçli olmayan, eğitilmemiş insanlar bu hastalığın pençesine elbette ki daha kolay yakalanacaklardır. Ne diyor bizim erkekler… “Biz Türk’üz bize bir şey olmaz” Ne büyük çelişkidir o delikanlı, tam erkek arkadaşlar, travestilerle ilişkiye girerler ve hala kendilerini tam erkek, delikanlı görürler.

Aslında toplumda seks için yasak ve önlemler alınmaya çalışılacağına, şiddet için önlem almak neden düşünülmez? Halbuki tam aksine bizde çeşitli televizyon programları, film, çizgi film ve bilhassa haber programları ile şiddet sürekli körüklenmekte olan değil mi?

Son tsunaminin olduğu yere şöyle bir bakalım, insanlar açlık ve eğitimsizlik yüzünden zaten çok önceden bir darbe yemişlerdi. Emperyalist ülkelerin göbekli insanlarının seks cenneti haline gelmişti buralar, turizm gelişiyor bu insanlarda gelişecek deniyordu ama, aslında gelişen sadece cinselliğin pazara çıkması ve seks turizmiydi. Bir tarafta deliler gibi para kazanan insanlar, diğer tarafta açlıktan kendini satan insanlar vardı. Deliler gibi para kazananlar oraya sadece cinsel fantezilerini gerçekleştirmek için gidiyorlardı, umurunda mıydı onların durumu o zaman da, şimdi umurlarında olsun… Hala onlara yardıma değil, onlardan faydalanmaya gidiyorlar. Gündüz güneşlenip gece küçük kız çocukları ile nefislerini köreltiyorlar. Yani bu tsunami ora halkına darbe üstüne darbe… Ya o göbeklilere ne olacak?

Bu mu cinsellik, bu mu seks, bu mu erotizm?… BU MU İNSANLIK?

Neyse, sevgililer gününüz kutlu ve mutlu olsun bari…

Reha Ersavcı