Bir arkadaşım geldi, Zeytinburnu’nda bir falcı var hadi ona gidelim dedi. Kızım benim falcıyla işim olmaz, benim bilmediğimi bana söyleyemez ki, geçmişi bilenler var eyvallah, ama seansın yarım saatinin 25 dakikasını geçmişle ilgili olayları anlatarak geçirir ve onlardan etkilenmeni sağlarlar, 5 dakika da yakın gelecekle ilgili fazla suya sabuna dokunmayan şeyler söylerler dedim. Hatta en iyi arkadaşı olarak falcıya vereceği paranın yarı fiyatına fal bakmayı teklif ettim, kabul etmedi. Olsun merak ettim gidelim dedi. İyi tamam, tüketme beni dedim ve çıktık yola.

Normalde sokağından bile geçmeyeceğim bir mahallede, gecekondu tipli bir evin önünde taksi durdu. İnanmaz gözlerle arkadaşıma bakıyorum, hiç güven vermiyor insana. O ise içeri girmekte cidden kararlı. Beni niye sürüklediğini de biliyorum. Tek başına gelmeyi gözü yemedi de ondan. Benim homurdanmalarım arasında içeri giriyoruz, her çeşit insan var bekleme salonunda. Tabii buraya bir salon denirse.

Gitmeden önce arkadaşımla doğal olarak fal, büyü, ıvır zıvır konulardan konuşmuştuk. Bana “Biliyor musun?” dedi. Cinler kedi kılığına girermiş, bir de böyle falcıların cinleri olurmuş, başka cinler gelmesin diye tuvalete çivili tahta koyarlarmış, haaa bir de duvarlarda sarımsak filan olurmuş, cinlerden korunmak için dedi. Yurdum insanının inanışlarına hayranlığımı yüksek sesle dile getirerek, üstüne bir de “bir kere sarımsak vampirlere karşı kullanılır kızım” şeklinde bilimsel yaklaşmıştım olaya.

Evde bizi bir sürpriz bekliyordu, pardon iki sürpriz. sarımsak yoktu hiç bir yerde ama, tuvalette tam da anlattığı gibi bir tahta ama çivisiz ve evin içinde dolaşan hayvan azmanı acayip bir kedi vardı. Kedi kimseye sokulmazken biz içeri girer girmez arkadaşımla bana musallat oldu. Ha bire sürtünüyor bize ve garip mırıl sesler çıkartıyor. Huylanıyor insan tabi haliyle.

Kedi uyuz etti. Cin min değil ama cin gibi bir hayvan olduğu kesin. İnsanları nasıl rahatsız edeceğini iyi biliyor. Kovalıyorum gitmiyor, arkadaşım ağlamaklı, kovma bırak çarpılacaksın şimdi gibi laflar ediyor. İmkanı yok, deli yanım şaha kalkmış bir kere. Son bir hamle, kedi yine gitmiyor. Ama dur seeen! Bende bir numara var ki aklın şaşar. Basit bir “cin” kovma ayini düzenlemeye karar veriyorum. Ciddi bir ses tonuyla arkadaşıma şimdi cinleri kovacağımı söylüyorum. Çantasındaki parfüm şişesini vermesini istiyorum ve ardından küçük bir okuma üfleme ritueliyle birlikte parfümü ayaklarımıza sıkıyorum. Kedi cin çarpmışa dönerek kaçıyor bizden. Ben bir anda odadakilerin çekinmeyle karışık tapınma duygularına maruz kalıyorum. Aslında şu anda karşı köşeye bir dükkan açsam, kesin kadınla rekabet ederim, öyle bir potansiyel murid topluluğu oluştu. Ama kariyerimi baltalamak pahasına gerçeği açıklıyorum:

– Paniğe gerek yok. Sadece kediler alkol kokusunu sevmezler. Eğer kedileri kendinizden uzak tutmak istiyorsanız alkollü bir şey sürünün yeter. Her sey göründüğü kadar gizemli ve öte dünya ile ilişkili değildir.

