İlk kez çocukluğumda, Dallas dizisini izlerken duymuştum o kelimeyi. Ailenin annesi, beyaz saçlı zarif hanımefendiye “Bayan Ellie” diye sesleniyorlardı. Biz komşu teyzelere Şaziye Hanımteyze, Ayşe Hanımteyze diye seslenirken, filmlerdeki genç ya da yaşlı, evli olan tüm kadınlara “Bayan bilmem kim…” deniyordu. Ortaokulda Bay ve Bayan Brown’ın alışverişe gittiklerini gördükten sonraysa Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde insanlara soyadlarıyla seslenildiğini, kadınların ilk adlarıyla çağrılmadığını anlamış oldum bir kez daha. ‘Demek ki yabancılarda olay bu şekilde işliyor’ demiştim kendi kendime.

 

90’lı yıllarla birlikte, önce minübüs, sonra da taksi şoförlerinin ağzındanduymaya başladık o biraz yayvan, biraz mayışık, biraz iç bayıltıcı kelimeyi. 2000’li yıllardan itibaren, özellikle medya sayesinde akın akın, dalga dalga yayılmaya, âdeta üstümüze üstümüze gelmeye başladı. Son birkaç yıldır ise, evimizin baş köşesine yerleşen arsız bir misafir gibitamamen oturdu yerleşti günlük dilimize. Sanki tüm ulus, kendi arasında gizli bir anlaşma yapmış, el birliğiyle güzelim kızlarımızı, kadınlarımızı, hanımefendilerimizi başka bir kalıba sokmaya çalışıyor gibiydi. Artık sadece sokaktaki sıradan insan değil,radyodaki dj, televizyondaki talk showcu, gazetedeki köşe yazarı bile kullanır oldu bu kelimeyi. En tuhafıma giden de bir kadının hemcinsine ‘bağyan’ diye seslenmesi! Otobüste ayakta duran 50’li yaşlardaki bir hanımefendiye, 20’li yaşlarının başındaki bir genç kızın “Bağyan burada boş yer var, oturabilirsiniz” demesi gerçekten canımı sıkıyor. Üstelikkomik de geliyor bir yandan … Siz hiç, bir erkeğin hemcinsine, “Bay(ım) burada boş yer var, oturabilirsiniz”dediğini duydunuz mu? Ne alâkası varsa, ‘Bayanlar baylarrrr, kaydıraktan kayanlarrr!’ diye aptal ve zorlama bir espri geldi şimdi aklıma, çocukluk günlerimden kulağıma yer etmiş … Hanımefendili, beyefendili günler, o sıfatları hak edenlerle birlikte yavaş yavaş tarihin tozlu sayfalarına gömülmeye başlamışken, günümüzde kendinden bahsederken “20 yaşında bir bayanım” diyen bir genç kız tiplemesi de içimi kıyıyor doğrusu. Etimolojik olarak baktığımızda ise, durum daha da vahim: Bayan, Bay-an , karşısındakini bayan bir dişi…

Güzel yurdumuzda, takıp üzülecekbunca dert,sorun ve çarpıklık varken, yüreğime bir de bu ‘bağyan’ sıkıntısının ağırlığı çökmesi belki saçma gelebilir ama alışamadım işte bir türlü… İşin ilginci, alışmak da istemiyorum.

Hiçbir şey için olmasa bile, en azından şu örneklemelerin hatırına vazgeçmeli o kelimeden: ‘Küçük Bayan’, ‘Ve Allah Bayan’ı Yarattı’, ‘Bayan Kokusu’ gibi filmleri izlediğinizi, ’Bayanın fendi bayı yendi’, ‘Bayan bayanın kurdudur’ gibi deyimleri kullandığınızı, Bukowski’nin ‘Kasabanın En Güzel Bayanı’ kitabını okuduğunuzu, ‘Dünya Bayanlar Günü’nü kutladığınızı, giden sevgiliye Tanju Okan’ın “Bayanım” şarkısı eşliğinde ağladığınızı, meyhanede “Aşk gibi, sevda gibi huysuz ve tatlı bayan” eşliğinde efkârlanıp rakılarınızı içtiğinizi ve… düşünün. Hayır, hayır daha fazla dayanamayacağım… Reddediyorum.  🙂
Konuk Yazar