İtiraf edeyim evimdeki tüm kitapları okumuş değilim. Ve yine itiraf ediyorum ki erkekleri anlayamıyorum! Geçen gün, sevgilimi anlayamadığım zor günlerden birinde gözüme bir kitap ilişti. Mutlaka duymuşsunuzdur: Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten. Daha önce neden ilgimi çekmemişti? Benim gibi güçlü ve ilişkilerden yara almadığını savunan bir hatuna, böyle aciz bir kitabı okumayı yakıştıramamıştım. Aciz olan elbette kitap değil; sadece öyle algılamışım!

Aldatılmış veya ilişkisini ve hatta evliliğini ‘kurtarmaya’ çalışan kadınların başucu kaynağı gibi duruyordu. Halbuki hayatım boyunca o reçete benzeri kitaplardan hiç hazzetmemiş, yazanlara gülmüş ve hatta binlerce değişik versiyon reçeteyi bizzat kendim hazırlamıştım! Bir ilişki sürüncemedeyse, arkana bakmadan uzaklaşacaksın. Tıpkı erkekler gibi! Böyle değerli olunur. Ama elbette hayat böyle pek zevkli değil!

Annemin aşk romanları ile büyüdüm. Aşk ve Gurur’daki Elizabeth olmaya bayıldım ve yeni dönem Bridget Jones hayranı bir kuşaktan geliyorum. Kariyer sahibi olmaya çalışırken, evlerindeki hemcinslerinizden uzaklaşmış olabilirsiniz. Ama temel güdüler hala yerinde! Peri masallarından çıkma bir aşkta başrolü oynamak, hayran olunmak ve ölesiye sevilmek istiyorum! Hayır, narsizm değil, kadınlığın en temel gizi… Yuvayı dişi kuşun kurduğunu kim unutturdu bize!

Yarı utanç, yarı kararsızlık içinde uzandığım kitabı okurken gerçekten keyif aldım ve öğrendim. Sonundaysa, bir kase çekirdek eşliğinde yatağa uzanmış ve zamanla bağlantımı koparmıştım!

Kadınlar ve Erkeklerin Temel Farkları:

Venüs ve Mars benzetmesi ile gayet akılda kalıcı bir teoriye giriyoruz. Erkekler Mars’tan, yani onlar başaran, beceren ve kendi kendine yeten olmak için doğmuşlar. Düşünmek istediklerinde kendi başlarına kalmayı tercih ediyorlar. Mars’ta istenmeden yardım etmek veya çözüm önermek, en büyük hakaret. “Bu da ne demek! Sen benim bu işi kendi kendime halledebileceğime güvenmiyor musun?”

Kadınlar Venüs’ten, yani onlar anlayan, dinleyen ve yardımlaşan bir toplumdan geliyorlar. Zor gün dostu olmak ve kaosa ahenk getirmek için yaratılmışlar. Birisinin problemi varsa, olay yerini terketmek akıllarından bile geçmez! Konuşarak düşünür ve yeni fikirler üretirler. Duygular ve ilişkiler yaşamın temelidir. Bunları önemsemeyen bir Venüs’lü henüz doğmamıştır!

İlişki Başlayınca:

Venüslü ve Marslı elbette aşık olurlar. İki ayrı tür olduklarını hatırladıkları sürece sorun yok. Fakat o talihsiz gün gelir ve gerçekten farklı olduğumuzu bir anda unuturuz. Kendimize davranılmasını istediğimiz gibi davranmaya başlar ve karşımızdakinin başka ihtiyaçları olabileceği olasılığını bilincimizden tamamen sileriz!

Hayat tanıdık senaryolarla dolu… Kadın ve adam kavga eder. Adam başka odaya geçer. Kadın peşinden! Veya kadın konuşmak ister. Adam da tamamen iyi niyetle, neden üzülmemesi veya alınmaması gerektiğini anlatmaya çalışır. Anlattıkça batar! Ya da kadın adamı geliştirmek ister ve bir dizi yönerge ile karşısına çıkar. Adam da kontrol altına alınmak istemediğini açıkça belirtmeye başlar. Kadın üzülür!

Kadın üzülür ve kapanır. Güvensizleşir. Adam uzaklaşır. Kaçan kovalansa da kovanaldığı sürece gelmez zaten. Kadın biter. Adam biter. Bu ilişkiler bizi böyle yakar!

Gerçekten Yakar mı?

Herşeyi bir bilene sormak gerekir. İlişkileri bile! İşin sırrını bilince, yangınlar söner; yerine aşklar alevlenir! Tek dikkat edilmesi gereken dikkat! Adamın uzaklaşma, kadının da konuşma ihtiyacına saygı göstermek…

Bizim Adamlarla Bizim Kadınlar Ne Yapacak?

1. Açık ve dürüst bir iletişime önem verecekler. Yalnız kalma ihtiyacını veya konuşma ihtiyacını belirtecek. Ayaklar bastığı yeri bilecek!

2. Saygılı olacaklar. Birbirlerine –ilk aşık oldukları zamanları hatırlayarak- yaşamaları ve nefes alabilmeleri için gerekli alanı bırakmaktan gocunmayacaklar!

3. Farklı döngüleri olduğunu bilecek ve bu doğal hallerini koşulsuzca kabul edecekler. Kadınların duygusal iniş çıkışlarını herkes bilir zaten. Tepemizde beden sıvılarımızla oynaşan bir “Ay” bulunduğu sürece, güvensizleşip dibe vururuz ve tekrar tekrar yükseliriz! Dibe vurduğumuzda beklediğimiz anlayışı, yükselişteyken elbette düşünmeden veririz. Erkekler de fazla yakınlaştıkları zaman –benliklerini yitirdikleri temel korkusuna sahip olduklarını bilerek- uzaklaşma ihtiyaçları ortaya çıktığında kendine zaman ayıracak. Uzaklaşma ve yakınlaşma döngüsü, tamamen enerjisini tekrar doldurma amacını taşıyor.

4. İlişki çiçek gibidir diyenlerle dalga geçilmeyecek ve bunun akıllıca bir benzetme olduğu bilinecek. İlişkiyi her gün beslemek gerekir. Ayda bir, bir kova suyu boca edemeyiz!

Peki, Selin Yapabiliyor mu?

Ben, kadın olmanın doğal döngüsünü yaşadığım için, inişe geçtiğim zamanlarda elbette zorlanıyorum. İçimden delice kadın kaprisleri yapma istekleri kabarıyor. Bazıları atmosferle buluşuyor! Ama yükselişteyken bunları sevgilimle paylaşmaya özen gösteriyorum. Ve ona aşık olduğum zamanları hatırlayarak, kendi deposunu doldurmak istediği zamanlarda onu yalnız bırakarak kendime başka uğraşlar yaratıyorum.

İlişkinizin Sizi Yakmasın!

Benim anlattıklarımla yetinmeyin. Gidin ve bu muhteşem bilgeliği en yakın kitabevinden satın alın! Bu arada okurken konsantrasyon eksikliğinden yakınan beylere bir sürprizimiz de var! Yazarımız John Gray elbette bir erkek olduğu için, istediğiniz bölüme bakabilir ve bir paragrafı geçmeyen kısa bölümleri zevkle okuyabilirsiniz.