Ütü yapmak ev işleri arasında en sevmediklerimden oldu yıllarca. Sonra ne oldu bilmiyorum sevmeye başladım. Kendi kendimle “konuşmayı” en çok başarabildiğim zamanlar arasına girdi ütü seansları. Belki de ondan. Sonra bir şeyi daha fark ettim. Ütü yapmak çok ciddi bir iş ve bir felsefesi var… Ya da bana öyle geliyor. Tezimi ispatlamak için çabalamalarım şöyle:
İyi bir sonuç için ütü malzemelerinizin iyi olması lazım. Yani kaliteli bir ütü ve kaliteli bir ütü masası şart… Hem ütünün iyi olması için hem de yaptığınız ütüden zevk almanız için. Hayatımız da öyle değil mi? Nasıl bir insan olduğumuz ve hayatı yaşarken “kullandığımız şeyler “hayatımızın da kalitesini yaratıyor.
Ütüyü yaptığımız mekân da en az o kadar önemli. Yerin geniş veya dar olması, ışığın azlığı, çokluğu doğrudan sonucu etkiliyor. Aynen hayatta da kendimizi rahat hissettiğimizde, açık bir görüşle meselelere bakabildiğimizde iyi sonuçlar alacağımız gibi.
Ütü yapma zamanını planlamak gibi hayatı planlamak da çok önemli. Plan yapmayıp biriktirdiğimiz ütü sepeti kâbusu bir yandan. Son dakikada ütüsüz olduğu anlaşılan bir kıyafete ihtiyaç duyduğumuzdaki telaş bir yandan plan yapmanın gerekliliğini anlatmaya yeter sanırım.
Ütü yaptığınız malzemenin özelliklerini bilmeniz ve ona göre ütülemeniz gerekir. Keten ile ipek aynı ısıda ütülenmez. Kimi buharla kimi buharsız kimi tersten ütülenir. Aynı hayatınızdaki insanların farklılıkları gibi:)
Büyük parçaları ütülerken önce katlayıp parçayı küçülterek ütülemek sonra katları açarak bitirmek birçoğumuzun kullandığı bir yöntemdir sanırım. Hayatımızdaki büyük meseleleri parçalayarak kısım kısım hallederek ilerlemek de aynı iyi sonucu doğurmaz mı?
Aynı şekilde gömlek gibi, pantolon gibi ayrıntılı giysilerin yaka, manşet, kol, cep gibi küçük parçalarını önce ütülemek hemen herkesin kullandığı bir yöntemdir. Buradan yola çıkarak, büyük bir işi, sorunu toptan halletmeye uğraşmak yerine önce onun içindeki küçük parçaları bulup halletmek bizi daha az yoracaktır diyebiliriz sanırım.
“Burası görünmez” deyip ütülemeye üşenme durumu vardır bazılarımızda. Ceketin altında kalacak nasılsa deyip gömlek kollarını ütülememek gibi. Ama o ceket bir zorunluluk nedeniyle çıkarsa ne olacak? Buradan nasıl bir ders çıkıyor yani:) Tembellik iyi bir şey değildir birr, sakladım sandığın bir “kusurun” öyle bir açığa çıkar ki mahcup olursun ikii.
Ütüyü yaptınız bitirdiniz ama son bir şey daha yapmanız gerekir. Ütü sonrası temizlik… Zira ütü yaptığınız yer mutlaka tozlanır. Aynen hayatta da yaptığınız her şeyin arkasında “biraz toz, biraz duman” bırakması gibi.
Temizlik bitince artık ya yeni işlere dönmek gerekir ya da kendinizi ödüllendirecek bir molaya. Çok sürmez ama kirli sepetinde yıkanmak için bekleyen yeni çamaşırlar birikmeye başlamıştır şimdiden.
Benim tavsiyem şudur: Sepet dolmadan yıkayın çamaşırlarınızı. Sonrasında yıkanması da, ütülenmesi de daha kolay ve daha az yorucu olur. Hayatınızdaki sorunları da biriktirmeden halletmenin daha mutlu olmanızı sağlayacağı gibi.
Hayatınızın kırışıkları ile hem gecikmeden hem kolaylıkla başa çıkabilmeniz dileklerimle.