Yine de içerideki topluluğun bunu kedi seklindeki cinleri uzaklaştırmak için bir yöntem olarak efsaneleştirip efsaneleştirmediğinden emin olmamanın üzüntüsünü yaşamaktayım. Yani şimdi ben ve mucize yöntemim hala akıllarda mı bilmiyorum.

Bulaşık suyu kıvamında ve fincan dibinde 1 parmak ya var ya yok şeklinde servis edilen kahveleri içiyoruz. Kadın belli ki ekonomi yapıyor, fal kapatacak kadar malzeme kullanıyor, oraya ev oturmasına gitmiyorsun, iki yudum iç, çevir fincanı, sıranı bekle. Sektorel bir profesyonellik örneği… Bunu not alayım, karşı köşeye dükkan açarsam… Ne diyorum ben ya? Neyse, sıramız geldi.

Arkadaşıma uzuuun uzun geçmişte yaşadığı olayları anlatıyor, yer, zaman ve şahıs isimleriyle birlikte. Etkileyici… Tam söylediğim gibi… Bense pis pis sırıtıyorum, kadın bana gıcık oluyor haliyle. Yine tam söylediğim gibi 2-3 cümle gelecekle ilgili muğlak bir şeyler söyleyerek seansı kapatıyor. Arkadaşım bu tam söylediğim gibi kısımlarla ilgili bir hafıza problemi yaşıyor olmalı, kadının çekim alanına girmiş. Korkuyla karışık bir saygıyla bakıyor kadına. Sıra bende, ama falcı bacım bana bakarken huzursuz. Müşteri potansiyeli ve hedef kitlesiyle pek uyuşmuyorum. Bana geçmişle ilgili söylediklerini bile tutturamıyor. Birkaç atış denemesi daha yapıyor, yine karavana. Ter bastı kadını.

– Ne oldu? Cinlerin sevmedi galiba beni.

– Senin evleneceğin adamla ilgili sorunların olacak. Ailesi istemeyecek seni… (Bir sürü hikaye… sözünü kesmiyorum bir süre)

– Ben zaten evliyim.

– (Öfke yüzünden fışkırıyor.) E o zaman ne fal baktırıyorsun? Hem yüzük yok parmağında.

– Yüzük olunca mi evli olduğumu anlıyorsun? Eee, gelecekle ilgili neler söyleyeceksin?

– Kocanla bir yastıkta kocayacaksın. Hepsi bu kadar.

– Bilmediğim bir şey söyle.

– Hadi sırada bir sürü insan var. Dışarı, dışarı.

Ben gülmemi tutamayarak dışarı çıkıyorum. arkadaşım panik halde.

– Sus şimdi cinleri bizi çarpacak, çabuk uzaklaşalım buradan!!!

– Beni çarpacak cin anasının karnından doğmadı kızım…

Kedi ortalıklarda yok, evden dışarı atıyoruz kendimizi…

Bundan çıkartılacak sonuç en kolayı: Neye inanırsan onu görürsün. Cinlerle onların işbirlikçilerin, cin gibi kadınlar karşısında pek şansları yoktur, bu yüzden korkuya gerek yoktur. Ancak… Alkolik kedilerden korkmak lazım gelir. Son olarak: Fala inanma, falsız da kalma ise genel yorumum.

Müjde Apay

1969 yılında İstanbul’da doğdu.Şişli Terakki Lisesi’nin ardından, İstanbul Üniversitesi Turizm ve Otel Yönetimi Bölümünden mezundur. Alison University Psycology Diploma ve Biology and Behavior of Psycology Sertifika, Psikiyatri Derneği Temel Psikoloji programlarını tamamlamıştır. 2009 yılına kadar Turizm ve Bilişim Sektörlerinde çalıştıktan sonra spritüel gelişim alanında çalışmak ve hizmet vermek üzere kurumsal hayata veda etme kararı almıştır. Müjde Apay, Klasik Sistem Usui Reiki Master’ıdır ve Reiki eğitimlerini destekleyen Işık Köprüsü, Çakra-Aura eğitimlerini almıştır. Eğitim ve uygulamalarından edindiği bilgi ve tecrübeleri, hem şifa uygulamalarında hem de Reiki eğitimlerinde etkili bir şekilde kullanmaktadır.